Sunday, October 21, 2012

SİZE KİM YALAN SÖYLÜYOR?


Beden Dili » El, Kol ve Avuçlar

Kafa Ovuşturma ve Tokatlama


Yaka çekiştirme hareketinin abartılı bir hali de Calero'nun "Boyun ağrısı' hareketi adını verdiği şekilde ensenin ovuşturulmasıdır. Yalan söylerken bu hareketi yapan birisi genellikle gözlerini sizden kaçıracak ve yere bakacaktır. Bu hareket aynı zamanda kızgınlık ve sinirlenme işareti olarak da kullanılır. Bu durumda önce enseye hafif bir tokat vurulur ve ardından ense ovuşturulmaya başlanır.

Örneğin, altınızda çalışan birisinden sizin için belli bir işi tamamlamasını istediğinizi ve onun da bunu gereken zamanda yapmayı unuttuğunu varsayalım. Sonuçları istediğinizde unuttuğunu sözel olmayan yollarla sanki kendi kendini dövüyormuşçasına ya alnını ya da ensesini tokatlayarak belirtir. Kafanın tokatlanması unutkanlık anlamına gelirse de kişi siz veya durum hakkında ne hissettiğini alnını veya ensesini tokatlayarak belirtir.

Alnını tokatlıyorsa (Şekil 69) sözel olmayan yollarla size unutkanlığından bahsetmiş olmanıza aldırmadığını iletirken ensesini tokatlıyorsa (Şekil 68) aynı yollarla size hatasını hatırlattığınız için 'baş belası' olduğunuzu söylemektedir. Enselerini ovuşturma alışkanlığına sahip kişiler daha olumsuz yaklaşımlı veya eleştirel olurlarken hata yaptıklarını alınlarını ovuşturarak belirtenler daha açık, daha rahat kişilerdir
68:BOYUN AĞRISI  HAREKETİ        69 :GENE Mİ?


Beden Dili » El, Kol ve Avuçlar


Çene Okşama



Bir grup insana bir düşünceyi sunmak için elinize bir fırsat geçtiğinde bu düşünceyi sunarken onları dikkatle izleyin, büyüleyici bir şey fark edeceksiniz. Dinleyicilerinizin çoğu, hatta tümü bir ellerini yüzlerine getirerek değerlendirme hareketleri kullanmaya başlayacaklar. Sunuşunuzu tamamlayıp gruptan bu fikirler ilgili görüş veya öneri istediğinizde değerlendirme hareketleri sona erecektir. Bir el çeneye inerek çene okşama hareketini başlatacaktır.

Bu çene okşama hareketi dinleyicinin bir karar vermekte olduğunu gösterir. Dinleyicilerden bir karar vermelerini isteyip de hareketleri değerlendirme hareketlerinden karar verme hareketlerine değiştiğinde aşağıdaki hareketlerden kararın olumlu mu olumsuz mu olduğunu anlamak mümkündür. Alıcıya satın alma konusundaki kararı sorulduğunda çene okşama hareketine başlarsa satıcı o anda müdahale ederek soru sorarsa aptallık etmiş olur.

İzlenebilecek en iyi strateji alıcının alacağı kararlan gösterecek olan hareketleri gözlemektir. Örneğin, çene okşama hareketinin ardından alıcı kollarını ve bacaklarını kavuşturur ve sandalyesinde arkaya yaslanırsa pazarlamacıya sözel olmayan yollardan 'hayır' demiştir. Satışı kaybetmemek için alıcı kararını söze dökmeden önce sunuşunun ana noktalarını tekrarlaması akıllıca olur.


(Solda) Şekil 64 Çene okşamanın dişi versiyonu
(Sağda) Şekil 65 Karar verme

Çene okşama hareketini bir tür hazır olma hareketi izliyorsa satıcının alıcıya sadece ödemeyi nasıl yapmak istediğini sorması gerekmektedir. Alıcı satın almaya hazırdır.

