ABD Dışişleri Bakanlığı yapmış olan Henry Kissinger 1970'li yıllarda “Petrolun kontrolü ile bütün bölge ve kıtaları, gıdanın konrolüyle bütün insanları kontrol edebilirsiniz.” , demişti. Yazar
Pat Roy Mooney” de “Eğer tohumları kontrol ederseniz, bütün besin sistemini kontrol edebilirsiniz: hangi ürünlerin yetiştirileceğini, hangi girdilerin kullanılacağını ve ürünlerin nerede satılacağını” , demişti.
ABD ve AB kökenli emperyalist tarım şirketleri bu kez geri bıraktırılmış ve gelişmekte olan ülkeler için çok daha tehlikeli sonuçlar yaratacak
şekilde bitki yaşamının patentlenmesi ve tarımda gen teknolojisini uygulama yöntemini devreye koydular.
Açlığa çözüm, üretim artışı, tarım ilacı kullanımında azalma sağlayacağı gerekçesi ile 1995'lerden itibaren piyasaya çıkartılan GDO'lu ürün tohumlarının sahibi olan ve gelişmekte olan ülkelerdeki yerel tohumları ve gıdayı kontrol etmek isteyen 3-5 dolayındaki emperyalist tarım tekeli bu konuda her yola başvurmaktadır.
Patentlerle korunmakta olan genetik mühendislik ürünü tohumlar, büyük ve çok uluslu tohum ve kimyasal firmaları için çok büyük karlar sağlamaktadır.
Bu karlarını korumak için tohumlar üzerinde sıkı bir kontrol sağlamaya ve onları koruyacak patentleri hayata geçirmeye ihtiyaçları vardır. Firmalar bu nedenle, çiftçilerin her sene yeni tohumlar satın almaktan başka seçenekleri olmadıklarına inanmaları için çok sıkı çalışmaktadır.şirketler için asıl sorun, gelişmekte olan ülkelerin bir çoğunun patent haklarının korunmasında ve uygulanmasında endüstriyel rakiplerinin çok gerisinde kalmış olmalarıdır. Dolayısıyla, buralar GD tohumlar için büyük pazarlar iken, çiftçilerin tohumları ertesi senelerde de kullanmaları engellenememektedir.
TRİPS ANLAŞMASI
Büyük firmalar, Ticaretle İlişkili Sahiplik Hakları (TRIPS) anlaşması sayesinde istedikleri sonuca ulaşmışlardır. Bu, 1994'te GATT'ın Uruguay Oturumu'nda imzalanan uluslar arası ticaret anlaşmasna yapılan tartışmalı bir eklentidir. Bu, firmaların mevcut bir genin izole edilip başka organizmalara aktarıldığı genetik mühendislik durumlarında da buluşlarıyla ilgili dünya çapında sahiplik haklarını güvence altına almaktaydı. Gelişmekte olan ülkeler tüm itirazlarına rağmen gönülsüz bir biçimde TRIPS anlaşmasına dahil edilmiştir.
Çoğu gelişmekte olan ülke, 27.3(b) maddesi ile ilgili yükümlülüklerini kendi yasalarıyla ya da bu olmazsa 1978'de imzaladıkları UPOV sözleşmesiyle yerine getirebileceklerini ummuşlardır.
(27.3(b) mikro-organizmalar dışında bitki ve hayvanlar ile esas olarak, biyolojik olmayan ve
mikrobiyolojik usuller dışında bitki veya hayvanların üretimi ile ilgili biyolojik usuller. Ancak
Üyeler patentlerle veya kendilerine özgü etkin bir sistemle veya bunların kombinasyonu ile
bitki türlerinin korunmasını sağlayacaklardır. Bu alt-paragrafta yer alan hükümler DTÖ
Anlaşmasının yürürlüğe girdiği tarihten dört yıl sonra gözden geçirilecektir
kaynak:trıps anlaşması http://www.fikrimulkiyet.com/uluslararasi/trips.pdf
UPOV 78'e göre, çiftçiler korunmuş türlerden elde edilen tohumları satamazlar, ancak depolayabilir, yeniden ekebilir ve bunlardan yeni türler geliştirebilirler. Fakat UPOV'a 1991'de yapılan bir ek, bu durumu değiştirmiştir. Bundan böyle; 1991 versiyonunu imzalamış ülkelerdeki çiftçiler, hükümetler özel izin vermediği sürece her yıl yeni tohumlar almak zorunda bırakılmıştır. Gelişmekte olan ülkelerin çoğu, 27.3(b) maddesinin 1999 yılı sonunda gözden geçirilecek olmasıyla teselli edilmeye çalışılmıştır. Ancak vakit geldiğinde ABD ve AB geri adım atmış ve yeniden değerlendirmenin sadece uygulamayla ilgili olduğunu savunmuştu.Uruguay Oturumu imzalandıktan sonra, ABD için çok önemli olan Latin Amerika ve Güneydoğu Asya gibi gelişmekte olan ülkelerin çoğu patent yasalarının uygulanması için ABD tarafından baskı altına alınmışır.
kaynak:http://www.tuketicihaklari.org.tr/icerik/tohum-ve-gida-emperyalizmi-i.html
Polonya GDO devi Monsanto'yu ülkeden kovdu
Monsanto’nun genetiği değiştirilmiş MON810 adıyla tescilli mısır polenlerinin zaten azalan arı nüfusu üzerinde yıkıcı bir etki yaptığını belirlediklerini belirten Polonya Tarım Bakanı Marek Sawicki yaptığı açıklamada, “Hem insan sağlığını hem de arı nüfusunu tehdit eden GDO’lu ürünler üzerinde tam ve kalıcı bir yasağı başlatacağız” dedi.
Polonya Tarım Bakanlığı Monsanto’nun ürünlerine yönelik tam ve kalıcı bir yasak uygulamayı koyması yaşanan bio-korsanlığa karşı mücadele eden çevrelerde memnuniyetle karşılandı.
Polonya’nın tehlikeli bulup yasakladığı biyoteknoloji devi Monsanto’nun MON810 mısırın Türkiye’ye girişine izin veriliyor.
ülkesinde Monsanto’yu istemediği açıklayan Fransa ve Macaristan gibi ülkelere Polonya’nın da katılması Monsanto’nun tedirginliğini artırdığı belirtiliyor.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Biyogüvensizlik Kurulu tarafından izin verilmesi üzerine Türkiye Yem Sanayicileri Birliği Derneği İktisadi İşletmesi, Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği İktisadi İşletmesi (BESD-BİR) ve Yumurta Üreticileri Merkez Birliği (YUM-BİR)’in tarafından MON810 GDO’lu mısırı Türkiye’ye de ithale devam ediyor.
Fransa’nın Lyon kentinde tahıl yetiştiricisi Paul François’un ürünlerinin hafıza kaybı, baş dönmesi gibi nörolojik sorunlara neden olduğu iddiasıyla açılan davayı kazandı. Mahkeme zararın tespiti için bilirkişi görevlendirdiği açıklandı. Öte yandan Hindistan’da da çok sayıda çiftçi tarafından Monsanto aleyhine korsanlık davaları açıldığı bildiriliyor.
kaynak: http://www.gidahareketi.org/Polonya-Gdo-Devi-Monsanto-yu-Ulkeden-Kovdu-1394-haberi.aspx
hal böyleyken Türkiye de ise aynen durum şöyle:
GDO’lu yemlerin gıdanın olduğu her yere ulaştığı anlaşıldı. Profesör Doktor Necmettin Ceylan, GDO’lu yemlerle balıkların, ineklerin ve kanatlıların beslendiğini belirtirken, “Ama korkmaya gerek yok. Bütün dünyada bu böyle, Avrupa Birliği’nde de böyle bir durum söz konusu” dedi.
