Friday, July 20, 2012

Başbakan Tayyip Erdoğan 'a HBV yasallaşsın Dilekçesi

                                                                                                                                                          

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                   20.07.2012
Türkiye Cumhuriyeti Milletvekilleri ve Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan,

Bizler Tc. vatandaşları olarak bizleri temsil etmeniz için sizleri seçimle görevlendirdik.Çünkü bunu yapabilecek kalifiyede ve güvenilir olduğunuza,vicdanlarınız olduğuna ,Allah inancını ve korkusunu taşıdığınıza inandık .En önemlisi vicdanlarınızın olması ve aldığınız her kararda bu doğrumu yanlışmı diye elinizi kalbinize koyduğunuzu ve düşündüğünüze olan inancımız.Çünkü bizi temsil etmeniz için sizlere güvendik ,çocuklarımızın,yaşlılarımızın,gençlerimizin,kadınlarımızın,hayvanlarımızn,ailelerimizin,ülkemizin ,evlerimizin,mutluluğumuzun geleceğini sizlerin ellerine bıraktık .
Gelişmekte olan bir ülkeyiz,pek çok olumsuzluk  düzeliyor farkındayız... yavaşta olsa düzeliyor.Ancak bir ülkenin gelişmişliğini, korunmaya muhtaçlara nasıl davrandığına bakarak anlayabiliriz.Bütün dünyada evrensel bir kuraldır ''Önce en alt seviyeye bak !''
Bizler;Merhametli ,vicdanlı ,inançlı insanlarız peki biz bunu ne zaman gösteriyoruz?Eğer benim gelişen ülkemde hayvanlara tecavüz,işkence,dayak ,ölüme terk etme gibi olaylar yaşanıyorsa ben diyorum ki o zaman nerde bizim merhametimiz ,nerde vicdanımız,nerde inancımız?
Allah'ın yarattığı her can kutsal değilmidir ,biz kendi canımızdan ve ve O'nun yarattığı canlardan sorumlu tutulmayacakmıyız?Kendini savunamayan,konuşmayan hayvanlar Allah'ın bizi sorumlu tuttuğu canlardır .O zaman nerde bizim inancımız ?Gölge arayan susuz kalmış hayvanı sopayla kovalamak mı,hasta yeni doğmuş yavruyu güneşin altına sokağa atmak mı,tecavüze uğrayan defalarca insanlar tarafından ,sonra dövülen köpekler mi ,kırık şişeyle karnı parçalanmış ,boğulmuş ,ezilmiş kediler de mi inancımız gösteriyoruz?Bir ülke vatandaşları  bunun yapılmasına göz yumuyorsa tecavüz edenden ,öldürenden,boğandan ,dövenden farklı değildir.Aynı merhametsizliğe onlarda sahiptir;çünkü suça zulme göz yumar ,başını çevirir.
Ben devletimi suçlamıyorum ,yönetmek için seçtiğimiz sizleri suçlamıyorum ...Ben Bu milleti suçluyorum ;Çünkü bunun olmasına engel olabiliriz .Gelişen bir ülke olarak korunmasızlarımıza kol kanat germeliyiz .Yaşlımızı ,kadınlarımızı,çocuklarımızı,hayvanlarımızı korumalıyız.Dışardan yaldızla boyamayıp gerçekten ülke olarak ışıl ışıl parlamalıyız.En dipten ,en üste kadar birbirinden sorumlu,duyarlı ,çevresine bakan ,temiz ,birbirine saygılı bir toplum olmalıyız.
Ve vatandaşlar olarak temsilcilerimiz sizlerden ve Başbakanımız Tayyip Erdoğan'dan tüm ülkemizde yasal olarak Hayvan Bakım Vergisi 'nin bizlerden alınmasını talep ediyoruz.Pekçok faturaya eklenen pek çok ne olduğunu anlamadığımız masraf ve vergi var.Biz diyoruz ki ;arabamız,evimiz,telefonumuz,suyumuz,elektiriğimiz,çöpümüz ve yollarımız için vergi ödüyoruz .Hayvanlar için bu emanet canlar içinde vicdanlı ,merhametli Türk milleti olarak HBV(Hayvan Bakım Vergisi)nin de yasallaşmasını istiyoruz ki bu sayede  tüm ülkemizin utancı sona ersin gerçekten parıldayalım örnek olalım.Sadece alınacak 1 tl ile bu canların bakım arazileri,veteriner hekimleri,bakıcıları,dolaşabildikleri bahçeleri ,yemekleri olacaktır.Bizde ölümlere,işkenceye ,tecavüze ,zulme göz yummadığımızı ,yapanlarında yanında olmadığımızı ,onlardan olmadığımızı gösterebileceğiz.Çünkü millet olarak biz bu sorumluluğu alacağız masum olan canların emanetine sahip çıkacağız .

