Monday, October 15, 2012

GÖLGE ETME BAŞKA İHSAN İSTEMEM

iki haftadır gazeteleri okuyup duruyorum ..Tabi ki  tarafsız gazeteler olması benim için önemli ..bildiğim gazeteleri bıraktım ..ötekileştirilen  basına yapılan engellemede protesto etmedikleri için ..uyuzum hepsine..kim olursa olsun özgür basın bir milletin geleceği için önemlidir..kim olursa olsun ..bu çağda bunun unutulmaması gerekir..nasıl ki ingiltere kraliçesini bile takmıyor haberini yapıyor ..o şekilde haberler olduğu gibi saptırılmadan ,yönlendirilmeden sunulabilmeli ..her neyse bir sürü gazete okuyorum ..şu ana kadar beğendiklerim yurt ,cumhuriyet ,aydınlık oldu ..biraz dünya haberleri eksiklikleri var..güncel ,günlük konular da boşluk var..ben genel bilgileri de bilmeyi ,okumayı seviyorum..onlar da eklenirse bu gazeteler renklenebilir..
radikal gazetesi tamamen web gazetesi olmaya hazırlanıyormuş.. nerdeyse satışı kalmamış ..Hürriyet in tirajı da gittikçe düşüyormuş..hatta gazete boyutların da küçültmeye gitmişler..hamurdan kazanmak için 1 er santim küçültmeceli ..tiraj 400 bin in altına doğru iniyor..sosyal medya ..günlük gazetelerin pabucunu dama atmış gibi görünüyor..bu sebeple tvlerde gazete haberlerinin okunmasını yasaklayıcı telif kanunu çıkardılar da..diğer web bağlantılarını ne yapacaklar ben de bilemiyorum ..ama açık olan bir şey var... 1 -2 seneye kadar günlük gazeteleri ı pad lerimizden okuyacağız gibi geliyor..kağıda basılmayacak ..
Tüik diye bir kurum var..hala ne yaptıklarını anlamadım ..izmir de ..bunların derdi kadınların etek boyu her nedense ona sarmışlar..sırf bu sebeple her yere kamera yerleştirmişler..şizofrenlik burada bitmiyor..bunları ekranda izleyen görevliler .de var ..görevli adamlar ...etek boyları düşündüklerinden kısaysa ..o kişinin masasına sarı zarf bırakıyorlar..bak bak ..3 kere uyarı alırsa da anlaşması fesh ediliyor..haydaaaa...
birader bu röntgencilik bence..farkı yok ..bir kaç adam görevlendirip  kadınların eteklerini takip etmek iş yeri tacizine girer bana kalırsa..bunu dışarda yapmaya kalksanız ..kadının kocası namus meselesinden adam öldürür..sonrada ab iyi not vermedi de ..biz şahaneyiz de ..aman hadi canım onlar da...dersiniz..neyimize not versinler yahu ..bi dönüp halinize bakmıyosunuz heralde..dökülüyoruz beyler dökülüyoruz..etek boyu ile uğraşırken ..insanlar uzayda rekor denemeleri yapıyor ..bu nasıl iştir aklı olan biri işin içinden çıksın ..ben çıkamıyorum çünkü..
etek demişken ..şu kadından sorumlu bakanlık acilen kaldırılmalı ..kadın dernekleri acilen kapatılmalı ..kadını bu şekilde birey olarak toplumdan ayırmanız çok zırva..erkekten sorumlu devlet bakanı var mı allasen ..?bırakın cinsel organ odaklı ayrımcılığı ..kadın toplumu oluşturan bireydir ..insandır ..erkekten farklı değildir ..oda birey ve insandır ..donlarımızın içindeki organlarımızda bizi bağlar ..bakanlıkları değil ..insandan sorumlu ,vatandaştan sorumlu bakanlık olsun ..ayrımcılığı destekleyici isimde bakanlıklar ,dernekler filan zırva ötesi ..
azra akın salya sümük ,ağlamış ,yırtmış kendini ..yahu sen türkiyenin en çok kazanan adamıyla evlenmek üzeresin ..ortada bişey yok ..sana dava açan da yok ..sen açmışsın davayı ..ben çalışamıyorum da ,işsizim de ,öyle de böyle de..eee yanlış anlama ..bir an aç susuz kaldın ,kiranı ödeyemiyosun diye düşündüm..halimize şükretmemiz lazım ..kışın yakacak odunu olmayan ,evi olmayan ,sokakta yaşayan insanlar var..bu kadar büyütmemek lazım ..ayrıca erkek arkadaşı da destek olmuyosa bi tuhaflık var demektir bence ...
İstanbul barların da '' kaç masan var ''kafası çalışır..bi yerde başlycaksan bu işten hiç anlamayan bir adamla oturup masan olup olmadığın hakkında konuşursun ..adamlar reklama değil ..şarkıyı söyleyecek kişinin çağırabileceği kişilere güvenerek bar açıyorlar..bir hafta çağırdın ikinci haftada hadi geldiler..kaç kere gelecekler olm yalvar yakar bu adamlar...bide aranı iyi tutmalısın ,zengin olmalılar ki bar sahibinin deyimiyle kafa koparmacalı ..
halbuki adam gibi mekan yapıp ,adam gibi müzik yapsa,adam gibi reklamını yapsa.. paso sosyal medya da çalışsa..gazeteye ilan verse..nerdeeeee yok ben sanatçıyı koyarsam o iş tamam diyorlar..yok kanka o iş öyle olmaz...o sebeple İstanbulda çalışmıyorum ..halkla ilişkilermi yapıcam şarkımı söylycem ..hadi lennn tsubasaaaa...
AĞAOĞLU NUN REKLAMI KOMİK ,FECİ VE ÇOK KÖTÜ ..
SİNAN ÇETİN AMMA KÖTÜ İŞ YAPIYORMUŞ YAHU..ağa' mız ..süper lüks bi yerde ki ofisin de özenle kıvrılmış planları okumaktadır ..şizofrenik bir  trip yaşamaktadır ..ardından '' olmuyor.. bu değil ..o da değil ''deyip deyip deliriyor ..masada ne varsa yere yıkıyor ..ama hatırlıyor ki o zaten 3 gün önce bir plan seçmiş hatta maketçileri ne ışıklı bir maket yaptırmış ..heeeeh işte bu deyip hatırlıyor( ki alzheimir başlangıcından kuşkulandım neyse ki iğnesi çıktı ) zaten masanın sağında duruyormuş makette ..olay bu diyor ..sonra hemen atına atlayıp red kit kıvamında ormanlara ,yollara düşüyor ..yalnız kovboy maslak ormanlarında dı

