İSHAK Parlak isimli Yazar Karadeniz deki büyük tehlikenin farkına varmış ,ancak işin içinden tamda çıkamamış..Yine de kuşkulandığı ve anlattığı şeyler ..korkunç gerçeklerle bizi yüzleştiriyor ..Aşağıdaki mektubu da e-mail yoluyla herkesi haberdar etmeliyiz diyerek yazmış ..Bu yazının yanı sıra geçen aylarda ve senelerde Türkiye de yapılan tohum ,bitki ,fide ,böcek hırsızlığı olayları artmış ,gazeteye yansıyan haberleri görünce hiç birimiz buna anlam verememiştik ..Turist olarak gelen Bitki casusları ve Bio-korsanlara karşı gözünüzü açın :Büyük bir panikle Bitki -böcek ve tohum hırsızlığı yapan kişiler ..bozulmamış tohumları toplamaya çalışıyorlar...OKul ödevim ,çalışma yapıyorum gibi şeylerin hepsi hikaye .....Bu örnekler ..incelenedikten sonra Kıyamet Tohum Ambarı 'na depolanıyor..
KARADENİZDE Kİ CİDDİ İSRAİL TEHLİKESİ UYUMAYALIM HER KARADENİZLİ KESİNLİKLE OKUMALI
Hatta ve hatta insanımıza şirin gözükerek çeşitli otların ve bitkilerin yerlerini bulmaları konusunda hemşerilerimizi kullanıyorlar.İşin en garip kısmı ise Karadeniz’i avuçlarının içi gibi biliyorlar ve sanki kırk yıldır bu memleketin evladı imiş gibi her yere girip çıkıyorlar.Hatta yerel basında zaman zaman bu konuda haberler çıkmıştır ancak ‘eyvah turist onlar kalpleri kırılmasın’ diye bu haberler biranda gündemden düşmüşlerdir.
KARADENİZDE Kİ CİDDİ İSRAİL TEHLİKESİ UYUMAYALIM HER KARADENİZLİ KESİNLİKLE OKUMALI
Değerli okurlarım bu ay ki yazımda sitemizin araştırmış olduğu karadenizde israil tehlikesi adlı yazının daha dikkat çekmesi için bende köşemde bu yazıyı sizlere tekrardan aktarıyorum.
İsrail Siyonizm’in önündeki en büyük engeli yani Türkiye Cumhuriyeti’ni kendince hizaya getirmek için nasıl bir politika izliyor biliyor musunuz? Türkiye Cumhuriyeti’ni protein yönünden kısırlaştırıp kendisine muhtaç ederek .‘Peki bu nedir ve bunu nasıl yapıyor’.Cevap basit görünüyor ; bize sattığı kısır tohumlarla.Yani bu tohumlar bir yıl ekilebiliyor seneye ekin tohum vermiyor. Tekrar İsrail’den istemek lazım ‘ama satmazsa bizim tohumlardan kullanırız ne olacak’ diye de düşünebilirsiniz. Ne var ki onlar bunu bizden önce düşünmüşler.Ne yazık ki geni bozulmuş ürünler bizden alınmış ve onların polenleriyle döllenen bizim saf ürünlerimiz bir süre sonra değişime uğruyor.Sonuç olarak tohumumuzu hiçbir ‘ama’ ya sığınamadan İsrail’den istemek zorundayız. Sera ürünlerinin büyük bölümünü bu hale getiren İsrail şimdi de Türkiye hububatını ve Karadeniz’in doğal zenginliğini bu korkunç biyolojik felakete maruz bırakmak istiyor.
Değerli Karadenizli hemşerilerimiz yanlış duymadınız bölgemizde gerçekten çok ciddi bir İsrail tehlikesi yaşanmakta. Her yıl binlerce İsrailli, turist sıfatı altında bölgemize gelmektedir.Bölgemize gelen bu İsrailliler jipleri ile bölgemizde safari yaptıklarını iddia etmektedirler .
Bölgemize gelen İsrailliler aslında birer biyolojik ajan olarak görev yapmaktadırlar. Çiçeğinden,otundan ,bitkisinden, tohumundan böceğine kadar her ne varsa alıp götürüyorlar.Böcekleri toplarken onlara ne yapıyorsunuz sorusunu yönelten vatandaşlara ise “Karadeniz Hatırası” topluyoruz diyerek insanlarımızla adeta dalga geçiyorlar.
ele geçirilen çalınmış orjinal tohumlar
Hatta ve hatta insanımıza şirin gözükerek çeşitli otların ve bitkilerin yerlerini bulmaları konusunda hemşerilerimizi kullanıyorlar.İşin en garip kısmı ise Karadeniz’i avuçlarının içi gibi biliyorlar ve sanki kırk yıldır bu memleketin evladı imiş gibi her yere girip çıkıyorlar.Hatta yerel basında zaman zaman bu konuda haberler çıkmıştır ancak ‘eyvah turist onlar kalpleri kırılmasın’ diye bu haberler biranda gündemden düşmüşlerdir.