(Bütün Avrupada durumun böyle olması korkulmayacağı anlamına gelmiyor ..Heleki girdiği her ülkede ölümcül sonuçlara sebep oluyorsa..)
Ceylan, “Zaten mesela mısırda 40 bin adet gen oluyor, 41 bininci geni aktarıyorsunuz. Ağzınıza aldıktan sonra da DNA parçalanıyor. Dolayısıyla bunları tüketmekle hiçbir şey olmaz” diye konuştu. Ceylan, GDO’yla beslenen bir hayvanın da dışarıdan anlaşılamayacağını söylerken, bu yemlerle beslenen hayvanların etiketlenmesine gerek olmadığını söyledi.(1991 FDA Kurum başkanı Michael R. Taylor'a göre de GDO'lu ürünlerin etiketlenmesine gerek yoktu. Taylor daha sonra Monsanto'nun başkan yardımcısı oldu.)
Türkiye’nin 2010 yılında 1.2 milyon ton da mısır ithalatı yaptığını ve ithal edilen mısırın büyük ölçüde GDO’lu olduğunu söyledi.
Soyanın yüzde 95’i GDO’lu . Mısır ve soyanın yem olarak et ve yumurta tavuklarında, balıklarda ve ineklerde kullanıldığını belirten ceylan.. Balık yemlerinde de, soya ve ürünleri kullanılır. Mısır ve soyanın kanatlıların beslenmesindeki yeri ise yüzde 50 ve hatta daha fazla olabilir” dedi. (Arjantin tarımının doğal çeşitliliğini genetiği bozulmuş soya ile yaptılar.Çiftçiyi borçlandırdılar ..Hem havadan ,hem topraktan ,hem sudan tüm toprak yapısını bozan bu genleri değiştirlmiş soya tohumları dışında hiç bir şey yetişmiyor artık )(yine hayvan yemi olarak kullanıldığında DNA zincirini bozduğu için insanlarda,çocuklarda kalıcı ve ölümcül hastalıklara sebep oluyor ..Yenilen herşeyle insan vücuduna aktarılıyor ..Balıktan ,tavuğa ve ineğe yediğimiz herşeyle DNA zincirimizde ciddi hasarlar veren GDO yu vücudumuza alıyoruz ..)
GDO’lu yem kullanımına 1996’da başlandığını ve kullanım miktarının giderek arttığını belirten Ceylan, “Ama tüm dünyada bu böyledir ve normal bir uygulamadır. Türkiye’de ise kayıtlı 11.5 milyon ton hayvan yemi üretimi olduğunu belirten Ceylan,karma yemin yaklaşık yüzde 25’i GDO’lu yemdir” diye konuştu.
Ceylan, “2006 yılında İtalya’da yapılan bir araştırmada market sütleri toplanmış ve GDO’ya rastlanmış deniliyor. Ancak bu araştırmayı yapan araştırıcılar buldukları DNA parçacıklarının ‘bulaşmadan kaynaklandığını’ belirtiyorlar. Bu da havadan, sudan, gübreden bulaşıyor demektir. Toprağı elinize sürdüğünüzde de benzeri bir durum oluşabilir” dedi.(zaten olay burada GDO nun nasıl ölümcül bir çalışma olduğunu anlayabilirsin :Aynı Arjantin örneğindeki gibi ..Tüm dengeyi havadan ,sudan ,topraktan bile bulaşarak bozuyor ..bu normal değil ..aslında korkulması gerektiğinin ıspatıdır.)
Mısır bitkisinde 40 bin adet genin bulunduğunu ifade eden Ceylan, “GDO yöntemiyle bir gen daha aktarılıyor. O genin de doğru aktarılıp aktarılmadığı 8-10 testle inceleniyor. Bitkide de olsa, hayvanda da olsa, bakteride de olsa genlerin yapısı benzerdir, dolayısıyla tüm genler aynı yolla sindirilir. Bu nedenle endişe etmek gerekmiyor, insanlar ve hayvanlar 10 binlerce yıldır gıda ve yem tüketerek sürekli zaten DNA tüketiyorlar. Tüketmekle bir şey olmaz” dedi..(.Bush 1992'de noktayı koydu: "Genetiği değiştirilmiş (GD) mısır, soya fasulyesi, pirinç ya da pamuk gibi bitki ve yiyecekler 'büyük ölçüde' doğal olanlara denktir!" )
kaynak : http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=1244
Tohumda emperyalist oyun oku: http://www.torunoglutohumculuk.com/bilgi-bankasi/tohumda-emperyalist-oyun-aman-dikkat
TED U 2009'daki bu kısa konuşmada, Jonathan Drori, bizleri biyoçeşitliliği korumaya yüreklendiriyor -- her seferinde birer tohum kurtararak. Bizlere, şu ana kadar nesli tükenmekte olan önemli bitkilerden 3 milyar tohum depolamış olan Milenyum Tohum Bankası'nın vizyonu olan, bitkilerin insan hayatını desteklediği gerçeğini hatırlatıyor.
kaynak http://www.ted.com/talks/lang/tr/jonathan_drori_why_we_re_storing_billions_of_seeds.html
Health fear over GM cattle feed
The Observer, 15 Oct 2000
Antony Barnett, Public affairs editor
GM sığır yemi Sağlık korkusu Yaratıyor
Anahtar DNA parçaları insan gıda zincirine girebilir, Avam komitesi tarafından yapılan araştırmaların sonucunda ki Özel raporu:
GDO'lu ürünlerle beslenen tavuk, hindi, sığır ve domuz eti gibi ürünlerin değiştirilmiş genler ile kontamine olabileceği korkuları artırıyor.
Ajans GDO'lu ürünlerle beslenen hayvanlardan elde edilen gıdanın zorunlu etiketleme için baskıya devam edeceğini de sözlerine ekledi.
kaynak: http://www.guardian.co.uk/science/2000/oct/15/gm.food?INTCMP=SRCH
kısırlaştırlmış tohumlar piyasaya bırakılıyor,çiftçi tohumda elde edemiyor ..her zaman şirketlere bağlı kalıyor ..üstelik bu ...genetiği oynanmış tohumlar ..orjinal tohumlara da bulaşıyor onların genlerini değiştiriyor..Normal bir şey değildir .
hibrit tohumun içinden üreme geninin çıkarılması kötü niyetli
bir uygulamadır.Tekelleşme amaçlıdır. Bu gidişle tüm floranın tekeli
ABD'li ve İsrail'li firmaların eline geçecektir.Bu ise çok tehlikeli
bir durumdur.İsrail li Bio-Korsanlara dikkat edilmelidir ..Geçen aylarda ki haberleri hatırlayacaksınızdır ....(Türkiye'nin çeşitli bölgelerinden topladıkları böcekleri, yurt dışına kaçırmaya çalışan Çek Cumhuriyeti uyruklu 6 kişi yakalandı. Zanlıların aracında yapılan aramada, kutular içine gizlenmiş uğur böceği, sinek, arı, ağustos böceği gibi 48 türe ait toplam 6 bin 14 adet böcek bulundu.
Kaynak :http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=1598
Geçen ay 2 Hollandalının, dün de 2 Rus vatandaşının Türkiye'ye özgü bitki tohumlarını ve böcekleri yurt dışına kaçırmaya çalışırken yakalandı ..
Yabancı bazı kişilerin Rize bölgesinde bitki örnekleri topladıkları ve bu bitki örneklerini yurtdışına çıkarabilecekleri ihbarı alan gümrük muhafaza ekipleri, Kara Kapıları Taşıt Takip Programı aracılığıyla tüm sınır kapılarında önlem aldı.