r..ama sonrasında eve dönüş yolunu hatırlar mı net değil ..konuşmadaki başarısızlığı fena ..ağzında bir şeyler var gibi ..kelimeler birbirine yapışıyo ,dönüyo ,yuvarlanıyo ..içimi sıkıntı basıyo ..ay bana bir eğlenceeeeee
komiklikler...
arabada son ses müzik açıp dolaşan tipler hala var.
yeşil ördek  isimli türküyü istek yapan kafalar halen var
bir şarkıcının en bilinmeyen şarkılarını ısrarla isteyen modeller kesin var..
ne kadar anlamsız şarkı varsa ezbere bilen tipler var..

Thursday, October 11, 2012

SİYASET TE KAZANMANIN YOLLARI

Epeydir yazmayı planlıyordum bir türlü vakit olmadı .Politikacıların yuvasına gelince yazayım bari dedim .Elime yapıştı kaldı bu mevzu ..şimdi bir kaç adımda bir politikacıyı başarıya nasıl taşıyabilirsiniz anlatacağım ..
 1-lütfen öncelikle şu vesikalık foto kafasından çıkınız..hem işi amatör gösteriyor ,hem de yerel seçim havasında ..sanki mahalleye muhtar olacakmış gibi ..o yüzden o vesikalık olayından kurtul..yapma birader işte ..örnek ;serdar celiloğlu isimli azeri politikacı da vesikalık kurbanı..

2-Mutlaka bir sanat fotoğrafçısı ile sürekli çalışılmalı ..genelde siyah beyaz veya pastel fotoğraflar basında kullanılmalı(ki farkınız olsun)


Günlük hayatın içinden kareler ..kahvede otururken,bakkala girerken ,belki markette alışveriş yaparken ..deniz kenarında yürürken nebilym ..bir çocukla top oynarken ..paçalar katlanmış ,saçlar dağınık ..vs..





evet şekilde görüldüğü gibi pek çok örnek var..neden buna ihtiyacımız var?
Halk arasında mesafeler olan insanları sevmez ..gerçeğe en yakın olmanız lazım ..onlar gibi yaşadığınızı ..yediğinizi ,alışverişe gittiğinizi,yüzdüğünüzü ,üzüldüğünüzü eğlendiğinizi bilmek isterler..elbette mütevazilik en önemlisi

3-mutlaka sizi yansıtan bir  aksesuar olmalı bir fötr şapka(Demirel),kasket (Ecevit),Mustafa Kemal Atatürk (çeşitli şapkalar ve muhteşem ,farklı birinci sınıf özel yapım kıyafetler ) Obama (kasket ve düğmesi açık beyaz gömlekleri)
siz olmasanız dahi o görüldüğünde insanlar sizi anımsamalı ,düşünmeli...mutlaka farklı bir giyim stili olmalı ..mesela ekose ceketler..kareli gömlekler ..atıyorum işte ..yaratıcılığınızı kullanın..
4-Hitap dersi alınmalı ,konuşma dersi alınmalı mümkünse spiker yetiştiren biriyle çalışıp sonra bir tiyatrocu ile iyice konuşmayı cilalamalı..vücut dili dersleri almalı ..spor yapmalı ..kesin ve kesin ..
NLP dersleri mutlaka almalı .. bu derslerde alınıp bırakılmamalı elbette..sürekli profesyonel bir hoca haftalık ders vermeli ..konuşmaları onunla prova yapmalı ,üstünden geçmeli ..bence tiyatro dersi bile almakta fayda var..siyaset aslında iyi performans göstermen gerekn bir sahnedir ..senin vitrinin; konuşman ,hitabetin,inandırıcılığın ve vücut dilindir..
5-Öncelikle ikna etmen gereken kendin olacaksın..Sen inanırsan diğer herkes inanır..İnandığını savunmak daha kolaydır ...Hedefini belirle ve buna canı gönülden kendini ada..Kafanda bu hedeften seni vazgeçirecek hiç birşey olmamalı ..Hedefe ilerlemek her zaman daha kolaydır..ama bu hedef koltuğa oturmak değil ..olmamalı ..o zaman samimiyetsiz olduğun anlaşılır ..itici olursun ..Hedefin hizmet olmalı veya değişim ..koltuk amaç değil sadece eşya olmalıdır..