Beden Dili » El, Kol ve Avuçlar

Değerlendirme


Değerlendirme, genellikle işaret parmağı yukarıya doğru olarak yanağa dayalı duran kapalı bir elle gösterilir (Şekil 62). Karşınızdakinin ilgisi azalmaya başlamışsa ama nezaketen ilgili görünmek istiyorsa konumu biraz değiştirecek böylece avcun alt kısmı başı destekleyecektir. Genç ve yükselmekte olan yöneticilerin sıkıcı bir konuşma yapmakta olan şirket müdürüne saygı göstermek için bu ilgi hareketini kullandıkları sayısız yönetim toplantısını katıldım. Ancak şanssızlıklarına bakın ki elin herhangi bir şekilde kafayı desteklemeye başladığı anda mesele anlaşılmakta ve müdür genç yöneticilerden bir kısmının pek içten davranmadığını ya da yaltakçılık yaptığını hissedebilmektedir.





(Solda) Şekil 62 İlgili değerlendirme
(Sağda) Şekil 63 Olumsuz düşünceleri var



Elin kafa desteği olarak kullanılmayıp yanakta durduğu durumlarda gerçek ilgi gösterir. Müdürün hepsinin ilgisini çekmek için uygulayabileceği kolay bir yöntem 'Hepinizin dikkatle dinlediğine çok sevindim çünkü biraz sonra soru sormaya başlayacağım!' gibi bir şey söylemek olurdu. Bu da sorulara cevap verememek korkusuyla dinleyicilerin dikkatinin artmasını sağlar.

İşaret parmağını dik olarak yanaktan yukarıya bakması ve başparmağın çeneyi desteklemesi durumunda dinleyicinin konuşmacı veya konuyla ilgili olumsuz veya eleştirel düşünceleri var demektir. Sık rastlanan bir durum olumsuz düşünceler devam ederken işaret parmağının gözü çekiştirmesi veya ovuşturmasıdır. Davranış konumu kişinin tavrını da etkilediğinden hareket ne kadar devam ederse eleştirel tavır da o kadar sürer.
Bu hareket konuşmacının ya söylediklerine dinleyici de katarak ya da konuşmayı bitirerek hemen bir şeyler yapması gerektiğini gösterir. Duruşunu değiştirmesini sağlamak için konuşmacıya bir şeyler vermek gibi basit bir hareket tavrını değiştirmesini sağlayabilir. Bu hareketin ilgi işareti olarak yanlış anlaşılmasına sık rastlansa da destekleyen başparmak eleştirel tavrı ortaya koyar (Şekil 63).

Yaka Çekiştirme

Desmond Morris yalan söyleyenlerin hareketleriyle ilgili araştırmaların yalan söylemenin hassas yüz ve boyun dokularında hafif bir kaşınma duygusu uyandırdığını ve bunun geçmesi için kaşımak veya ovuşturmak ihtiyacı hissedildiğini gösterdiğini söylemiştir. Bu da bazı kişilerin yalan söyleyip de yalanlarının anlaşıldığından şüphelendiklerinde neden yaka çekiştirme hareketini kullandıklarının makul bir açıklaması gibi görünmektedir.

Sanki yalan söyleyen sizin onun yalan söylediğinden şüphelendiğinizi hissettiğinde yalanı boynunda bir ter çizgisine yol açmaktadır. Bu hareket aynı zamanda birisi kızgın veya sinirliyken ve boynun etrafını havalandırmak için yakasını boynundan uzaklaştırmak istediğinde de kullanılır. Bu hareketi yapan birisiyle karşılaştığınızda Tekrarlayabilir misiniz?' ya da 'Şurayı açıklayabilir misiniz?' diye sormak sizi aldatmaya çalışanın kendini ele vermesini sağlayabilir.