Zanlıların söz konusu böcekleri Türkiye'de 1,5 ayda topladıklarını, bilimsel amaç için yurt dışına götüreceklerini öne sürdükleri öğrenildi.
kaynak :http://gundem.milliyet.com.tr/bu-kadarina-pes-dedirten-kacakcilik/gundem/gundemdetay/13.07.2011/1413828/default.htm
Geçen ay da dünyada sadece Erzurum Karayazı'da yetişen bir tür ters lale olan çiçeğin son kalan 57 adet soğanını sökerek yurt dışına götürmeye çalışan 2 Hollandalı, Kapıkule Sınır Kapısı'nda yakalanmıştı.
Hollandalıların kullandıkları araçta yapılan aramada çoğu endemik 160 türe ait 5 bin 236 adet bitki tohumu, bitki kökü ve fidesi ele geçirilmişti.
kaynak : http://www.sondakikahaberleri.info.tr/haber/203558-son-57-adet-lale-sinirda-yakalandi
Artvin'in Yusufeli İlçesi kırsalında kelebek ve böcek toplayan iki kişi gören köylüler, Jandarma’ya ihbarda bulunmuş ve köylülerin çektiği fotoğraf ve görüntüleri inceleyen Jandarma’nın gözaltına aldığı Rus uyruklu Elena ve Artur Shnip’in çantasında 650 kelebek ve böcek ele geçirilmişti.
Türkiye'de 4 Ağustos 2007 yılında Makedonya uyruklu 1 kişi Artvin'de topladığı 1450 kelebekle, 2008 yılında da Alman uyruklu 1 kişi yine Artvin'de topladığı 350 adet çeşitli türde böceği yurt dışına çıkarırken İpsala ve Kapıkule gümrük kapılarında yakalanmıştı.
Gümrüklerde 13 Ekim 2010 tarihinde 10 adet hamam böceği, 8 Kasım 2010'da da 20 cırcır böceği ele geçirilmişti.
kaynak http://www.hurriyet.de/haberler/gundem/1248297/kelebek-hirsizi-almanlar-yakalandi
Alman asıllı Amerikalı araştırmacı-gazeteci F. William Engdahl'ın istenmeyen ırkları kısırlaştırma planının ayrıntılarını açıkladığı iddialar ,tüm olanların mantıklı bir açıklaması olabilir mi?
"Monsanto ve DuPont gibi devler kendi GDO tohumlarını tüm dünya çiftçilerine tek elden sunabilecekler. Yani tüm tohum çeşitlerini ele geçirdikten sonra dünyanın diğer tohum bankalarını, tekel oluşturabilmek amacıyla yok edebilirler."
" CGIAR, üçüncü dünya ülkelerinin bilim adamlarının ,tarım uzmanlarının ABD'de öğrendiklerini ülkelerine götürmeleri ile yakından ilgilendi."
Engdahl, tarım sektörünü elinde tutan GDO devlerinin insanlık için gerçek bir kıyamet yaratacağını söylüyor.
Yeni Aktüel Dergisini 29 Kasım - 5 Aralık 2007 tarihli 125. sayısında
"Kıyamet Kapısı" başlığıyla kapak konusu olarak işlediğimiz ve 26 Şubat 2008'de tamamlanacağını duyurduğumuz "proje", tamamlandı. Norveç'in kuzeyindeki Spitsbergen adasında "Svalbard Küresel Tohum Deposu" adı verilen o ambar, Mart 2008 itibariyle resmen faaliyete başladı. Donmuş bir dağın 130 metre altına inşa edilen ambarda şu anda dünyanın dört bir yanından yaklaşık 3 milyon farklı tohum özel ambalajlarda saklanıyor. Kuzey Kutbu'na 1100 kilometre uzaklıkta olan buzdağı ambarında bazı dayanıklı tohumlar 1000 yıl kadar bozulmadan kalabilecek. Her türlü nükleer saldırıya, patlamaya ve depreme dayanıklı olan bu tohum deposuna "kıyamet tohum deposu" da deniyor. Dünya üzerindeki tüm tohum çeşitlerini biraraya getirmeyi hedefleyen ambarın amacı, gelecekte dünyanın başına gelebilecek nükleer savaş, meteor düşmesi veya iklim değişimi gibi bir felaket durumunda, tohum çeşitliliğinin korunmasını sağlamak.
Engdahl, tarım sektörünü ellerinde tutan GDO devlerinin bizim bilmediğimiz bir şeyler bildiklerini düşünüyor. Spitsbergen'in buzlaşmış kayalıklarının altında "dünyayı ekonomik ve genetik olarak ele geçirme" planlarının yattığını iddia ediyor.
Ambar Global Crop Diversity Trust (GCDT- Küresel Hasat Çeşitliliği Örgütü) aracılığıyla işletiliyor. Örgütün başında Kanadalı Margaret Catley-Carlson bulunuyor.1998'e dek New York merkezli Nüfus Konseyi'nin de (Population Council) başkanıydı. Konsey John D. Rockefeller'ın nüfus popülasyonunu düşürmek amacıyla 1952'de kurduğu, aile planlaması adı altında gelişmekte olan ülkelerde kısırlaştırma çalışmaları yürüten bir konsey.
GCDT üyeleri arasında Hollywood Dream Works Animation'a başkanlık eden Lewis Coleman da var. Coleman, ABD'nin en büyük Pentagon anlaşmalı askeri endüstri şirketi olan Northrup Grumman Corporation'ın da kurul başkanıydı.
Örgütün finansörleri ise;
- Geçen yıl şirketin aktif yönetiminden çekilerek kurduğu Bill-Melinda Gates Vakfı aracılığıyla kendini Asya ve Afrika'daki çiftçilere yardıma adayacağını beyan eden Microsoft'un kurucusu Bill Gates!
- Dünyanın en büyük patentli GDO tohum ve tarım kimyasalları devi ABD'li DuPont / Pioneer Hi-Bred!
Yine bir ABD'li GDO devi Monsanto!
- İsviçre menşeli GDO tohum ve tarım kimyasalları şirketi Syngenta!
1970 ler de.."Yeşil Devrim" diye bilinen tohumda gen devrimini başlatan ve tarımsal değişim ile ideal genetik saflığı sağlama çalışmalarını yürütmek üzere dünyanın en büyük vakıflarından birini kuran petrol devi Rockefeller!
ABD, İngiltere, Norveç, Almanya, İsviçre ve Kanada'dan da devlet fonları aktarılıyor.
GDO tohumları az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere yayarak tarlalardan orijinal tohumların kökünü kazıyan şirketler, şimdi dünya üzerindeki tüm orijinal tohumları olası bir kıyamet günü için kutuplarda buzdan bir adaya saklıyor.
IRAK-Ebu Garib'de yüzlerce yılda geliştirilen buğday tohumu çeşitlerinin yer aldığı bir tohum bankası bulunuyordu. 2003 Amerikan bombardımanından sonra o tohum mahzeni tarihe karıştı. Artık kimse o tohumların nerede olduğunu bilmiyor.
rockfeller genetik araştırmalardan kaynak : http://lab.rockefeller.edu/smogorzewska/families/ |
Rockefeller, Carnegie, Harriman ve diğer zengin elit aileler tarafından fonlanan öjenik (üstün ırk yaratma) projesi uzun süredir devam etmektedir
Küçük bir Kaliforniya biyoteknoloji şirketi olan Epicyte, genetik mühendisliği marifetiyle, yendiğinde erkeği kısırlaştıran bir mısır geliştirdiklerini açıkladı. Epicyte, Svalbard'ın iki sponsoru olan DuPont ve Syngenta ile teknolojilerini yaymak için ortaklık kurmuştu. Epicyte, genetiği değiştirilmiş sperm öldürücülü mısırı ABD Tarım Bakanlığfndan (USDA) aldığı araştırma fonuyla geliştirmişti.