6-Süper bir slogan bul...''değişime hazır olun ,lider değil millet ..koltuk değil gelcek gibi ne biliym ..bi sürü bulunabilir..amacı tek kelime ile anlatabilmelisin ..
7-Mütevazi ol ..sadece devlet erkanı içinde el sıkışırken ,yemeklerde görüntülenme..değişik olmalısın mesela pahalı arabalar değil de serçe kullan ..kişiliğinin farklı olduğunu göster..motosiklete bin ,,bisiklet sür ..doğal yaşama önem ver..bir takım konularda sen öncülük et..denizin temizliği ,yasak avlanmayı protesto gibi ..hayvanları korumanın önemi gibi
8-zaman zaman (eski sultanların yaptığı gibi) tebdili kıyafet le halk arasına karışıp milletile konuşmalısın ..köylere git..ama öyle 200 kişi ile değil veya kalabalığa konuşmak değil..seçim otobüsüyle gezmek te değil..al sırt çantanı ..insanlar la konuş ..al yanına bir kaç güvendiğin adam ..milleti yakından tanı ..çünkü her yerde farklı bir düşünce,istek ,ve psikolojik yapı var..yöreye göre değişiyo kanka inan bana...
mesela çanakkale ..assos tarafları ,,adamlar gaza gelmeyi ,galeyanı sevmiyoruz diyorlar..öyle yapıldığında direkt negatifleşiyorlar..hizmet olduğunda o kişiye daha çok önem veriyorlar..
9..Bu gezileri yaparken kamp yap,balık tut..mutlaka sanat fotoğrafçın yanında olsun ..gerekirse günlük tut..oda bir kitap olarak basılır..kitap yazan lider hoş etki bırakır..milletimden izler filan gibi bir isimle..
10-İnsan psikolojisini iyi bilmelisin..ders al,kitap oku,,felsefe kitaplarını incele ..mutlaka tarih oku..antik yunandan başla ..genel yapı ,siyaset,yaşam biçimi ..insanların avcı ve toplayıcılıktan ..yerleşik yaşama geçmelerini bile ..kentleşmenin nasıl başladığını ..en baştan ..üzerin de düşün çalış ..tekrar tekrar oku ..işini çok kolaylaştıracaktır..bol bol gülümse ..dişlerini beyazlat ..yamuksa tel taktır
11-kadınların saçına,başına,eteğine karışmamalı ..kadınları kadın olarak değil insan olarak düşünmeye başlarsan aslında yukardaki mevzuların ..nasıl cinsel ayrımcılık yaptığını ..kadını kişi ve insan olarak değil ..sadece cinselliğiyle kefeye konduğunu anlayabilirsin ..kadınlar toplumu oluşturan üyelerdir ..bunu unutma bunun üzerine git..kadınların oyunu da alırsın ..kadın dernekleri de ayrımcılığı destekliyor bu arada ..
kadından sorumlu bakanlıkta anlamsız..erkekten sorumlu bakanlık var mı?..olacaksa insandan sorumlu bakanlık olsun ..milletin cinsiyetiyle uğraşmayın yani...
şimdilik aklıma gelenler bu kadar..yeni bişeyler geldikçe ekleme yaparım ..

Wednesday, October 3, 2012

HAREM -Destur Erkek Var

Sağda solda süper çekilmiş fotoğrafları ve haberleriyle haberdar olduğum '' Harem ''dizisini çok merak ediyordum.Nihayet izleme imkanı bulduğumda hayal kırıklığı oldu ..aslında şaka gibi geldi ..projedeki isimler öyle hikayeden isimler değil önemli kişiler ..Belki 9-11 yaş için yapılmış bir dizidir diye de düşünmedim değil ..Belki gerçekten öyledir bu durumda eleştirilerimi peşinen geri alıyorum ..TV köşe yazarları gülmekten öldük filan yazmışlar..yuh size yani ..sizin komedi anlayışınız buysa esas ben size gülmekten ölürüm ..Senaryo kötü . ..fikir de kötü ..Hürrem ve sülümandan kusmak üzereyiz ..her yerde iç dondan ,mutfak halısına kadar Hürrem adıyla pazarlanıyor..
levent üzümcü


Daha yaratıcı bir proje olmalıydı..ayrıca Muhteşem Yüzyıl hayatı savaşlarda geçmiş bir sultanı hareme hapsederek başlı başına komedi zaten ..Onun daha komiği yapılamazdı...