Boyun Kaşıma

Bu durumda yazı yazarken kullanılan elin işaret parmağı kulak memesinin altını veya boynun yan tarafını kaşır. Bu hareketle ilgili gözlemlerimiz ilginç bir durumu ortaya koymuştur: kaşıma işlemi yaklaşık beş kez yapılır. Kaşıma sayısının beşten az veya fazla olduğu çok ender görülür. Bu hareket bir tür şüphe veya emin olmama işareti olup 'Sana katıldığımdan emin değilim' diyen kişiye özgü olan bir harekettir. Sözel dille çeliştiğinde, örneğin kişi bu hareketi yaparken 'Kendini nasıl hissettiğini anlıyorum' diyorsa özellikle dikkat çeker


(Solda) Şekil 58 Ense Kaşıma
(Sağda) Şekil 59 Yaka Çekiştirme
.
 


HIRS MI ?.. MOTİVASYON MU?


Motivasyon, mutlu ve basarili olmak icin hayati onem tasir. Asagidaki ipuclari, kendi kendinizi motive etmenize ve bunu surdurebilmenize yardimci olacaktir. Bunlar, pratik ve sonuca yonelik tavsiyelerdir. Uygulamadiginiz surece, genel kulturden oteye gecmeyeceklerdir.

1. HIKAYENIZI YAZIN
Temiz bir kagida bir iki paragraf olacak sekilde arzu ettiginiz gelecegin hikayesini yazin. Gelecekte yapmakta oldugunuz seyi, yasadiginiz yeri ve sahip olduklarinizi yazin. Bu sizi, hem simdi hem de gelecekte motive edecektir.
2. GELECEGI GOZUNUZDE CANLANDIRIN
Gozlerinizi kapatin ve kendinizi gelecekte ne yapiyor olarak gormek istiyorsaniz, onu yaparken canlandirin. Saglikli bir sekilde kosuyorsunuz, bahcenizdeki cicekler ile ilgileniyorsunuz ya da calisiyorsunuz. Ornegin, hayaliniz kucuk bir isyeri acmaksa, kendinizi acilis gununde, musterileriniz ve calisanlariniz ile selamlasirken hayal edin. Boylece, hayallerinizi somutlastirabilirsiniz.
3. GECMISI GOZUNUZDE CANLANDIRIN
Gecmisi gozunuzde canlandirdiginizda, daha once nerede oldugunuzu ve ne kadar yol kat ettiginizi gorursunuz. Planli hedeflerinize ne kadar ulastiginizi ve nerelerde hata yaptiginizi anlarsiniz. Bu sizin dogru yolda ilerlemenizi saglayacaktir. Bir soforu dusunun, yalnizca onune baksa ve dikiz aynasindan yararlanmasa nelere maruz kalabilir. Zaman zaman gecmise bakmak, en az soforun dikiz aynasina bakmasi kadar yararlidir.
4. BUYUK DUSUNUN
Geleceginiz ile ilgili buyuk dusunmekten korkmayin. Bu, kisa sureli basarisizliklariniza katlanmanizi kolaylastiracaktir. Engeller, sizi durduramayacaktir. Cunku, sizin gozleriniz buyuk hedefe kilitlenmis olacaktir. Uzun bir zamandan sonra sevdiginize kavusacaginizi dusunun, onu tren garindan almaya giderken, bardaktan bosanircasina yagan, sizi sirilsiklam eden yagmur, rahatsiz eder mi?
5. KENDINIZI EGITIN
Hedef ya da hayaliniz ile ilgili her seyi ogrenin, okuyun, konusun, dinleyin ve deneyin. Eger bir yazar olmak istiyorsaniz, ders alin, kitaplar okuyun, yazin, diger yazarlar ile konusun, atolye calismalarina katilin.
6. DUZENLI OLUN
Temiz, duzenli ve iyi organize edilmis bir ev, ofis ve hayat, motive edilmis akil icin olmazsa olmaz niteligi tasimaktadir. Fiziksel daginiklik, zihinsel daginikliga neden olur. Duzenli bir hayatiniz olsun, boylece kendinizi her gun daha da zinde hissedeceksiniz. Ornegin, gece yatma, sabah kalkma saatiniz duzenli olsun. Mutlaka kahvalti edin ve sabah en az yarim saat yuruyus yapin. 