1990'larda BM Dünya Sağlık örgütü, Nikaragua, Meksika ve Filipinler'de 15 ila 45 yaşları arasındaki milyonlarca kadının tetanoza karşı aşılanması için bir kampanya başlattı.Dünya Sağlık örgütü'nün (WHO) yalnızca çocuk doğuracak yaştaki kadınlara dağıttığı aşılar.. şüphe uyandırıcı durumdan ötürü Meksika Yaşam Komitesi tarafından test ettirildi. Test sonuçları, aşıların Chorionic Gonadotrophin (hCG) içerdiğini ortaya çıkardı.
Doğal bir hormon olan hCG, tetanoz toksoid taşıyıcılarıyla birleştiğinde kadınların hamile kalmasını engelleyen antikorları üretiyordu.
Rockefeller Vakfı, Rockefeller Nüfus Konseyi, Dünya Bankası ve ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri, Dünya Sağlık örgütü (WHO) için tetanoz taşıyıcın bir kısırlaştırma aşısı üretmek için 1972'de 20 yıllık bir proje başlatmışlardı
.Kıyamet Tohum Deposu'nun ev sahibi Norveç hükümeti kısırlaştırıcı aşının üretilmesi için 1972 de 41 milyon dolar bağış yapmıştı!
Rockefeller Vakfı 1946'da sadece adı yeşil olan "Yeşil Devrim"i başlattı.
Yeşil Devrim gelişmekte olan piyasalarda yeni hibrid tohumların üretilmesine dayanıyordu. Hibrid tohumlar üreyemedikleri için çiftçilerin her sene tohum alması gerekiyordu. Hibrid tohum patentlerinin DuPont / Pioneer Hi-Bred'in ve Monsanto'nun başını çektiği bir avuç dev tohum şirketinin elinde toplanması daha sonra GDO'lu tohum darbesi için yolu açtı. Hibrid tohumlar ve bu tohumların ihtiyaç duyduğu kimyasal gübreler, çiftçileri tarım ve petro-kimya şirketlerine bağımlı hale getiriyordu. Bu gübreler Rockefeller kontrolündeki büyük petrol şirketlerinin ürünüydü.
Bugün de Gates ve Rockefeller Afrika'da Yeşil Devrim adı altında bir pro jeye daha milyonlar yatırıyor. Amaç yine GDO tohumların ve kimyasalların yaygınlaştırılması. Bunun için pek çok teşvik ve kampanyalara başvuruyorlar.
Plan işlerse tüm dünya birkaç tohum devinin kölesi olacak. Washington'dan gelen emirler doğrultusunda Washington'un siyasetlerine karşı olan üçüncü dünya ülkelerine tohum ver meme olasılığı da var. Ayrıca pirinç, mısır, buğday ve soya gibi dünyanın temel gıda üretimi için patentli tohumların üretimi korkunç bir biyolojik silah olarak da kullanılabilir. Genetik müdahalelerle öldürücü gıdalara çevrilebilirler.
kaynak:http://www.gidahareketi.org/NewsPrint.aspx?Id=235&ModuleName=haberleri
Baba Bush; 1988'de başkan olduğunda da, ABD'de GDO üreten şirketlere serbestlik tanıdı. Bilim adamları uyarıyordu. Buna rağmen Başkan Bush 1992'de noktayı koydu: "Genetiği değiştirilmiş (GD) mısır, soya fasulyesi, pirinç ya da pamuk gibi bitki ve yiyecekler 'büyük ölçüde' doğal olanlara denktir!"
ABD yönetimiyle sıkı bağlantıları olan Monsanto şirketinin piyasaya giren ilk patentli GDO ürünü "rBGH" yani büyüme hormonu içeren süt oldu.. inekler yüzde 30 daha fazla süt üretecekti. Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) bu sütün sağlıklı olduğunu açıklamıştı.Fakat bu hormon inekte IGF-1 adı verilen başka bir hormonu arttırıyordu.Bilim adamları bu dengesiz büyümenin kansere sebep olacabileceğini söylediler..
zamanla ineklerin sağlığı bozulmaya başladı. Yürümekte bile zorlanan bu hayvanları iyileştirmek içinse daha fazla antibiyotik verildi. 1990'ların sonunda antibiyotik kullanıcılarının yüzde 70'i hayvanlardı! Ve tabii et ve süt tüketen insanlar da antibiyotiğe dirençli hale geldiler.
1991'de FDA'da GDO'larla ilgili politikaları belirlemek üzere yeni bir birim kuruldu.
Kurum başkanı Michael R. Taylor'a göre GDO'lu ürünlerin etiketlenmesine gerek yoktu. Taylor daha sonra Monsanto'nun başkan yardımcısı oldu.
1994'te FDA, bu sütün "etiketlenmeden" satışını onayladı. rBGH nin insan üzerindeki etkileriyle ilgili hiçbir test yapılmamıştı.
Tüketici, farelerde lösemi ve tümörlere yol açan madde içeren kanserojen bir besin tükettiğini bilmiyordu!
FDA, Monsanto'ya "tamiri mümkün olmayan zarar" vereceği için hükümet dışında kimse bu testi göremedi..
Kanadalı bilim adamları bu sütün insanlarda göğüs ve prostat kanserine yol açacağını açıkladı. Süt, 1999'da Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde yasaklandı.
1998'de FOX TV, rBGH skandalıyla ilgili bir dosya hazırladı fakat Monsanto'nun baskısı nedeniyle hiç yayımlayamadı.
Rockefeller'in kurduğu Uluslararası Temel Ekonomi Ortaklığı (IBEC) ve dev tarım şirketlerinden Cargill melez mısır tohum çeşitlerini üretmeye başladı. Melez tohumların kendine has kimyasallara, gübrelere ve makinelere ihtiyacı vardı. Bunların satışı da ABD'li tarım şirketlerinin kontrolündeydi. "Yeşil Devrim" Meksika'dan başlayarak, tüm Latin Amerika'ya, ardından da Hindistan ve Asya'ya yayılıyordu.
Yeşil Devrim'in zararları ise ; zirai zararlılara karşı bağışıklık için kullanılan yeni tür pestisitlerin insan sağlığına olumsuz etkileri, melez türlerin toprağı bozması ve ürünün azalması idi! Ürünü azalan çiftçiler, üreme kapasitesi düşük olan melez tohumları her yıl yeniden almak zorunda kaldı. 'Devrim'e büyük sulama projeleri eşlik etti. Dünya Bankası yeni barajlar için borçlar verdi; ülkeler borç batağına sürüklendi. İşlerini kaybeden çiftçilerse ABD şirketleri için ucuz işgücüne dönüştü
1990 da "açlıkla mücadeleye kararlı" ABD soylusu gözünü, dünyada 2.5 milyar insanın ana besin kaynağı olan pirince dikmişti . Filipinler merkezli Rockefeller kuruluşu Uluslararası Pirinç Araştırma Enstitüsü (IRRI) Asya'daki bütün önemli pirinç türlerini depoluyordu. İşte o tohumların dörtte üçü Monsanto ve diğer dev şirketlerin laboratuvarlarında genetik olarak değiştirildi ve patentlendi!
Bunlardan biri "Altın Pirinç" olarak anılıyor. Vücutta A vitamini üreten beta-karoten, pirince turuncu rengini veriyordu. A vitaminli pirinç Asya'da kötü beslenen çocuklara sözde ilaç olacaktı. Hatta Bill Clinton, 1999'da "Altın Pirinç, günde 4 bin kişinin hayatını kurtarabilir" diyordu. Söylenmeyense A vitamininin "hipervitaminosis" yani A vitamini zehirlenmesine yol açabileceğiydi. Bu da beyin dahil pek çok organa zarar veriyordu. İsviçreli Sygenta ve ABD'li Monsanto bu pirinci patentledi.