sevda karababa



tecavüz mağduru maviş ,tekrar sokağa bırakılıcak bakılamıyor







Thursday, July 19, 2012

Kemane Rock Müzikte Nefes Aldı



 Kemane çalmayı bırakalı uzun zaman oldu .Arada bir gerektiğinde yada ,nazlı sesini özlediğimde yıllanmış sazımı çıkarıp ağlamasını dinlerim .Kemane mazlum ,derin bir sese sahip.İddası yoktur ,asildir,ince ince anlatır derdini.Konservatuara girerken hayalimde onu çalmak yoktu hatta ne olduğunu bilmiyordum .Tanıdım sevmedim ,sevdim aşık oldum .Ancak hayattaki seçimlerimiz bizi farklı yerlere taşır .Ozan 'la sınıf arkadaşıydık ,uzun yıllardır onunla ne görüşmüş ne konuşmuştuk .Tesadüfler sonuc ,tekrar okula dönmemle yine buluştuk .Yaptığı müziği dinledim.Kemaneye yeniden aşık oldum,yeniden çalmaya başlamalıyım dedim ,heyecanlandım .
Kalıpların ötesine taşımış bir Halk Müziği Sazını tamamen başka bir anlayışta görmüş .Müziğini ifade etmek için aracı kılmış.Rock müziği çok sevmesi onu enstrumanından ayırmamış aksine sevdiği herşeyi ruhunda yoğurup kemanenin sesiyle ,besteleriyle dile gelmiş . Müziğine isim vermekten kaçınıyor ,enstruman sadece bir tahta parçasıdır diyor .Ona duyguyu çalarak siz verirsiniz diyor.Enstruman kutsal bir şey değil insan etkeni olmazsa bir değeri kalmıyor ..İnsan ruhuyla hayat buluyor  diyor.Enstrumanlarda geleneksel olanın yanında ,enstrumanistin yaratıcılığınıda geliştirecek ,özgür bırakacak çalışmalar olmalı diyor.Düşündüğü albümü yapabileceği bir şirket bulamıyor çünkü şu ana kadar yapılmışlardan farklı bir çalışma olmasını istiyor.Ben virtüöz albümü yapmak istemiyorum ,geleneksel türküleride çalmayacağım ,sadece bestelerimi sunmak istiyorum  diyor ..Burada enstrumandan çok başrolde besteleri var .
 Benim dinlemekten müthiş haz aldığım bir tarzı var.Enstrumanı alışılmışın dışında çalıyor olması da büyük etken  tabi .Şimdi bende bana söylediğini yapacağım .Senin gibi çalmak için ne yapmalıyım dedim ?
Kendi müziğini çal ,hissettiğini çal yeter dedi..Kemanem bakımdan geldikten sonra denemelere başlayacağım .Bestelerimi çaldığımda ortaya ne çıkacak çok merak ediyorum.
Ozan'la mini bir sohbet yapmak için Konservatuarda ki odasına gittiğimde öğrencileride vardı ..Beni öyle onore ettiki size anlatamam:)Onlara dediki ...Size bileğiniz ve elinizle alakalı söylediğim her söz ,azar işte bu insan yüzünden oluyor ..Çünkü benim hocamdır ...dedi :)inanılmaz bir gurur ,inanılmaz bir duygu anlatamam ..Elbette ki hocası değildim Ozan ın .O zaten çok seviyor ve çok iyi bir öğrenciydi ..Bitirme sınavımızdan önce bileğindeki hareketsizlik sebebiyle devam edemeyeceği endişesini yaşıyordu .Bende başka bölüme geçecektim ..Kemane yi bu kadar gönülden seven bir insanın sadece bilek yüzünden ondan vazgeçmesi çok üzücü olurdu ..Ben sana öğreticem dedim ve en fazla 10 dakika da o problemi halletmiştik Bende ilk başladığımda aynı sorunu yaşıyordum ve bulduğum çalışma yöntemini ona aktarınca herşey hallolmuştu.Minicik bir katkı diyelim biz buna :)Ancak bunu herzaman söylemesi göğsümü kabartıyor orası ayrı :)Daha sonra Ozan la yaptığım mini sohbetide ekleyeceğim ..Şİmdilik bu kadar..