7. EVINIZDE VE OFISINIZDE MOTIVATORLERE YER VERIN
Evinizde, ofisinizde, arabanizda, cuzdaninizda size hedef ve hayallerinizi hatirlatacak sembollere, isaretlere, notlara ya da objelere yer verin. Bu hatirlaticilar, sizin motivasyonunuzun devaminin garantisi olacaklar. Son model bir araba sahibi olmayi mi istiyorsunuz? O halde hayalinizdeki arabanin resimlerini odanizin duvarina asin, cuzdaninizda saklayin ve ihtiyac duydugunuz an bakip, hedefinizi hatirlayin.
8. GONULLU CALISMALARA KATILIN
Gonullu olarak baska insanlara yardim edin. Bunu yaptiginizda, diger insanlari mutlu etmenin ne kadar tatmin edici bir sey oldugunu fark edeceksiniz. Haftasonlari, esinizle birlikte Cocuk Esirgeme Kurumu'na gitmek iyi bir fikir olabilir.
9. KENDI MOTIVASYONUNUZ ILE BASKALARINI MOTIVE EDIN
En iyi ogrenme yontemi, ogretmektir. Cocuklarinizin motive olmalarina, arkadaslarinizin daha etkili hedefler belirlemelerine, esinizin kisisel hayallerine ulasmasina yardimci olun. Onlara yardimci oldugunuz zamanlarda, aslinda kendinize de yardim ediyor olacaksiniz.
10. COCUKLAR ILE ZAMAN GECIRIN
Cocuklar ile zaman gecirmek size perspektif kazandiracaktir. Isteki yada ozel hayatinizdaki sikinti yada endiseler, cocuklariniz ile oynadiginizda eriyip gider. Cocuklar her seye basit yollu bakarlar ve bunu ogrenmek bile bizim icin kar sayilir.
11. BADILIK SISTEMI KURUN
Esinizin kendi gelisimine yonelik hedefleri yada bir seyleri basarmak isteyen yakin bir arkadasiniz var mi? Eger varsa, onlar ile 'badilik sistemi' kurun. Birbirinizi motive edin, uyarin, cesaretlendirin ve hedeflerinizde yardimci olun.
12. KENDINIZE BIR MODEL BULUN
Kendisinden bir seyler ogrenebileceginiz rol model secin. Bu kisi, sizin saygi duydugunuz ve kendisi gibi olmak istediginiz birisi olmalidir. Saygi duydugunuz bir insani ornek aldiginizsa, tekerlegi yeniden icat etmeniz gerekmeyecektir.
Eger cevrenizde boyle bir kisi yoksa, unlu bir lideri, sanatciyi yada bilim adamini da rol model olarak alabilirsiniz. Kendisi ve yaptiklari hakkinda tum bilgileri edinerek, hedeflerinize ulasmak icin kullanabilirsiniz.
13. YURUYUS YAPIN VE ARABA KULLANIN
Soyle bir etrafi gezin yada bulundugunuz semtte arabanizla dolasarak, rahatlayin, serbest zaman gecirin. Hepimizin rahatlamaya ihtiyaci var ve aslinda hizli yuruyusler yapmak, araba kullanmak, gercekten iyi birer cozum. Bu sekilde yaptiginiz mekan degisikligi, uzerinizdeki olumsuz havayi dagitacaktir. 
14. BASARI HIKAYELERINI OKUYUN
Etrafinizdaki insanlarin basari hikayelerini okuyun. Gunluk gazetelerde bile size ilham verebilecek, motive edecek ve harekete gecirecek duzinelerce kucuk basari hikayeleri var. Kutuphaneler, siradan insanlarin sira disi hikayelerini anlatan biyografi ve otobiyografileri ile dolu. Hepsi, sizi basariya ulastirmak icin raflarda heyecanla bekliyorlar.
15. MUZIK DINLEYIN