Eski bir Sygenta çalışanı Steven Smith, Haziran 2003'teki ölümünden önce şunları söylüyordu: "Size GDO'nun dünyayı besleyeceğini söyleyenlere öyle olmadığını söyleyin dünyayı beslemek siyasi ve ekonomik niyet ister, sadece üretim ve dağıtım değil."
Artık sıra genetik olarak değiştirilmiş tohumların test edilmesine gelmişti. Önce Arjantin, ardından Meksika, Brezilya, Paraguay
Arjantin'de 1989'da devlet başkanı olan ABD destekli Carlos Menem'in ekonomik programı Rockefeller ailesi tarafından ABD'de yazıldı ve böylece korumacı piyasanın yerini ithalat rejimi aldı.
Arjantin'in borçlarını kapatması için tek çare ise GD soya fasulyesi yetiştirmekti. 1991'de 569 tarla GD mısır, ayçiçeği, pamuk, buğday ve özellikle soya ekimine ayrıldı. 1996'da Monsanto Arjantin'de Roundup Ready (RR) soya fasulyesi tohumlarının dağıtım lisansını aldı.
2004'e gelindiğinde artık 14 milyon hektar GD soya ekiliydi. Arjantin'in tarımsal çeşitliliği de yok olmuş; 10 yıldan kısa bir sürede mısır, buğday ekili alanlar soya tarlalarına dönüşmüştü. Arjantinli bilim adamı Walter Pengue "Bu yolda gidersek 50 yıl sonra hiçbir şey yetiştiremeyeceğiz" diyordu. Tohum saklama geleneği sona erdirilen çiftçiler, her yıl Monsanto'dan yeni tohum alırken satıştan da kâr payı ya da vergi ödüyorlardı.
Soya dışında kendi gıdasını yetiştiremez durumda kalan Arjantin 2002'deki ekonomik krize de savunmasız yakalandı. Açlık başladı.
Bölgedeki hayvanlar ölüyor, insanlarda da tiroit, solunum sistemi bozuklukları, akciğer ödemleri, deri hastalıkları gelişiyordu. Hatta hormon bozuklukları yüzünden bazı kız çocukları üç yaşında regl olmaya başladı. Soya tarlalarının yakınında yaşayanlar her gübrelemeden sonra şiddetli migren, göz yaşarması, mide bulantısı, eklem ağrıları yaşıyordu. Havadan yapılan ilaçlama yüzünden Arjantin'de Monsanto soyası dışında başka bir şey yetişmez oldu.
Arjantin'in Pampa bölgesiyle ilgili gözlemler tabloyu netleştiriyor. Mısır, buğday, hintdarısı, yağlı tohumlar, ayçiçeği, yer fıstığı, soya, sebze ve meyve yetiştirilen bu bölge, nüfusunun 10 katına yetecek kadar üretim yapıyor ve ihraç ediyordu. Taa ki GD soyayla tanışana kadar... Arjantin'de GD soya ekili alanlar 2000'de 8.3 milyon hektardan 2001'de 9.8'e, 2002'de 11.6'ya, 2007'de 16 milyon hektara ulaştı. Ekili alanlar artarken çiftçilerin sayısı da yüzde 30 azaldı. 1991-2001 arası kapısına kilit vuran çiftçi sayısı 150 bin iken, bunun 103 bini GD soyadan sonra tarlalarını terk etti.
GD soya yasadışı yollardan Brezilya, Paraguay, Bolivya ve Uruguay'a da yayıldı. 1997'de Monsanto Brezilya'nın en önemli tohum üreticisi şirket olan Agroceres'i aldı.
Devlet Başkanı Lula da Silva bir kararname imzalayarak GD soyanın satışını, 2005'te de ekimini yasallaştırdı. 2003'te Brezilya'da yetişen soyanın yüzde 30'u GD idi. Monsanto'ya ton başına 10 dolar kâr payı ödemek zorunda olan çiftçiler 16 milyon tonla ilk yılda Monsanto'ya 160 milyon dolar kazandırdı. GDO bariyeri her geçen gün eriyordu...
Meksika'nın mısır ithal edilmeyen Oaxaca Eyaleti'nde 150 çeşit mısır tamamen organik yetişiyordu."serbest" ticaret anlaşmalarına direnemeyen Meksika, ABD'den mısır ithal etmeye başladı. 1994-2002 arasında Meksika mısırının fiyatı yüzde 44 düştü; küçük çiftçiler de topraklarını terk etti.
2001'de Meksika Çevre Bakanlığı'nın yaptığı araştırmaya göre 22 bölgenin 13'ünde yetişen yerel mısır çeşitlerinde yüzde 3-10 oranında GDO bulaşması saptandı.
Topraklarının yarısı GDO'ya teslim olan Paraguay'da da tohumların satışı ve ekimi tıpkı Brezilya'da olduğu gibi yasallaştırıldı.
Yani Monsanto gittiği yerlerde, ürünleriyle sadece zararlı böcekleri öldürmüyordu.Hindistan için tasarlanan Monsanto pamuğu böceğe dirençli olacak ve çiftçi böcekten kurtulmak için yine Monsanto nun sattığı ilaçlara bağlı kalacaktır.Temmuz 2005'te GD pamukla tanıştıktan sonra Maharashtra Eyaleti'nde 2006'ya kadar 1280, 2007'de de 1168 intihar oldu. Pestisit içerek!
Monsanto'nun GD "teknolojisini" yaymak için başvurduğu yöntemlerin arasında baskı ve rüşvet de vardı. Endonezya Hükümeti'nden üst düzey bir yetkiliye GDO'lu ürünlerin taranmadan satışa sunulması için 50 bin dolar rüşvet ödemişlerdi. 6 Ocak 2005'te Monsanto'ya iki dava daha açıldı. Endonezya'daki 140 yöneticiye 1997-2002 arasında GD pamuğun ekimi için 700 bin dolar verilmişti. Tarım bakanlığından üst düzey bir yöneticiye de 374 bin dolarla, lüks bir ev önerilmişti. Bu ödemeler sahte pestisit faturalarıyla belgelenmişti.
2001'de IMF ve Dünya Bankası Malawi hükümetinden dış borçlarını ödemesi için acil durum gıda rezervini elden çıkarmasını istedi.
Oysa ülkenin insanlarını besleyecek gıdası dahi yoktu. Böylece ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) 250 bin ton fazla GD mısırını Malawi'ye hibe etti. İngiltere Başbakanı'nın bilim danışmanı Prof. David King ABD hükümetinin GDO teknolojisini Afrika'ya yayma çabasını "kitlesel insan deneyi" şeklinde tanımlayarak kınadı. Ekim 2002'de Guardian'da çıkan bir makalede, ABD'nin acil açlık yardımı adı altında, Güney Afrika'nın altı ülkesine stok fazlası GD mısır göndereceğini açıkladı. Mısır, Zambiya, Malawi ve Zimbabwe'nin ana gıdasıydı. Riski göze almayıp reddettiler.
2003 yılında Monsanto nun Avrupa da Gdo karşıtlarınca nasıl yenildiği ve Avrupa dan çıktığı yazıyor bu makalede..
kaynak : http://www.guardian.co.uk/science/2003/oct/16/gm.highereducation?INTCMP=SRCH
yine burada
başka bir köşe yazarı monsanto nun yenilgisini yazmış
Monsanto Avrupa dan gidiyor
Monsanto quits Europe
guardian.co.uk, 16 Oct 2003
Jane Perrone
kaynak:http://www.guardian.co.uk/news/2003/oct/16/wrap.janeperrone?INTCMP=SRCH
yine başka bir makalede Hintli çiftçilerin Monsanto nun araştrıma merkezine saldırdıklarını yazmış..Monsanto hindistan da tek tohum satan yetkili firma ve Hindistana böceğe dayanıklı virüslü pamuk satıyor..