Ozan Bircan Ne Diyor?
Ozan Bircan was born in 1976 in Istanbul, Turkey. After the elementary school, he focused on music for his rest of education life. Ozan Bircan continued to study Kemane and folk music at Turkish Music State Conservatory of Istanbul Technical University in middle school, high school, and for also his BA. In 2007, he earned his master's degree from Halic University. After his graduation from the college Ozan Bircan worked as a Kemane artist in TRT (Turkish Radio and Television) between 1996 and 2004 then he worked as a music teacher for the Ministry of Education between 2001 and 2003 at last instructor in Istanbul Technical University Turkish Music State Conservatory between 2004 and 2006. In his home country Turkey and aboard, he performed with various musicians and appeared in stages as a soloist. He performed in worldwide festivals such as International Folk Dance Festival (1998/Italy), 1st Sabah International Folklore Festival (2001/Malaysia), Mersch Festival (2002/Luxembourg). He took place in concerts and workshops. He also performed for a charity to help to the children injured in earthquake, by travelling Japan with Arkadas Ensemble, in 1999. Ozan Bircan has been involved in albums of numerous artists and groups. In the country and international concerts, he has joined TV and radio programs. He has assisted in many films and soap operas' music also directed and trained many music groups. He has been keep working for his experimental studies about construction of Kemane and performing Kemane. He has mostly completed preparations of his first solo album.  



 Kabak kemane, Türk Halk Müziği'nin telli, yaylı ve deri kapaklı sazlarımızın tek örneğidir. Menşei Orta Asya'ya dayanmaktadır. Kabak kemane, Türkiye’de özellikle Batı Anadolu’da Ege Bölgesi’nde) yaygın olarak kullanılan bir sazdır. Kabak, kabak kemane, rebap (Güneydoğu Anadolu’da rubaba, Hatayyöresinde hegit) ve ıklığ gibi adlar ile bilinmektedir. Orta Asya Türkmenlerinin Gijek adını verdiği ve Azebaycan halk müziğinde Kemança adıyla kullanılan çalgı da aynı köktendir. Gövdesi kabak veya hindistan cevizi, göğsü deri, iki veya üç telli olan bir halk çalgısıdır. Yörelere ve biçimlerine göre farklılık gösterir. Su kabağı sap kısmından 1/3 oranında kesilir. Bu bölüme tekne adı verilir ve üzeri eskiden tavşan, günümüzde ise yürek zarı ile kaplanır. Tekne çapı yaklaşık 10-15 cm arasındadır. Tekneden sonra sap ve burgular gelir. Gövdenin en alt kısmında, çalgıcının kabak kemaneyi dizine dayayıp çalması için demir çubuk vardır. Bu çubuk aynı zamanda kabak ile sapın birbirini tutmasını da sağlar. Kemane perdesiz bir çalgı olduğu için her türlü kromatik ve komalı ses elde edilebilir. Ses genişliği, 2,5 oktavdır. Kabak kemane geçmişten günümüze kadar otantik görünüşünü korumuş bir halk çalgısıdır. Türkler kemane ve kemençe kültürlerini üç kıta üzerine yaymışlardır. "Iyık" Altaylarda "Yançak komus", Kırgızlarda "Kıl Kıyak", Türkmenlerde "Gıcak" gibi isimlerle anılmıştır. Kabak kemane yapılırken Su kabağı yukarı doğru incelen boğum altından kesilir ve üzerine yürek zarı veya deri geçirilir. Daha sonra kabağa ağaçtan sap (kol) monte edilir. Kemanenin aslı üç telli olup, daha geniş ses elde etmek için daha sonraları dördüncü bir tel ilave edilmiştir. Kabağın çapının büyük veya küçük olması elde edilecek sesin tiz veya pes olması sonucunu doğurur. İki eşik arası (üst ve alt eşik) normal şartlarda 32-33 cm. uzunluğunda olmalıdır. Ancak derinin az veya çok gergin olması bu uzaklığın değişmesinde etkendir. Su kabağının yanı sıra dut ağacından da kemane yapılmaktadır. Şu anda kemanede normal bağlama telleri (çelik ve sırma) kullanılmaktadır. Ancak kemanenin doğal yapısı ile orantılı olarak keman telleri de kullanılabilir. Kemane at kılıfından yapılmış yay ile çalınır. İyi, kaliteli ve gür ses elde etmek için kıllar üzerine reçine sürülür. Tizden peste doğru, bağlama ya göre 1-Re, 2-La, 3-Re, 4-Sol şeklinde (tunere göre F,C,F,A#) akort edilir.