Senaryo kötü,diyaloglar ilk okul müsameresi tadında ..espriler insanı şoka uğratacak kadar kötü

..Mehmet Ali Erbil Kahpe Bizans taki rolünün aynısını burada tekrar ediyor ,Levent üzümcü kötü bir oyuncu değil ama ..o kadar kötü rol arkadaşları var ki ..Bu adam ne arıyor burada diyorsunuz.Mehmet Ali Erbil aynı rolü yapsa dahi o haliyle bile enerji katıyor ..kadın oyuncular berbat..konuşma ve tonlamalar çok kötü ..ses renkleri felaket..

Vezir in zorlama sesi yine çok itici ..o ses tonuyla komiklik yapıldığını düşünülmesi korkunç . Dizide ki iyi yanları söyleyelim bakalım ...

IŞık ,görüntü yönetmeni,kamera açıları,kostümler,ses kayıt,makyaj
başarılı ..aksesuarlar ve çekim alanları da gerçekten Muhteşem YY la yarışır nerdeyse..Tek ve muhteşem Çiçek Dilligil Toplunur Hatunla diziye hayat veriyor..Hareketleri ,oyunculuğu ,samimiyeti ..o yanlışlara rağmen pırıl pırıl parlıyor..Onda Adile Naşit in zorlama olmayan oyunculuğunu ,samimiyetini ,akıcılığını ve inandırıcılığını gördüm...Eğer Dizinin odak noktasını Toplunur Hatuna yönlendirirse Gani Müjde yırtar benden söylemesi .
çiçek dilligil

çiçek dilligil-toplunur hatun
.Bu kadar iyi bir ismin o komik olmayan şakaları kullanmasına inanamıyorum hala ..Belki ilk gündü senaryo yazanlar... tam havaya giremedi bilemiyorum ..Ve bir tavsiye daha Cem Kılıç la temasa geçin Gani Müjde ..Benim yıllar öncesinden bildiğim ve okuduğum muhteşem bir Sultan karakteri ,parodileri elinde var..kendisi yazmıştı ..Gerçekten çok komik ,akıllıca yazılmış espriler ve konular..en az 5 ayrı bölümü okumuştum ..Kendisi ile bağlantı kurun bence..görmek isteyebilirsiniz ..
Hatalar düzeltilirse özellikle senaryo ve diyalog dizi adama döner..Bu şekilde çalışan  harcayan insanlara da yazık olmaz ....
Vezir in kellesiiii tiz vurulsun yerine yenisi gelsin ..veya sesi düzelsin bir şekilde..
Mehmet Ali Erbil de bence harem ağası veya vezir oynasaymış daha iyi bir karar olurmuş...Özetle emeğin yanındayım ,yeni işleri destekliyorum ,bir sürü insan ekmek parası kazanıyor aile bakıyor ..ama toparlayın bir an önce lütfen ...Bu kadar insanın  çabası ,emeği,heyecanı kötü senaryo ve ,diyalog sebebiyle heba olmasın yaa..

Tuesday, September 25, 2012

Bütün Dünya ..Atatürk'ün Bilinmeyen Hutbesi

Atatürk, 7 şubat 1923 Çarşamba günü Balıkesir’deki Zağanos Paşa Camii’nde
halka hitaben bir hutbe okumuştur. Bütün Dünya


 Kaynak: Başkent Yayınları - Bütün Dünya Dergisi
http://www.butundunya.com/pdfs/2012/09/007-010.pdf 


 bir milletin özü demektir. Bu sonucun üstüne çıkmak ve altında kalmak mutlaka yanlıştırr. Hakîki yolu bulabilmek için halkın fikrî duygularını daima bilmek lâzımdır. Buna binâen sizden çok rica edeceğim:Bana ne sormak istiyorsanız sorunuz,dinleyeceğim. Cenâb-ı Hakka tekrar hamd ve senâ ederek burasını terk ve sizi dinlemek üzere aşağıya iniyorum."minberden indiklerinde
ise hutbe ile ilgili olarak sorulan bir soruya da şu cevabı vermişlerdir:
"Efendiler! Hutbe demek halka hitap etmek, yani söz söylemek demektir.Hutbenin manası budur. Hutbe denildiği zaman bundan bir takım kavram ve manalar çıkarılmamalıdır.Hutbeyi söyleyen Hatip’tir.Yani söz söyleyen demektir.Biliyoruz ki, Hazreti Peygamber hayatta bulunduğu dönemde hutbeyi kendileri söylerlerdi.Gerek Peygamber Efendimiz ve gerek ilk dört Halîfe’ nin hutbelerini okuyacak olursanız görürsünüz ki, gerek Peygamberin, gerek dört Halîfe’nin söylediği şeyler o günün meseleleridir.O günün askerî, idarî, malî,siyasî ve sosyal konularıdır.
Müslümanlar çoğalmaya, islâm ülkeleri genişlemeye başlayınca, Hazreti Peygamber’in ve dört Halîfe’nin hutbeyi her yerde bizzat kendilerinin söylemelerine imkan kalmadığından,halka söylemek istedikleri şeyleri tebliğe bazı  kişileri görevlendirmişlerdir.
Bunlar herhalde Müslümanların en büyük reisleri idi. Onlar camii şerifte ve meydanlarda ortaya çıkar,halkı aydınlatır ve doğru yolu göstermek için ne söylemek lazımsa söylerlerdi.
Bu usûlün devam edebilmesi için bir şart lazımdı. O da milletin reisi
olan kişinin halka doğruyu söylemesi,halkı dinlemesi ve halkı aldatmaması.
Halkı genel durumdan haberdar etmek son derece mühimdir. Çünkü
herşey açık söylendiği zaman halkın aklı faaliyet durumunda bulunacak,iyi şeyleri yapacak ve milletin zararına olan şeyleri reddederek şunun veya bunun arkasından gitmeyecektir…
Hutbeden maksat halkın aydınlatılması ve doğru yolun gösterilmesidir,başka şey değildir. Yüz, ikiyüz hatta bin sene evvelki hutbeleri okumak,
insanları bilgisizlik ve tembellik
içinde bırakmak demektir. Hatiplerin halkın kullandığı dille konuşulması  lazımdır. Geçen sene Millet Meclisi’nde söylediğim bir nutukta demiştim ki,‘minberler, halkın şuurları ve vicdanları
için bir ilim ve nur kaynağı olmuştur.
Böyle olabilmesi için minberler-