Monsanto greenhouse destroyed
The Guardian, 12 Sep 2003
AP, Bangalore
kaynak: http://www.guardian.co.uk/science/2003/sep/12/gm.food?INTCMP=SRCH
başka bir makalede monsanto nun gıda genetik araştırmaları yaptığı şirketi bulunduğu kasabaya verdiği düzeltilemez zararlardan ötürü suçlu bulunur.
.Monsanto found guilty of polluting
The Guardian, 25 Feb 2002
David Teather in New York
kaynak : http://www.guardian.co.uk/science/2002/feb/25/gm.business?INTCMP=SRCH
Monsanto's name radically modified
The Guardian, 28 Jan 2000
Julia Finch
Monsanto'nun adı kökten değişti..
Genetiği değiştirilmiş gıda araştırmaları ile özdeşletirilmiş Monsanto 2000 yılında,ABD-İsviçre ilaç grubu Pharmacia & Upjohn ile birleşme kararı alır ..
Avrupa daki genetiği değiştirilmiş ürünleri ABD ye yayılmasından sorumlu olması sebebiyle Monsanto ismi hoş karşılanmıyor.
Gıda güvenliği ve çevre korkularına ek olarak gelişmekte olan ülkeler yeni Monsanto tohumlarından son derece endişeliler
artık Monsanto ilaç şirketiyle birleşince ; beslenme, biyoteknoloji, bitki koruma ve tıp birlikte çalışacaktır.
kaynak: http://www.guardian.co.uk/science/2000/jan/28/gm.food?INTCMP=SRCH
Monsanto pays GM price
The Guardian, 21 Dec 1999
Jane Martinson in New York
kaynak:http://www.guardian.co.uk/environment/1999/dec/21/food.business?INTCMP=SRCH
Monsanto in merger talks
The Guardian, 18 Dec 1999
Jane Martinson in New York
kaynak: http://www.guardian.co.uk/business/1999/dec/18/9?INTCMP=SRCH
Troubled Monsanto scales down GM hopes in Europe
The Guardian, 20 Aug 2002
David Teather, New York
kaynak: http://www.guardian.co.uk/uk/2002/aug/20/research.foodanddrink?INTCMP=SRCH
ve bu dev tarım şirketinin gizli ortaklarıyla birlikte kurduğu Nuhun gemisi tohum ambarının inşaatına başlanır ..%75 Dünya tarım çeşitliliği yok olmuştur çünkü bunu yapanda kendileridir..
Science
Deep inside an Arctic mountain, the Noah's ark of seeds that will survive a catastrophe
The Guardian, 12 Jan 2006
James Randerson, science correspondent
kaynak :http://www.guardian.co.uk/science/2006/jan/12/food.environment?INTCMP=SRCH
Norway launches global seed bank
The Guardian, 19 Jun 2006
Alok Jha, science correspondent
Finlandiya Başbakanı Matti Vanhanen bakanları, Norveç Jens Stoltenberg, İsveç Goran Persson, Longyearbyen, Norveç küresel tohum bankası kurulması münasebetiyle bir tören sırasında İzlanda ve Danimarka (lr) Anders Fogh Rasmussen'in Geir Haarde. Fotoğraf: Erik Johansen / AP
Gelecekteki gıda kaynaklarını ve dünyanın en önemli bitkilerini korumak için iddialı bir proje olan "Nuh'un gemisinin" lansmanı Pazartesi günü yapıldı..
Yeni Svalbard Uluslararası Seed Vault (SISV) küresel bir felaket durumunda önemli tohumlar için bir depo görevi görecek; Norveç tarım bakanı, Terje Riis-Johansen. Dünyanın her ülkesinden uzak ta olan Svalbard yarımadasının permafrost kayaları içine oyulmuş çok büyük bir depo ..
Norveç hükümeti ve Global Crop Diversity Trust 2004 yılından beri Arktik buz içinde son çare olarak küresel tohum bankası kurma fikri üzerinde çalıştı. Pazartesi günü, Norveç, İsveç, Danimarka, Finlandiya ve İzlanda başbakanları kabaca 620 km kuzey kutbundan, Norveç Svalbard Islands, Longyearbyen kasabası yakınlarında bir törenle 30m kronu (£ 2.6m) projesini başlattı.
Yeni tohum bankası iki çelik kapı ve İsviç te olan uzaktan kumanda tarafından korunan bir dağ içine 70 metre (230ft) delinmiş bir betonarme tünel içerisinde numuneleri muhafaza edecektir. Tohumlar-18C folyo paketler halinde saklanacak ve binlerce yıl canlı kalması bekleniyor.
BM Gıda ve Tarım Örgütü tarım ürünlerinin genetik çeşitliliğin% 75'i zaten kaybetmiş olduğunu tahmin ediyor. örneğin ABD ' de , 19. yüzyılda elma 7.100 çeşit, şimdi 6.800 çeşidi yok oldu.
kaynak : http://www.guardian.co.uk/science/2006/jun/19/food.environment?INTCMP=SRCH
22 SEP 2008: ANALYSIS
Saving the Seeds of the
Next Green Revolution
With food prices skyrocketing and climate change looming, the world needs a green revolution like the one a generation ago. But many valuable seed varieties have been lost – and scientists now are scrambling to protect those that remain before they vanish down the genetic drain.
kaynak: http://e360.yale.edu/feature/saving_the_seeds_of_the_next_green_revolution/2065/
inşaatı tamamlanır...
Global seed vault
guardian.co.uk, 26 Feb 2008
Küresel tohum deposu
26 Şubat 2008: Dünyanın gelecekteki gıda kaynakları korumak için iddialı projesi bugün açıldı. Longyearbyen kasabası yakınlarındaki £ 1.7m " Nuh'un tohum gemisi", Norveç'in uzak Svalbard adalarında, örneğin nükleer savaş, göktaşı çarpması, terörist saldırı, iklim değişikliği ve artan tehditlere karşı dünyanın tarımsal biyoçeşitlilik temsil eden tohumları koruyacak seviyede
kaynak :1 http://www.guardian.co.uk/environment/gallery/2008/feb/26/conservation.food?INTCMP=SRCH
kaynak : http://www.guardian.co.uk/environment/gallery/2008/feb/26/conservation.food?INTCMP=SRCH#/?picture=332650317&index=2
ve görüldüğü gibi işler kötüye gittiğinde yardım için gidilen yerlerde bu komployu kuran şirketlerin elinde..aşağıda çiftçilere yardım etmek için kamu ve özel sekötör beraber çalışmalıdır diyor..
Public and private sectors must work together to help farmers
guardian.co.uk, 7 Dec 2009
kaynak: http://www.guardian.co.uk/katine/katine-chronicles-blog/2009/dec/07/howard-minigh-farmers?INTCMP=SRCH
It is too late to shut the door on GM foods
The Guardian, 16 Oct 2009
Felicity Lawrence
genetiği oynanmış gıdalara kapıyı kapatmak için artık çok geç
kaynak :http://www.guardian.co.uk/environment/2009/oct/16/too-late-to-stop-gm?INTCMP=SRCH
Tarım devi Monsanto de halen dünyanın en nefret edilen şirket olabilir.
Greenwash: Monsanto? Sustainable? Water bully, I'd say … | Fred Pearce
guardian.co.uk, 3 Sep 2009
Fred Pearce
kaynak : http://www.guardian.co.uk/environment/cif-green/2009/sep/03/monsanto-water-greenwash?INTCMP=SRCH
ve gates monsanto yu finanse eder..
Neden Gates Vakfı GM devi Monsanto yatırım yapıyor? |
John Vidal
guardian.co.uk, 29 Eylül 2010
John Vidal
kaynak : http://www.guardian.co.uk/global-development/poverty-matters/2010/sep/29/gates-foundation-gm-monsanto?INTCMP=SRCH
gdo lu ürünlerin girdiği ülkeler tek tek ABD elitlerinin oluşturduğu dev şirket monsanto nun eline düşmeye başlıyor..