https://www.facebook.com/ozanbircanofficial






Wednesday, July 18, 2012

Hasan Başkan Candır-Bumerang Etkisi-Secret Yalanı

İnsanın hayatında kolay kolay yaşayamayacağı bir tecrübe ve duyguyu yaşadım .Geçenlerde Twitter da yaşlı bir karı koca ile alakalı detay paylaştım .Bu yaşlı amca engelli karısını hergün üşenmeden yakındaki ormana getiriyor .Başından hiç ayırlmıyor vede bunu yaz kış demeden yapıyor ben senelerdei bunu görüyorum .Ufaklığı gezdirirken ormanda yine onlara rastladım ve hikayelerini merak ettim bide fotoğraf çektim.Muammer amcanın ellerinde de bir sorun var.hakikaten epeyce sıkıntı yaşıyorlar.Onlarla birazcık ayaküstü sohbet ettim geçmiş olsun dedim .Muammer amca dediki ..Sorma Allahtan başımıza bir kaza geldi isyan etmiyoruz, şükür karım ölmedi ancak bir dileğimiz var .Havva Teyzede utana sıkıla akülü araba istiyoruz dedi.Muammer amca ,iyice elden ayaktan düşersem karıma kim bakar ,iyice yaşlandığımda ben onu nasıl sağa sola götürebilirim korkusunu yaşıyordu gözleri dolu dolu oldu ikisininde.Bu devirde rastlanmayan bir sevgiyi gördüm .Bazıları karısını ölüm döşeğinde bırakıp ,gözünü kırpmadan terk ederken ,bazıları bana bişey olursa ona kim bakar korkusuyla ağlıyor.Sevgi var,vicdan var ;bazıları bunlara ömrü boyunca sahip olamıyor.Bende müsade isteyip bir fotoğraflarını çektim ..daha önce başvurdukları ümraniye belediyesinden cevap bekliyorlarmış.Eve gelip keşif yapmışlar ,raporları hazırlamışlar ama ses seda yokmuş en azından şimdilik yok haber bekliyoruz dediler.Ben Hasan Can başkana ulaşmaya çalışacağımı ,kendisini durumdan haberdar edeceğimi belki bu şkeilde işlemlerin hızlanabileceğini söyledim.Telefonlarını aldım evime doğru gitmek üzere arabaya yürüdük küçük köpeğimle .

Açıkçası ben Hasan Can 'ı şahsen tanımam sadece ilçesi için çok fazla şey yaptığını biliyorum .Büyükşehir belediye başkanı olacak biri varsa oda Hasan Can 'dır .Konserler,etkinlikler,kurslar,parklar,insanların sokağı çöpten görünmezken günde iki defa süpürüldüğü oluyor sokakların .yaz ayı olmasına rağmen hiç sivrisinek olmuyor çevrede.çöp yok çünkü hiç biyerde.İnsanlar yararlansın diye spor merkezi dahi var havuzlu vs.Bende bir şansımı deneyeyim dedim o gece kendisine mesaj attım 5-6 tane ..Cevpa gelmezse direkt belediye ye gidecektim yada SEda Sayan 'dan yardım isteyecektim .Biliyorum ki yufka yürekli ,elinden geleni yapan bir insan .sürpriz oldu ve sabah Hasan Can başkan dönüş yaptı ..Tatilde olduğunu ama Engelli yardım bölümünün müdürüne ulaşmamı onun yardım edeceğini söyledi.Biliyordum ki içi içine sığmaz ,öyle dese bile bişeyler yapacaktır Hasan Can .Ben sevinçten havalara uçarken 2 saat sonra Havva teyzeleri aradığımda ,belediyeden aradıklarını en yakın zamanda akülü arabayı getireceklerini söylemişler.Sevinçten ağlıyorlar ,ne diyceklerini bilemiyorlardı .Ben o kadar büyük mutluluk yaşadım ki size anlatamam.Böyle bir başkan varmıdır acaba 11 saat içinde bu insanların dileklerini tatildeyken bile gerçekleştirdi.çok zaman geçmeden Hasan Can başkan Havva hanımın yeni arabasıyla görüntüsünü bana yolladı .Hayırlısı olsun Havva hanım arabasına kavuştu mesajıyla .
yeni akülü arabası ile Havva Teyze