Monday, September 24, 2012

Rakı İçme Sanatı 100 Madde

1. Sarhoş olunmaz.
2. Masada konuşulan masada kalır. Kayıt, not tutulmaz.
3. Fotoğraf çekilmez. Dışarıdan çekene kızılmaz. 

4. Telefonla konuşulmaz. Çalarsa açılır, “Rakı içiyorum” denir, kapatılır.
5. GSM'le oynanmaz: Sofra iPhone, Blackberry tanımaz.
6. Muhabbet esnasında biçem, izlek, imgelem gibi kelimeler kullanılmaz.
7. Kadınlar ruju silip oturur: Rakı bardağında ruj izi olmaz.
8. Düzgün konuşulur, lüzumsuz şirin olunmaz.
9. Rakıda hızlı gidene karışılır, yavaş düşene karışılmaz.
10. Argo konuşulur, küfür edilmez.
11. “Hey!”, “hişt!”, “pişt!” gibi ünlemler kullanılmaz.
12. Memleketi herkes meşrebine göre kurtarır karışılmaz.
13. Yemek yenilmez.
14. Meze tırtıklanır, karın doyurulmaz.
15. Şalgam suyu, soda, ayran, çay yanına konabilir, içine konmaz.
16. Kafaya vurup “lölölö!” demek gibi zevzek şakalar yapılmaz.
17. Masada kitap, dergi, hele laptop asla bulunmaz.
18. Zeki Müren de, Giuseppe Verdi de dinlenir;
19. Varsa müzik duyulacak kadar açılır bağırtılmaz.
20. Hüzün de neşe de eksik olmaz. 
Aziz Nesin ve dostları

21. Masada ağlanmaz.
22. Ağlayan çıkarsa konu değiştirilir, avutulmaz.
23. Yüksek sesle şarkı söylenmez.
24. Şarkı mırıldanırken el kol hareketleriyle desteklenmez.
25. El kol fazla hareket etmez.
26. Tartışılır, kalp kırılmaz.
27. Herkes konuşur, monolog olmaz.
28. Aynı anda konuşulmaz, söz kesilmez.
29. Masaya sigara dumanı üflenmez.
30. Bir rakı içilirken başka marka övülmez.
31. Rakı masasında sessizlik olmaz.
32. Zırt pırt tuvalete gidilmez .
33. Masada yellenilmez.
34. Masada geğirilmez.
35. Masaya müzisyen alınmaz.
36. Azıcık uçulabilir ama yalan dolan olmaz.
 
37. Yüksek sesle konuşulmaz.
38. Kazak pantolonun içine sokulmaz.
39. Çıplak, yarı çıplak durulmaz.
40. Şiir konuşulur, şiir okunmaz.
41. Rakı içilirken başka içki içilmez.
42. Yolluk bir teki aşmaz.
43. Yolluk alınmışsa cila çekilmez.
44. Biradan başka cila olmaz.
45. Cila birası bir küçüğü geçmez.
46. Rakı sonrası kahve, şekerli içilmez.
47. Kahve içilirken höpürdetilmez.
48. Rakı yalnız içilmez.
49. Rakı masası 4-5 kişiyi geçmez.
50. Garsona adı dışında bir şeyle seslenilmez.
51. Garsona rakı doldurtulmaz.
52. Balkon sofrasında içmeyen çalıştırılmaz.
53. Sıcaksa buz konabilir, buz erimeden içilmez.
54. Rakıdan önce su, sudan önce buz konmaz.
55. Rakı sek içilmez.