Bilim adamları Çin'de pamuk çiftlikleri çevresinde zararlıların yayılması sonrasında GM inceleme için çağrısı yapıldı
The Guardian, 13 Mayıs 2010
Ian Örnek
kaynak : http://www.guardian.co.uk/environment/2010/may/13/gm-crops-pests-cotton-china?INTCMP=SRCH
Hindistan yabancı süpermarketler üzerinde pazarlık gücünü zorlamalıdır. | Priya Virmani
guardian.co.uk 7 Ara 2011
Priya Virmani
tarım sektörünün modernizasyonu adına Hintli çiftçiler adına olan adaletsiz anlaşma hatırlatıldı. Hint tohum bankaları dev Amerikan firmalarına satıldı.
kaynak: http://www.guardian.co.uk/commentisfree/2011/dec/07/india-foreign-supermarkets?INTCMP=SRCH
Abd şirketinin genetiği değiştirilmiş pamukla girdiği Hindistanda..ölmeyen böceklerin ortaya çıkmasıyla ..yine kendine ait ziraai ilaçlarını piyasaya sürdü 27 yıl önce..çok para kazandı ..Pestisit ler binlerce insanın ölmesine sebep oldu ...
Cumartesi günü, 20.000 kişinin öldüğü Hindistan'da Bhopal felaketi 'nin 27. yıldönümü ..Pestisitlerin kullanımına hayır denilecek ..6 Pestisit firmasına dava açıldı Monsanto, Dow, BASF, Bayer, Syngenta ve DuPont,.
Ama sadece bu toksik kimyasallar tarafından öldürülen ve sakat olan kişilerin değil. Neonicotinoids denilen sistemik pestisit yeni bir sınıf, yana - saldıran, çiçekler bitki üzerinde hareket eden böceklere teması ile 'sinir sistemini etkileyip öldürüyor- iki yıl önce piyasaya çıktı bunlar bal arılarının endişe verici çapta ölümlerine bağlantılı olmuştur.
India must exert its bargaining power over foreign supermarkets | Priya Virmani
guardian.co.uk, 7 Dec 2011
Priya Virmani
kaynak: http://www.guardian.co.uk/commentisfree/2011/dec/07/india-foreign-supermarkets?INTCMP=SRCH
The GM genocide: Thousands of Indian farmers are committing suicide after using genetically modified crops
Distressed: Prince Charles has set up charity Bhumi Vardaan Foundation to address the plight of suicide farmers |
..
kaynak : http://www.dailymail.co.uk/news/article-1082559/The-GM-genocide-Thousands-Indian-farmers-committing-suicide-using-genetically-modified-crops.html
California's Prop 37 on GM labelling could make food safer for us all | Amy Goodman
guardian.co.uk, 25 Oct 2012
Amy Goodman in Palo Alto, California
ve geldik günümüze ..GM etiketleme.. Kaliforniya... ..hepimiz için gıdayı güvenli yapabilirdiniz.
"Belirtilen şekillerde değişmiş genetik materyal ile bitki veya hayvanlardan elde edilen ve tüketicilere satılan gıda etiketleme gerektirir. yiyecek, ya da diğer işlenmiş gıdalarda 'doğal.' olarak adlndırılrı..'' Yediğimizin içinde ne olduğunu bilmeye hakkımız var diyorlar..
"Genetiği değiştirilmiş organizmalar Berkeley gibi yerlerde bilim adamları tarafından laboratuarlarda geliştiriliyor ancak hata yapma payı var.. onlar çok büyük şirketler tarafından sponsor ediliyor. Bu ülkede tohum arzının% 47 gibi Monsanto ve DuPont sağlıyor. bu şirketler için GDO'ların yararı gerçekten insanlığın dayandığı kaynakların genetik olarak kontrolünü veriyor olması ... Bu bizim gıda arzı üzerinde kurumsal yapıların kontrlünün yepyeni bir halini sunuyor...
. "UC Berkeley Tarım profesörü David Zilberman bu protestonun karşıtı ..
''Neredeyse yediğimiz herşeyin genetiği değiştirilmiştir.Eğer gdo lu diye etiketlenirse,diğer aldığınız gıdalarda pestisitler olacak ve o çok daha kötü '' diyor..
kaynak : http://www.guardian.co.uk/commentisfree/2012/oct/25/california-proposition37-genetically-modified-food?INTCMP=SRCH
VE GDO DEVİ Turkiye ye gelir .. Monsanto 'nun adı dahi geçmez.. Pioneer Hi-Bred ki Hindistan tarafından mahkemeye verilen şirketlerden birinin ortağı DUPONT ..genetiği değiştirilmiş tohumları sürdüğü Hindistan pazarında bir felaket yaşanmış ..ilaca dayanıklı böcekler ölmek bilmemiştir..İlaçlama ürünlerini de satan Bu dev firmalar çok para kazanmış ancak ilaçlardan 20 bin kişinin öldüğü felaketi yaşatmışlardır ...Binlerce çiftçi işsiz kalmıştır,intihar etmiştir.İnsan hakları mahkemesinde davaları sürmektedir
GDO'lu tohum izni için Türk yetkililerle görüşüyoruz
23 Mayıs 2011 Pazartesi 09:26
Son Güncelleme: 00:00
Pioneer Hi-Breed'in Başkanı "GDO'lu tohum konusunda Türk yetkililerle sürekli görüşüyoruz" dedi.
Özlem ERMİŞ BEYHAN
İSTANBUL - Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO) tartışmalarında hiç ortaya çıkmayan uluslararası tohum devlerinden biri olan Pioneer Hi-Breed'in Başkanı Paul E. Schickler, "Biz insanların düşüncelerini değiştiremeyiz. Tek yapabildiğimiz hükümetlerle, sivil toplum örgütleri ve akademik çevrelerle görüşüp bu teknolojinin ne kadar güvenli olduğunu anlatmak. Bunu hep yaptık ve hala da yapıyoruz" dedi. Yasalara göre Türkiye'de GDO'lu tohumların satılması yasak. Sadece GDO'lu soya ithalatına izin veriliyor. Bu konuda yapılan yönetmelik değişiklikleri büyük tartışma yaratmış, bazı kesimler GDO'nun zararsız olduğunu iddia ederken, bir kesim ise genlerde yapılan müdahalelerinin gelecekteki sonuç ve etkilerinin öngörülemeyeceğini iddia etmişti.
Birleşmiş Milletler Konferansı için İstanbul'a gelen Schickler, Türkiye'nin kendileri için en önemli 20 pazardan biri olduğunu söyledi. Pioneer Hi-Breed 90 ülkede faaliyet gösteren, merkezi Iowa, ABD'de olan dev bir tohum şirketi. 1999 yılında Dupont tarafından 7.7 milyar dolara satın alındı. Kanola, soya, sorghum, ayçiçeği, hibrid pirinç, buğday, mısır tohumu üretiyor. Şirketin Türkiye'de de bir üretim birimi ve şirketi bulunuyor. Mısır, buğday, kanola ve ayçiçeği tohumlarını Adana'da üretip Türk çiftçilere satıyor. Şirketin global cirosu 2010 yılında 5.3 milyar dolar oldu.
Geleceğin tohumları nasıl olacak?