Muammer amca ve eşi ve ben

komşular ve Havva teyze ve ben

Şunuda söylemeden geçmemek lazım,bu insan bu düşünceli davranışı yaparken ;ne benim sanatçı  olduğumu biliyordu ne de Tv ye çıktığımı ,basından dostlarım olduğunu .Tamamen bir vatandaş ın duyarlı davranışı şeklinde değerlendirdi.Bu zamanda hep kötü şeyler oluyor ,hep eleştiriyoruz ama güzel şeylerde oluyor ,çalışan idarecilerimiz ,vicdan sahibi temsilcilerimizde var .Hasan Can gibi .Kendisi banada teşekküretti çevremde olan bitene  duyarlı olduğum için .Ve bizim görevimiz zaten bu değilmidir ki dedi.ne mutlu bir kardeşimizin derdine derman olduk dedi.Bende Hasan başkan eğer biz birbirimizi korumazsak ,iyi davranmazsak yaşamamızın ne anlamı olurki dedim .Ben aracı oldum siz dileklerini gerçekleştirdiniz tüm samimiyetinizle dedim .Bu sebeple olan mutlulukta bana yeter dedim .Bana kalırsa yaptığı çalışmalar ve çabaları ile Hasan Can büyükşehir belediye başkanı olmaya çok yakın.Benim oyum ona zaten.Bazıları var Melih Gökçek gibi show peşinde bazıları var vatandaşa, Allah'ın kullarına hizmet yardım peşinde.Yöneticiler şunu asla unutmamalı ....Hersey halkın elindedir ,halk bizi sen temsil et diye birilerini görevlendirir.Bunun yapılamadığını farkettiğinde bu kişiyi görevden alır .Herşey halkın tasarrufundadır .Lider olarak seçildiğiniz yada temsilci olarak ..seçildiğinizi unutmayıp benim görevim halka hizmettir çünkü bu sebeple burda bulunuyorum sizin ezberiniz olursa ..bazı şeyler doğru işlemeye başlar .sevgide ,saygıda sonsuz olur her kesimden ..ayrım yapmadan .
Evlerine ziyarete gittim ,tüm mahallede bayram vardı ..Akrabaları köyden telefon açmışlar benimle görüşmek için hepsi Allah razı olsun dedi defalarca .Bende Hasan Can başkana teşekkür ederim bu yaptığı için .Tüm mahalle oyumuz Hasan Can a diye bağırıyordu ben arabaya doğru giderken ..Ama  ben biliyorum ki oy için değil ,vicdan sahibi olduğu için yaptı .Havva teyze ben artık normal yaşayabilirim dedi .Son cümlesi buydu


Çevremizde son derece boş yaşayan ,zevzek adamlar ,kadınlar var.son derece yüzeysel ,yardım etmenin ne olduğunu bilmeyen kişiler .Bu olaylar olurken ben twitter dan paylaştığımda o kadar saçma msj lar alıyordum ki size anlatamam .Garip bir şekilde boş muhabbet peşinde olan ,garip şakalar yapan insanlar var.Senin ne için çabaladığın umrunda değil ..bikinimin rengi ne olsun desem 50 tane cevap gelir ..boş şeyler konuşuyorlar ..iki yüzlülük değilmidir bu ..öyle kötü böyle kötü ,yardım edin ,bir kap su  vs gibi olaylarda en öndeler ..ama bişeyler yapalım dendiğinde hemen  kayboluverirler .Bu kadar önemli gelişmeler yaşanırken birinin çıkıpta klip ne zaman demesi saçmalığı ise alası ..oluyor.İki yüzlü ,iyilik yapmayan ,bencil insanları sevmiyorum .
Farkettimki siz yaşam zinciri içinde karşılık beklemeden iyi olduğunuzda kainat size iyi bişey veriyor,huzur veriyor.Bumerang etkisi koydum adını .Böyle bir tanım varmı bilmiyorum ama Einstein ın söylediği söz doğruluyor sanki ''insanlar söyledikleri herşeyin  binlerce yol katedip kainatta...sonra kendilerine geldiğini bilseydi düşünmeden bu kadar çok konuşurlarmıydı ?''
Secret denilen istemek odaklı anlayış kapitalist düşünce biçimine ait. Sadece istiyorosun .İçinde birşeyler vermek yok  .Zengin kesimin ,kapitalizmin patronlarının hayat anlayışından öte bişey değil .Bencillik ,kendini düşünme ve sadece çok kazanmaya yönelik bir yapı .Bende diyorum ki istemeyi bırakın birşeyler yapın ve birşeyler verin ki bumerang etkisi ile size geri dönsün .Sadece hep bana hep bana demek yanlışların en büyüğü .Çevrenizde ki herşeyi takip edin ,sorular sorun ,öğrenmeye çalışın ,iyi olmaya çalışın ..gerisi teferruat