Eski Ev Balıkçısı
 
56. Rakıcı ota çöpe öpüşmez ,habire takdir etmez.
57. İçerken serçe parmak havaya kaldırılmaz.
58. Rakı hızlı içilmez.
59. Rakı fondip yapılmaz.
60. Kerahet vaktinden önce rakı içilmez.
61. Büyük konuşanla rakı içilmez.
62. Çok konuşanla rakı içilmez.
63. Sessiz duranla rakı içilmez.
64. Şakadan anlamayanla rakı içilmez.
65. Büyük yudumlarla rakı içilmez.
66. Rakı sofrasında iş dedikodusu yapılır, iş konuşulmaz.
67. Küllüğe limon kabuğu, zeytin çekirdeği konmaz.
68. Tabağa, kâseye sigara söndürülmez.
69. Zırt pırt kadeh tokuşturulmaz.
70. Konuşurken rakı masasına vurulmaz.
71. Bardak boş bekletilmez.
72. Masanın her bir köşesi meze ile doldurulmaz.
73. Ağız şapırdatılmaz.
74. Çatal kaşık dişe değdirilmez. 

75. Burun karıştırılmaz.
76. İzinsiz masadan tuvalete dahi kalkılmaz.
77. Şerefe vb. yeterlidir, kadeh tokuştururken yaratıcı olunmaz.
78. Garsona balık ayıklatılmaz.
79. Garsonun sırtına vurulmaz.
80. Personele hatır sormadan meyhanede oturulmaz.
81. Sofraya erken ya da geç gelinmez.
82. Rakı buzdolabının en alt rafından yukarı çıkarılmaz.
83. İçi görünmeyen kadehte rakı içilmez.
84. Masada farklı kadehler olmaz.
85. Masada farklı markalar olmaz.
86. Yerken ağız doldurulmaz.
87. Ağızda lokma varken konuşulmaz.
88. Boğaza, yeleğe peçete takılmaz, dize peçete konmaz.
89. Konuşurken çatal bıçak sallanmaz.
90. Hiçbir durumda ve fikirde ısrar edilmez.
91. Racon kesilmez.
92. Ukalalık, kıskançlık kaldırmaz.
93. Rakı sofrası süslenmez.
94. Loş meyhanede içilmez.
95. Yan masanın muhabbeti dinlenmez.
96. Başka masaya uzun bakılmaz.
97. Masadan kopuk muhabbet edilmez.
98. Çiftler el ele tutuşmaz, oynaşmaz.
99. Sallanan masada içilir, sallanan insanla içilmez.
100. Bunlar kendiliğinden olur, kasarak yapılmaz.


karaf

Bu meret öyle bir merettir ki,
acıyla içilir,
tatlıyla içilir,
neşeyle içilir,
ağlayarak içilir,
kavunla içilir
peynirle içilir,
ikisi birlikte çok güzel içilir,
yemekle içilir,
mezeyle içilir,
suyla içilir,
susuz içilir
sodayla içilir,
şalgamla içilir.

Ama işte,
Bir tek salakla içilmez.


Nazım Hikmet Ran
Tekirdağ Rakısının sırrını bilir misiniz?

Birden hocanın sorusunu duyunca herkes şaşırdı.
Üniversitede, üretim yönetimi dersindeydik.
Konu 6 Sigma.
Dersin ortasındayız ve hepimizin içi bayılmış.
Ama rakı lafını duyunca bir anda uyandık ve herkes rakı hakkında bilgisini konuşturmaya başladı.
Biri “Yaş üzüm” diye atıldı.
Kimi “Tekirdağ’ın havasından” dedi.
Öteki “artezyen suyundan” dedi.
Bense “Tekirdağ Rakısı” nedir bilmediğim için ağzımı bile açmadım.
En sonunda hoca herkesi susturup anlatmaya başladı:

‘Tekirdağ rakı fabrikasına zamanında yeni bir müdür atanmış.
Müdür daha fabrikaya gelmeden, ne kadar suratsız bir adam olduğuna dair söylentiler ulaşmış.
Herkes yeni müdürün ne kadar geçimsiz, ne kadar sinirli bir adam olduğunu konuşur olmuş.
Müdür gelince ilk iş, tüm yönetim takımını toplanmış fabrikayı gezmeye başlamış.
Müdür gezerken tek bir laf bile etmemiş. Ama asık olan suratı asıldıkça asılmış. 
Taksim 'de Yılbaşı Rakı Kuyruğu

Böylece söylentilerin doğru olduğu anlaşılmış.
Gezinin sonunda yeni yetme bir mühendis:
-Beğendiniz mi efendim? diye sorma gafletinde bulunmuş.
Müdür önce sert bir bakış atıp
-Ben bu fabrikanın nesini beğeneyim? diye kükremiş.
Mühendis iki büklüm olmuş, sorduğuna soracağına pişman, sinmiş bir köşeye. Müdür buna daha
da sinirlenmiş. Yanında artık varil mi, paket mi ne varsa tekme atıp devirmiş. Herkes korkmuş şaşırmış, kimseden ses çıkmamış.
Neyse ki müdür yardımcıları aklı selim adamlarmış. Ertesi gün kendi aralarında toplanıp“Fabrikayı nasıl düzeltiriz” diye plan yapm aya başlamışlar. Gördükleri her eksiği tamamlamışlar.
Birkaç ay içerisinde fabrika iki katı verimle şekilde çalışır hale getirmişler.
Sonunda müdürün yanına çıkıp “Gelin fabrikayı bir daha gezelim” demişler.
Bu sefer tüm birimler çok düzgün çalışıyor, hiç bir yerde sorun yok. Herkes pür dikkat görev başında.