ABD'de 1930-40'larda mısır için ortalama hasat, hektar başına 2 metrik tondu. Bugün bu rakam 10 metrik tona yükselmiş durumda. Gelecekte bu gelişmenin aynı hızda devam edeceğini düşünüyorum. Bugün Afrika ve Asya'da pek çok bölgede hala hektar başına 2 tonluk hasat alınıyor. Büyük bir potansiyel söz konusu. Böcekler her yıl evrim geçirerek ürünlere ulaşacak bir yol buluyor, biz de bu paralelde ürünlerimizi geliştirerek evrim geçirmiş böceklere dayanıklı yeni tohumlar geliştiriyoruz. Bu tüm doğa koşulları için geçerli. Doğa akıllı olmaya devam ediyor ve sürekli evrim geçiriyor, bizim de bu paralelde akıllı olmamız gerekiyor. Gelecekte kuraklığa dayanıklı tohumlar piyasaya çıkacak. Gübrenin çok daha etkili olduğu tohumlar geliştiriliyor. Çok daha az gübre ile çok daha fazla ürün verecekler. Besin değeri daha yüksek, daha vitaminli ürünlerin yetişeceği tohumlar olacak. Gelecekte bir çiftçi, bir mısır yetiştireceği zaman örneğin daha fazla yağ veren (yağ üretiminde kullanılmak üzere), daha fazla enerji veren (biodizel'de kullanılmak üzere) veya daha fazla protein geliştirebilen (hayvan yemi yapılmak üzere) mısır tohumu seçebilecek.
Deve gibi su depolayan tohum geliştiriyor
- Kuraklığa dayanıklı tohumlar dediniz. Bu nasıl olacak?
Tohumun içindeki mekanizmayı, genleri inceleyerek tohumun kuraklık gibi stresli dönemlerde kendini kapatıp, uykuya geçmesini sağlamak için çalışıyoruz. Tohum kendini kapatarak, su olmadığında enerjisini harcamıyor. Su geldiğinde yeniden uyanıyor. Başka bir yol ise su olduğunda suyu bünyesinde depolayıp, su olmayan zamanlarda bu suyu kullanabilen bitkiler geliştirebilmek. Bunun üzerinde de çalışıyoruz.
kaynak: http://www.dunya.com/gdolu-tohum-izni-icin-turk-yetkililerle-gorusuyoruz-122628h.htm
bla bla bla devam ediyor bu arada ..Dünyaya bu GDO lu ürünleri sağlayan tüm ABD elitleri bir araya gelmiş buzulların içerisinde bir mahzen ,tohum kalesi oluşturuyor..Baş yatırımcı kendileri ..Madem tohumlarınızdan bu kadar eminsiniz ..neden rahat değilsiniz...bi şekilde yaşam devam eder...biliyorlar ki ..olay öyle değil ...1970 lerde başladıkları bu garip proje ..aynı ekiple hiç dağılmadan ,bazen isim değiştirerek devam etmiştir ...neden orjinallerini saklıyorsunuz dendiğinde ..bizim yaptıklarımız da var ama..orjinaller olsun her zaman elimizde diyorlar...madem bu sıkıntıyı yaşayacaktık ..neden hala ısrarla işe yaramaz ..GDO lu ürünlerinizi nereye satacağınızı şaşırdınız?
Burada kaçırdığımız bir şey mi? Yaptıkları basın açıklamasında, 'ürün çeşitliliği gelecek için korunabilecektir böylece.' Ifade Tohum bankasının destekçileri öngörüyor musunuz ne gelecek, o zaten dünyanın birçok yerinde bulunan tohum bankalarında korunan hemen hemen hepsi, mevcut tohumların küresel ulaşılabilirliğini tehdit edecek?
Dünyanın en uzak noktasındaki bu yere yapılan proje kadar başka hiç bir proje ilginç değildir ... Bill Gates, Arktik Okyanusu, Kuzey Kutbu'nun 1,100 kilometre yakınlarındaki Barents Denizi'ndeki bir tohum bankasına milyonlarca yatırım yapmaktadır. Svalbard çıplak bir kaya parçası Norveç tarafından uluslararası antlaşma ile kendine ait(haritaya bakınız) 1925'te olduğunu tescilletti
Bu Tanrının unuttuğu adaya Bill Gates , Rockefeller Vakfı, Monsanto Şirketi, Syngenta Vakfı, Norveç hükümeti ile birlikte 'kıyamet günü tohum bankası için on milyonlarca dolar yatırım yaptı .
Resmi olarak Spitsbergen Norveç adası , Svalbard adalar grubunun bir parçası olduğu Svalbard Küresel Tohum Deposu olarak isimlendirilir.
Tohum bankası küçük Longyearbyen köyü yakınlarında bulunan Spitsbergen Adası üzerindeki bir dağın içine inşa ediliyor. Onların açıklamalarda 'iş' için neredeyse hazır. Banka hareket sensörleri, iki hava kilitlerini ve kalın çelik-betonarme bir metrelik duvarları ile çift patlama geçirmez kapılar olacak. Norveç hükümetine göre bu şekilde "ürün çeşitliliği, gelecek için korunabilecektir ', tüm dünyadan tohumların üç milyon farklı çeşitleri kadarını içerecektir. Tohumlar özel nem geçirmez şekilde sarılmış olacaktır. Orada hiçbir zaman tam zamanlı çalışan personel olmayacak, ama deponun göreceli ulaşılamaz olması insan faaliyetinin izlenmesi kolaylaştıracaktır..
Dikkate değer ilk nokta, kıyamet günü tohum deposu destekçilerinin kim olduğunu. ABD kökenli tarımsal ticaret devi DuPont / Pioneer Hi-Bred, patentlenmiş genetiği değiştirilmiş (GDO) bitki tohumları ve bunlarla ilgili tarımsal kimyasallarının dünyanın en büyük sahiplerinden biri;, Syngenta, burada olan, belirtildiği gibi, Bill & Melinda Gates Vakfı Norveçliler katılmadan Rockefeller Vakfı, 1970 yılından bu yana 100 milyon dolar dan fazla para ile tohum "gen devrimini yarattığı özel grup;; CGIAR, Rockefeller Vakfı tarafından oluşturulan ve teşvik edilen bir ağ olan Syngenta Vakfı aracılığıyla İsviçre kökenli büyük GDO'lu tohum ve tarımsal kimyasallar şirketi tarımsal değişim yoluyla genetik saflık elde etme idealini uyguladı..
CGIAR ve 'Proje'
Destruction1 tohumları, 1960 yılında Rockefeller Vakfı, John D. Rockefeller III'ün Tarımsal Gelişim Konseyi ve Ford Vakfı Los Baños Uluslararası Pirinç Araştırma Enstitüsü (IRRI) kurmak üzere güçlerini birleştirdiler ... ve hikaye böyle devam ediyor .büyük tehlike altındayız ancak sanırım iş işten geçti zaten...
kaynak :http://www.globalresearch.ca/doomsday-seed-vault-in-the-arctic/23503
...Diğer ülkeleri kandırdıkları gibi aynı masallrı bizlere anlatmışlar ..yaklaşık 30 yıldır devam eden bir süreçtir bu...
BASF, Bayer CropScience, Dow AgroSciences, Dupont, FMC Monsanto, Sumitomo ve Syngenta
Consultative Group on International Agricultural Research (CGIAR) system – a multi-regional association for agricultural research
Searle, Pharmacia ve Upjohn -Pharmacia & Upjohn
The new Svalbard International Seed Vault (SISV)
Svalbard ..
Monsanto, Dow, BASF, Bayer, Syngenta ve DuPont,
101 years in business
1901 Monsanto chemical works opens in St Louis, manufacturing saccharin and caffeine
1957 builds futuristic plastic home at Disneyland
1960 launches agriculture division, producing herbicides
1966 invents AstroTurf
1982 makes history by genetically modifying plant cell
1993 first biotech product approved for sale
1997 sells chemicals arm to focus on biotech
1998 EU imposes moratorium on new GM products
1999 a consumer backlash prompts shares sell-off
2000 merges with Pharmacia & Upjohn. Pledges not to use genes from humans or animals in food chain. UK begins three-year trial of GM oilseed rape.
2002 India approves GM crops in March. Four months on, the European parliament votes for tough GM labelling. Monsanto again becomes independent company.