Tuesday, July 10, 2012

Laptop Fan Temizliği






küçük alet çantam
Öncelikle bu işlerden anlamıyosan hiç bulaşma kanka .Mekanik hafızan yoksa hiç ötesi bulaşma .Cihazı yeniden toplama şansın olmaz ..sonra yetkili servis ararsın .Ayrıca ben açıp tozu ,kiri aldım ama ..sigorta kapsamında değildi artık o sebeple ..sigortan devam ediyorsa sakın sakın sakın..
laptop kuzu gibi yatıyo

Biraz fazla sesli çalışmaya başlayınca dizi izlerken rahatsız olmaya başladım o sebeple bir temizlik şarttı ..bide sağolsun bi aklı evvel arkadaş düşürünce..parça kırlıdı içinden ..onu yapıştırmam gerekli oldu .


laptopu bir zemin üzerin yatıralım fişini çekelim ,pili çıkaralım ..vidaları tek tek çıkaralım ...unutmamak istiyosanız çıkardığınız yerin hemen yanına koyun..                  
fanın olduğu bölüm



söküp takma işlemlerinde son derece nazik olmak lazım ..minicik devreler filan kopar mopar ..aman ha ..tozlu yerleri minik bir fırçayla hafifçe bastırmadan temizliyoruz ..


Monday, July 9, 2012

Çeşmeyi-Bodrumu Geçin Çİftliğe gelin










  Yıllardır süre gelen doğada uzaklaşma maratonumuz nihayet kişisel çabalarla ortaya çıkarılan alternatif seçeneklerle sona mı eriyor ne ?
Benim gibiyseniz tatil yerine gidip bardı,restaurant tı,plajdı ,kalabalık,trafik,gürültü,hiç bir şey yapmama ,can sıkılması yaşamaktan hoşlanmıyorsanız ..Bunları yaşamaktan kurtuldunuz çünkü Buğday Derneği doğadan kopuş sorunumuzu kısmen azaltmaya çalışıyor.2002 yılında başladıkları bu macera katlanarak sürüyor.Sabahın gelmesiyle doğaya açıyorsunuz gözleriniz ve toprağı ellerinizle işleyip bitkilerle haşır neşir olup yaşama dokunarak zaman geçiriyor,çalışıyorsunuz