Ama yeni müdür rahat durmamış. Paketleme yapılan alana gelince durmuş.
Paketlerden birini açıp, içinden bir rakı şişesi çıkarmış.
Kapağını açıp koklamış, koklayınca yüzünü ekşitip, rakıyı yere dökmeye başlamış.
Tüm amirler, usta başları, işçiler şok.
-Efendim neyi beğenmediniz? diye soracak olmuşlar.
-Bu rakının beğenilecek nesi var? diye kükremiş müdür.
Herkes sus pus.

Ertesi gün yine tüm fabrika panik. Müdür yardımcıları yine toplanmış, çağırmışlar usta başlarını sormuşlar
“Rakıyı nasıl iyileştiririz?” diye.
Biri demiş “Şebeke suyu kullanmayalım. Kloru fazla.”
Öbürü demiş “Anasonu çok keskin.”
Bir başkası demiş “Yaş üzüm kullanalım.”
Aylar boyu uğraşıp rakıyı yenilemişler. Yine müdürü alıp tekrar fabrikayı gezdirip yaptıkları yeniliklerden bahsetmişler. Paketleme yapılan yere gelince durup, bir rakı açıp ikram etmişler. Müdür durmuş. Önce şişeyi alıp evirip çevirmiş. Sonra sunulan bardağı alıp biraz içmiş. Tabi o içerken herkes pür dikkat bakıyor, ne diyeceğini merak ediyormuş. Sonunda yine yapacağını yapmış “Bu rakının nesi güzel?” diye bağırıp, elindeki şişeyi yere boşaltmaya başlamış.

Birden yaşlı bir usta başı dayanamayıp “Döktürmem ben sana rakımı” diye atlamış.
Müdürün elinden kapmış şişeyi.
Herkes şaşkın bakarken de usta başı, “Ne demek nesi güzel. Sen rakıdan anlamıyor musun?” diye bağırmış.
Etraftakiler bir yandan “Ne yapsak yaranamıyoruz” diye ustabaşına hak veriyorlar,
öte yandan müdür kızacak diye korkuyorlarmış.
Müdür ustabaşına bakmış. Herkes bağırıp çağırmasını beklerken o sakin sakin
“Ben rakıdan anlamam.” demiş.
“Ben insandan anlarım. Yaptığınız işi o kadar kötüledim, şimdiye kadar içinizden biri çıkıp sahiplenmedi.
Demek ki aslında kimse ortaya çıkan işi savunacak kadar beğenmiyordu.
Ama şimdi bu şişeyi çocuğunmuş gibi sahiplendin.” demiş.’

Hoca hikayeyi anlatmayı bitirip durdu. Sonrada şöyle bir öğüt verdi.
Bir gün bir fabrikanın başına geçecek olursanız,
ürettiğiniz cansız nesneyi değil, onu üreten insanı yönetin.

Siz şişenin içindekinden hiç anlamayabilirsiniz.
Merak etmeyin onu üreten onu nasıl mükemmel yapacağını bilir.

İşte Tekirdağ Rakısının sırrı o şişeyi sahiplenip, içindekini efsane haline getirmesini bilenlerdedir.

Ansızın Değişen Kadınlar

ansızın değişen kadınlar

Hemcinslerimi en çok yoran kadınlardır.

Neden?

Çünkü gahr'etsin biz er kişiler bazen çok kolay kanabiliyoruz. "hey Tony! Tut oğlum" deyince kuyruk sallayıp etrafta sevinçten salak salak koşturabiliyoruz. Yavrum Tony... Nasıl koşar, nasıl sevdirmek ister göbeğini, yalamak ister, köpekleme şeklinde yapmak ister…

Ama sopayı atar gibi yapan kadın, sonra sopayla bir tane kor Koçum Tony'e… Hangimiz yapmamışızdır o kocaman büyük gözlü köpek bakışını bu gaddar ama bir o kadar da çekici kadınlara. "Daha dün iyiydik bugün n'ooldu?

Aysel ne yaptım ki şimdi ben sana?" derken Aysel bu ani değişimini "erkek"in hayvanlığına, öküzlüğüne bağlar. Ah oğlum, sen de düşünmeye başlarsın önce "neler oluyor bize, neler oluyor gülüm" şarkısı eşliğinde. Daha sonra -beeeep- böyle aşkın ızdırabını dersin.

Ama biter mi? Aerosmith'in muzu yandan yemiş ağızlı solisti Steven Tyler'in dediği gibi "Your Love is Sweet Misery" diyerek bir gülüşü ile başladığımız yerdeyiz. Dün sana surat mı yaptı, sözleriyle itin g.tüne mi soktu, ağzına mı .ıçtı hiç önemli değil. Bu olanların hepsi Stila Lip Colur dudakların arasından görülen, İpana kokulu beyaz dişlerin arasında kaybolmuştur.

Her şey iyiye giderken boka sarar üzülürsün, yarın olur düzelir sevinirsin.
Bu sıcak soğuk farkının fazla olduğu çorak iklimde ruhun bedeviye döner şerefsizim.