Peki bu İsrailliler ne yapıyor? Yukarıda bahsettiğimiz gibi İsrail devleti şu an tarım sektöründe son teknolojiyi kullanarak genlerle oyuncak gibi oynuyor. Şunu unutmamalıyız ki bölgemizden alınan bir böceğin eksikliği bile ekolojik dengelerin bozulmasına vesile olabilir.Bu toprakları 30 kupana mı aldık? Bu kadar ucuz mu bu topraklar? Gözlerimizin önünde gerçekleştirilen bu felakete göz mü yumacağız? Ayrıca bölgemizde gizli araştırmalar yaptıkları sergiledikleri garip hareketlerden apaçık belli.Doğamızın dengelerini bozmadıkları ne malum kim bilir ne türlü hastalıklar çıkaracaklar başımıza hatta ve hatta Karadeniz halkını sorduğunuz zaman bu konuda bir çok söylenti piyasada kol gezmektedir.
Öncelikle yetkililerimizin biran önce harekete geçip bu doğa vahşetine dur demelerini istiyoruz.Çünkü bu toprakları bizler şehit kanları ile aldık ,bedelini çoktan ödedik. Bu Siyonistlerin pervasızca zenginliklerimizi yok etmelerine müsaade edemeyiz.Bu arada bazı turizm kesimleri bizi art niyetli olmakla suçlayabilir. Fakat şunu belirtmek istiyoruz ki onlar turist değil çünkü vatana millete zarar veren her türlü faaliyet kabul edilmeksizin reddedilmelidir.(İyi niyetle gelen başka ülkelerin turistlerimize hiçbir lafımız yok sakın yanlış anlaşılmasın). Her şeyden önemlisi onlar Müslüman kardeşlerimizin katilleri, Filistin de yaşanan olaylara da bir Karadenizli olarak sessiz kalamayız. İsrailoğulları her zaman her yerde bozgunculuk yapan bir millettir.Bu toprakları onlarla kirletemeyiz. Gözümüzü açıp biran önce onlara git demeliyiz onları istemediğimizi apaçık bir şekilde göstermeliyiz. Çünkü bu topraklar bu kadar ucuz değil.
Buradan şu önemli notu da sizlere aktarmak istiyoruz; Ülkemizde ve dünyada birçok protesto ve miting eylemi düzenlenmekte. Ancak bu konuda bilinçsiz davranıyoruz. Mitingin amacı karşı tarafa hem tepki göstermek hem de güç gösterisi yapmaktır. Fakat bizler daha evimize dönmeden evlerimize poşetler dolusu Siyonist markalarda gidiyoruz. Örnek vermek gerekirse; Coca-Cola, Malboro vs. Bu gerçekten çok vahim bir durum. Gidip Coca-Cola’yı içersek yaptığımız mitingin hiç bir anlamı kalmaz. Yapılması gereken ilk iş hastalıklı hücreleri yok etmek. Onları beslemek değil Bu sistemde -Marks’ın deyimiyle- siyaset iktisattır. Ve para da İsrail’in atardamarıdır. Bu damarı kesmek içinse ilk hedefimiz İsrail mallarını boykot etmektir.
Biz Karadenizliler bu ülkenin her zaman hassas değerlerini koruduk korumaya da devam edeceğiz ve tepkimizi boykotumuzu da yapacağız.Aynı şekilde buradan da tüm Türkiye’ye Tüm İslam Alemine tüm İnsanlığa sesleniyoruz susmayalım tepkimizi her zaman heryerde gösterelim.
Not: Protestomuzun Gerçekleşmesi için Sizlerde bu mektubu tüm herkese mail atın tüm sitelerde yayınlanmasını sağlayın ve bu işin bu kadar basit olmadığını İsraillilere Gösterelim.