 gönüllü olarak gittiğiniz için hangi duruma uygun olursanız o alanda çalışabilirsiniz ..kalacak ve yiyecek onlar tarafından sağlanıyor.Bu şekilde tüm dünyada gezen çiftler ,gönüllüler var..Newyork ;Avusturalya,Fransa vb.Teknolojiyi çok seviyorum ama ondan daha çok toprağı ,yeşili ,doğayı seviyorum.
Bir arkadaşımda Karadenizde balıkçı teknesinde 3 ay çalışmıştı gönüllü olarak ..Tiyatro oyuncusu kendisi ..Ama benim gibi doğayı kapının dışına atmaya çalışıp ,yabancılaşmak yerine içinde olmayı seviyo..
Öncelikle doğadan üstün olduğunuz düşüncesini kafanızdan silin atın .Her doğal yaşama sevgiyle ,saygıyla yaklaşın .Meyve yediğimde ağacın gövdesine dokunup sessizce teşekkür ederim ,çimenlere oturduğumda yok etmek için ,ezmek için değil eşlik etmek için nazikçe kaynaşırım ..Ağaç yaparağı koparmam,çiçek koparmam oldukları yerde canı istediği gibi yaşıyor.Meyvesini veriyor,kıuruyo,canlanıyor ..gözlemci gibi çevresinde olmayı tercih ediyorum ..İçim parçalanıyo mahvedilen pisletilen canım yeşil alanları ,park alanlarını gördükçe.Biz neden bu kadar pis bir milletiz,neden arkamızda çöp bırakmamamız gerektiğini bilmiyoruz ...neden okullarda temelde bu yanlış ,doğa sizlerden önce gelir diye sıkı sıkı öğretmiyoruz, neden canlıları sevdirmiyoruz?Talan eden ,bozan ,kıran ,döken,kirleten piknikçiler orman ın canına okurken ...yılan la karşılaşıyor..O yılanı yok etmek için eline baltayı alan,odunu alan geliyor ...hayvancağız yaşadığı ağaç kavuğuna saklanıyor ..önce baltayla ağazı kesmeye kalkıyorlar,sonra yakmaya çalışıyorlar ki bu arada zavallı ağaçta yara bere ,yanık kesik içinde kalıyor..ağaç ve korkudan ödü kopmuş yılanın imdadına ..Bursa orman müdürü galiba emin değilim ..o yetişiyor..galeyana gelen halkın yaptığını duyunca ..çok sinirleniyor ve ..onlar çıksın gitsin oradan ..o orman onların değil ,o ağaç onların değil esas yılanın evidir diye ..o kadar sevindim ki bu anlayışa sahip kişilerin olması ümit veriyor ..kendisini çok tebrik ediyorum ..diğer belediyelere orman işlerinede örnek olur umarım ..Evet orman ,doğa sizlerin değil bir canavar gibi yakıp ,yıkıp yok etmeniz ..ilkel çağlarda bile yapılmamış bir şey .Ben gerekli işlemleri yaptıktan sonra ..sanırım 15 gün sonra bu alternatif yaşamı yaz tatilini deneyeceğim ..Eğer buğday derneğine üye olursanız yıllık 60 tl ödüyorsunuz ama tatuta için para ödemiyorsunuz yıl boyuncada istediğiniz çiftliğe gitem şansınız oluyor..eğer yok ben üye olmam kanka diyorsanız..bir kerer tatuta ya katılım bedeli ödeyip o çiftlikte deneyiminizi yaşıyorsunuz..Daha çok ekip -biçme,yetiştirmeyi öğrenmek isteyenler için inanılmaz bi tecrübe ..

Bugün başlayan 9 temmuzda yani bir yaz okulu alternatifi var çocuklarınız için 8 yaştan 17 ye kadar..iki ayrı grupta ..bahçeçilik,bitki tanıma,permakültüre giriş,masal yazma atölyesi,karbon ayak izi,komposto yapımı,diksiyon atölyesi gibi tamamen ücretsiz bir okul ..1.5 ay sürüyor ..çocuklar doğada ki yaşamı,yetiştiriciliği öğreniyorlar..Yeryüzü Derneği yaz etkinliği olan bu çalışma İstanbul Erenköyde alpim Eğitim de düzenlenecek eğitimlerle olacak telide veriyorum ..bence bunu yapın çocuklarınızdaki değişimi göreceksiniz ..onlara ve kendinize iyilik yapın kanka ...
0216 388 11 73


konu doğa olunca köy enstitülerinide  kısaca anlatayım ..
Tamamen Türkiyeye ait bu proje 1938 de eğitim bakanı tarafından bizzat  yönetildi ..Dönemin başbakanı İsmet İnönü ..tüm anadolunun eğitimsiz olduğu gerçeği ile karşıkarşıya kalınca ,eğitim bakanıyla  ve diğerleriyle bı projeyi gerçekleştirirler.Zeki köy çocukları köy enstitüsünde yetiştirilip yine kendi köylerine öğretmen olarak gidiyorlardı ..süper bi proje ki daha sonra bunun detaylarını anlatıcam uzun uzun ..
ama yaptıkları işler sadece 6 yıl içinde şunlar

 1940-1946 arasında köy enstitülerinde 15.000 dönüm tarla tarıma elverişli hale getirilmiş ve üretim yapılmıştı. Aynı dönemde 750.000 yeni fidan dikilmişti. Oluşturulan bağların miktarı ise 1.200 dönümdü. Ayrıca 150 büyük inşaat, 60 işlik, 210 öğretmen evi, 20 uygulama okulu, 36 ambar ve depo, 48 ahır ve samanlık, 12 elektrik santralı, 16 su deposu, 12 tarım deposu, 3 balıkhane, 100 km. yol yapılmıştı. Sulama kanalları oluşturularak enstitü öğrencilerinin uygulmalı eğitim gördüğü çiftliklere sulama suyu öğrenciler tarafından getirilmişti