Eyy benim yiğit hemcinslerim, deleğanlılar... Bu gülün dikeni g.te çok batar. Mamafih biliyorum yarın yine koşacağız kırda bayırda beeep beeeppp sallana sallana. Ne kadar vursalar da Tony'e; gene koşacak o sopanın peşinden. Hatta kendisi getirecek dayak yiyeceği sopayı.


Olgunlaşmak-Can Dündar

Olgunlaşmak...
Artık eskisi gibi her hafta sonu birileri ile dışarı çıkmak istemiyorum. Beni yoran ilişkiler, yeni tanışmalar, yeni yüzler aramıyorum. Eski dostlukların da özetini çıkarmaya başladım.

İlişkilerde tasarrufa gidiyorsun her şeyde olduğu gibi ve gereksiz insanları hayatından atmak istiyorsun.Yapmacık, inanmadan konuşmak istemiyorum artık. Beni anlamayanlarla konuşmak cümle kirliliği yaratıyor ve hak edenlere saklıyorum enerjimi. İstediğime istediğimi deme özgürlüğüne sahibim, eleştirme hakkını oluşturan yaşamışlık ve yeterli yaş faktörü artık bende de var.

Ben demiştim sendromunda olanlarla arkadaşlıkları bir kez daha sorguluyorsun. İlişkilerini sadeleştirmeye başlayınca sıra iyi ve kötü gün dostlarını ayıklamaya geliyor. Kötü gün dostlarını belirliyor ve onlara daha çok önem veriyorsun. İyi gün dostu bulmak ne kadar kolaysa kötü gün dostu bulmak bir o kadar zor, biliyorum. Dostlar ihtiyaç olduğunda göçmen kuşlar gibi sıcağa uçuyor ve sadece seninle birlikte sürüden ayrı düşenler kalıyor..

 
Zamanın ne kadar kıymetli olduğunu öğreniyorsun buralara kadar gelirken. Uzun düz otobanlardan olduğu gibi, kestirme bozuk yollardan da ulaşabilirsin hedeflerine. Kestirmeleri de öğrendim gide gele. Boş geçen her saniye değerli artık. Daha yapılacak çok şey var ama çokta yorulmaktan kendimi çokta hırpalamaktan yana değilim.

Gerektiğinde hayır demeyi öğrendim ve bu kelime başta karşındakine kırıcı gelse de senin için hayat kurtarıcı olabiliyor.Sevgiye önem vermek gerektiğini, zamanı geldiğinde elinde sadece sevginin kalacağını biliyorum. Sevgi paylaşıldıkça oluşuyor, olgunlaşıyor.

Aileme, ve seçtiğim tüm dostlarıma daha önce göstermediğim sevgi ve ilgiyi gösteriyorum. Biliyorsun ki gidenlerin ardında sadece iyilikler kalıyor, ne kadar sevgi dolu olduğu hatırlanıp anılıyor.Bana çok genç olduklarını hatırlatırcasına nedense tecrübelerimi, fikirlerimi sormaya başladılar.

Vereceğim cevaplar belki çok anlamsız geliyor ama yine de dinliyorlar ama ben biliyorum ki yaşamadan hiçbir şey öğrenilmiyor. Yaşamışlığın oluşturduğu bir alçakgönüllülükle gülüyorum içimden sadece.Artık daha şık giyiniyorum, senelerle birikmiş dolaplar dolusu kıyafet var ve bunları kendimle paylaşmalıyım.

Önce kendine güzel görünmelisin, kokoz da deseler kendi zevkime göre giyinmek istiyorum, böyle hissediyorum. Modaya uymak adına popomun sığmadığı düşük bel pantolonlara sığmıyorum diye kendimi üzme tercihini de kullanabilirim. Ayıp, günah ya da ne derler korkuları çoktan geride kaldı .Dostlarıma, kendimize yemek yapmak hoşuma gidiyor.

Mutfak eskiden bir zulüm iken şimdi zevk aldığım mekanlar arasına giriyor. Farklı lezzetler denemek güzel ve kendi lezzetimi kendimde yaratabileceğim belli bir damak zevkim ve mutfak kültürüm oluştu.Sonra Sezen’in şarkısındaki gibi anneni daha sık düşünüyorsun ve hatta anlıyorsun.

İşte bu yeni alışmaya başlanan ve giderek hoşa giden yeni duruma olgunluk deniyor. Yaşamışlığın, görmüşlüğün, geride kalmış üflenmiş doğum günü mumlarının bir sonucu kendiliğinden ortaya çıkıyor hayatın bir dönemecinde bu olgunluk.

Ne zaman dersen herkese göre, ne kadar dolu yaşadığına göre değişiyor bu olgunluk çağına ermek.İnanın bana hayattaki düşüşler, zor alınan virajlar bu zamanı hızlandırıyor. Kendi dünyanın küçüklüğünü keşfetmek ve buna rağmen kendinin kıymetini bilmek çok işe yarıyor.

Bir gün hepinizin bu huzurlu olgunluğu bulmasını diliyorum.

Can Dündar

ONCE UPON A TIME ADAKALE WAS IN THE TUNA RIVER

When I was looking for Ottoman time fairy tails I found out about Adakale. The history of A little island fascinated me and I couldn't s...