Bu kezde İspanyollar talan etmişler ama yine serbestler
Türkiye'nin pek çok ilini gezip 'endemik ve nesli tükenmekte olan bitkileri' çalan iki İspanyol öğrenci yakalandı. Önce Artvin’de bitki çalan Hollandalılar yakalandı. Daha sonra ise Erzurum’un ünlü ters lalesinin kalan son soğanlarını da çalan yine Hollandalı araştırmacılar Kapkule Gümrük Kapası’nda yakalandı. Her iki olayda da yakalananlar serbest bırakılırken sadece Türkiye’de yetişen endemik bitki ve tohumlara ise el konuldu. Bitki hırsızlığının sonuncusu ise Karabük’te yakalandı. Ancak bu sefer hırsızlar sadece topladıkları bitkileri kaptırmakla kurtulamadı. İl Çevre ve Orman Müdürlüğü bu sefer hırsızlara 113 bin 960 TL para cezası kesti.
Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Atabay Düzenli, T
Türkiye’de yaklaşık 3 bin 500 endemik bitki olduğunu ve 6 günde bir yeni endemik bitki keşfedildiğini söyledi. Türkiye’deki endemik bitki sayısının Avrupa kıtasıyla eş değer olduğunu söyleyen Prof. Dr. düzenli, bu tablonunun Türkiye’yi çekim merkezi haline getirdiğini belirtti: ”Bu adamlar hangi bitkiyi nerede bulacaklarını çok iyi biliyorlar. Eğer tohum ve yaprak kaçıracaklarsa havayolunu tercih ediyorlar. Zaten bizim insanımız da misafir perver olduğu için bunlara yardım ediyorlar. Hatta bitkileri elleri ile getiriyorlar. Yabancılar soğan ya da hayvan kaçıracaklarsa bu sefer kendi araçları ile geliyorlar. Bunlarda özel bölüm oluyor ve gümrükten böyle çıkartıyorlar.”
http://www.gidahareketi.org/Bu-Kezde-Ispanyollar-Talan-Etmisler-Ama-Yine-Serbestler-1149-haberi.aspx
13 mart 2008 deki haberde aslında herşey ortada ancak biz geç kalmışız...
DEĞİL....
13 mart 2008 deki haberde aslında herşey ortada ancak biz geç kalmışız...
UYARI!!!ÇEVREMİZDEKİ KÖYLÜYÜ UYARALIM! GDO OLMAYAN TOHUMLARI MUTLAKA SAKLASINLAR
LÜTFEN ÇEVREMİZDE Kİ , DAĞDA Kİ KÖYLÜYÜ UYARALIM , ELLERİNDE KALMIŞ KISIR OLMAYAN "TÜRK DOMATES TOHUMLARINI SAKLASINLAR KORUSUNLAR" YARIN, O TOHUMLARLA AYAKTA KALABİLECEĞİZ. .. KISIR DOMATESLERLE
DEĞİL....
Üstelik ABD, İsrail ve Hollanda'dan ithal edilen domates tohumu kısırlaştırılarak gönderildiği için bir kez ekiliyor.
"Sürekli bu ülkelerden ithal etmek zorunda kalıyoruz" dedi. Türkiye'nin binlerce ziraat mühendisine sahip olmasına rağmen altından pahalı olan domates tohumunu ithal etmesinin Türk tarımına darbe vurduğunu kaydeden Ortaş, "Bu tip tohumlar İsrail, Hollanda, Fransa ve ABD'den geliyor. Türkiye domates üretiminde dünyada Çin, ABD ve İtalya ile birlikte ilk 4'te yer almaktadır. Ancak Türkiye bu işin tohum teknolojisinde geri kalarak İsrail, Hollanda, ABD'ye müşteri olmuştur ve onların pazarı olarak kalacağa benziyor. 72 milyon nüfusuyla Türkiye, dünyada ne kadar tohum şirketi varsa hepsinin cazibe merkezi olmuş. Ülkemizin domates tohumuna ödediği döviz takriben 40 milyon dolar" diye konuştu.Tohumculuk Yasası'na da değinen Prof. Dr. Ortaş, "Tohumculuk Yasası'nın temel felsefesi, tohum üretimi devlet tekelindeydi. Vatandaşımız, kendi tohumunu kendisi üretebiliyordu. Yasal düzenlemeyle tohumculuk devlet tekelinden çıkarıldı ve tohum üreticileri birliği adı altında özel sektöre bırakıldı. Bu çok uluslu şirketlerin tekeline bırakılacağı anlamına geliyor. Genetik kaynağınızı geliştirmeden, çok uluslu şirketlerin eline düştüğünüz zaman bir daha kendimizi toparlamanız mümkün değil. Bu bölgeye has bitkiler vardır. Türkiye'nin genetik bankasını kurup, tüm genetik kaynakları kayıt altına alıp, belli bölgelerde tutup çoğaltarak, zenginleştirmesi gerekir. Hayvancılıkta da bu böyledir" şeklinde konuştu.