Okullar tarıma elverişli arazisi olan köylerin yakınlarında kuruldu. Amaçlarından biri de köylülerin alternatif tarım tekniklerini öğretmekti. Arıcılık bilinmeyen köylerde arıcılık, bağcılık bilinmeyen köyde bağcılık öğretiliyordu. Enstitüye atanan öğretmen gittiği köyde okul binasını köylülerin yardımıyla yapabilecek kadar inşaat bilgisi de öğreniyordu. Köy enstitüsünü bitiren bir öğretmen sadece bir ilkokul öğretmeni olmuyor aynı zamanda ziraatçilik, sağlıkçılık, duvarcılık, demircilik, terzilik, balıkçılık, arıcılık, bağcılık ve marangozluk konularını da uygulamalı olarak öğreniyordu. Enstitülerin hepsinin kendisine ait tarım arazileri, atelyeleri vardı. Bu sayede öğretmenler kendi okullarını gittiği köyde köylülerin işbirliği ile inşa ediyor ve devletin okul yapmasına gerek kalmıyordu. Köy enstitülerinden mezun olan öğretmenlere yetiştirildikleri branşa ve gönderilecekleri köye göre 150 parçaya varan alet ve edevat veriliyordu. Öğretmenler bu alet ve edevat ile köylülerin de yardımıyla köy okulunu inşa ediyor ve köylülere hem modern tarım tekniklerini hem de okuma yazmayı ve hatta müzik aletleri çalmayı öğretiyordu. Köy enstitüleri öğrencileri her sene 25 tane klasik romanı okumakla yükümlüydü. Bu sayede zeki köy çocuklarından engin entellektüel birikimleri olan aydınlar oluşuyordu. Bu aydın köy öğretmenleri en az bir tane müzik aletini çalmasını da öğreniyordu.Aşık Veysel köy enstitülerinde müzik derslerinde öğrencilere bağlama çalmasını gösteriyordu.


  HasAn Ali Yücel uygulamalı tarım dersini denetliyor.
Sabahın erken saatlerinde uyanan öğrenciler kızlı ve erkekli zeybek ve halk oyunları oynayarak sabah sporlarını da yapmış oluyorlardı. Daha sonra kahvaltı ardından zorunlu okuma saati vardı. Kahvaltıyı kendilerinden önce kalkıp fırında ekmek pişiren öğrenci arkadaşları hazırlıyordu.
Bu bakımlardan köy enstitüleri yaparak öğrenim konusunda dünyada benzeri görülmemiş bir örnek oluşturmuş ve birçok akademik inceleme ve araştırmaya örnek olmuştur.
Aşağıdaki çizelgede Köy Enstitüleri'nde uygulanan derslerin 5 yıla dağılımı görülmektedir.
Ders Hafta
Kültür Dersleri 114
Ziraat Dersleri ve Çalışmaları 58
Teknik Dersler ve Çalışmalar 58
Beş Yıllık Sürekli Tatiller 30


bizde çok uzun zaman önce yapılan bu uygulama dünyada araştırma konusu olmuş ve günümüzde avrupa,abd okullarında bu sistemin yetiştiricilik ve doğaya yakınlık mantığı kullanılmaya başlanmıştır .Abd ve Ab de okullar için araziler ayrılıyor öğrenciler bahçecilik ,sulama ,yetiştirme,bitki ve meyvecilik vs ..öğreniyorlar..
Diyceğim oki .bizim nerdeyse 80-90 yıl önceki uygulamamaız dünyada araştımra ve uygulama lara örnek olurken ..bu sistemin tamamen kalkmış olmasıda çok hazin ..Acilen okullarda değişiklik yapılmalı ..çocukların doğayla içiiçe olması ,ve temel bilgilerin öğretilmesi gerekir ..okullar için bahçe alanları açılmalı ..ağaç diktirilmeli ..İnanın bana gelecek o çocukların ellerinde şekillenecek ..



















http://www.bugday.org/portal/uyeform.php
 http://www.bugday.org/bugdaygil/Tatuta/?p=11&ID=134&lang=tr

ONCE UPON A TIME ADAKALE WAS IN THE TUNA RIVER

When I was looking for Ottoman time fairy tails I found out about Adakale. The history of A little island fascinated me and I couldn't s...