Muzik sakinlestirir, heyecanlandirir, huzunlendirir ve hatta motive edebilir. Kosu yaparken Rocky'nin film muzigini dinlemek, muzigi motivator olarak kullanmaya en guzel ornektir. Sizi motive edecek sarkilari belirleyin ve ihtiyaciniz oldugu durumlarda onlardan yararlanin.
Mesela, sabahlari ofisime yada egitim verecegim sirkete giderken, 'turku' dinlemekten cok zevk aliyorum ve bu beni motive ediyor.
16. MOTIVE EDICI FILMLER IZLEYIN
Sizi motive eden filmlerin listesini yapin ve kucuk bir arsiv olusturun. Ornegin; Forrest Gump filmini izlemek pek cok kisiyi motive edebilir. Biliyorsunuz bu filmde, IQ'su normal insanlardan cok daha dusuk bir kisi, buyuk basarilara imza atiyordu.
17. MOTIVE EDICI ALINTILARI OKUYUN
Gerek internette, gerekse kitaplarda size ilham verecek ve motive edecek binlerce alinti bulunuyor. Internette dolasin ve aranin ciceklerden bal topladigi gibi bilgileri toplayin.
Bunlar isinize cok yaracaktir, cunku hepimizin hayati yorumlama seklimiz farklidir. Hayata farkli acilardan bakmanizi saglayacak hikayeler bile cok isinizi gorecektir.
Bu konuda http://www.motivasyon.net adresinden de yararlanabilirsiniz.
18. SAGLIKLI BESLENIN
Mutlu bir yasam icin, saglikli beslenme cok onemlidir. Iyi bir diyet, sizin vucut sisteminiz icin gerekli olacak tum besin, vitamin ve mineralleri icerir. Fazlasi zaten zararli olacaktir. Ne demisler, "saglam kafa, saglam vucutta bulunur". Vucudunuz ve motivasyonunuz icin saglikli beslenin. Sigara ve alkolden uzak durun.
19. YETERINCE UYUYUN
Bazi insanlara 6 saat uyku yeterken, bazilari icin 8 saat gerekli olabilir. Yeterince uyudugunuza emin oluncaya kadar uyuyun. Ancak, 8 saatten fazla olmamasina da dikkat edin. Duzenli ve yeterli bir uykuya sahip olmanin, hem vucudunuz hem de zihniniz acisindan ne kadar yararli oldugunuz goreceksiniz.
20. SUREKLI OGRENIN
En onemli ders bu. Etrafinizdaki dunya hakkinda surekli ogrenmeye devam edin ve asla durmayin. Sizi ilgilendiren seyler hakkinda okuyun, dinleyin ve ogrenin. Mesela, sorulan bir soruya "bilmiyorum" demenin tadini cikarin, sonra hemen ogrenin. Merakli olun. Biliyorsunuz, merak ilmin hocasidir.Hedefler olmadan, hayatinizda kalici degisiklikler yapmaniz oldukca zordur. Asagidaki ipuclarini kullanarak etkili ve verimli hedefler belirleyebilirsiniz. 
21. HEDEFLERLE CALISIN
Hedefler ile ilgili en onemli ipucu bu. Hedeflerle calis..!
Hedefler, hayatinizin tum alanlarindaki gelisiminiz icin onemlidir, eger hedefsiz calisirsaniz, gelisiminizde guclukler ile karsilasirsiniz.
Istediginizi elde etmek icin, isinizi sansa birakmaniz hic de iyi bir yol degildir.
Earl Wilson'un guzel bir sozu var. Diyor ki : "Basari mi? Basari tamamen sansa baglidir. Inanmazsaniz basarisiz insanlara sorun..!"
Hedeflerle calisin, onlar size basariyi ve yaninda meyvesi olan mutlulugu getireceklerdir.
22. BEYIN FIRTINASI YAPIN
Temiz bir kagit ve kalem alin. Uygun bir ortama gecin. Kimsenin sizi rahatsiz etmeyecegi, telefondan uzak.
Sonra, dusunun, dusunun ve tekrar dusunun. Akliniza gelen her dusunceyi yazin. Parasal hedefler, kisisel hedefler, Iliskisel hedefler, sagliginiz ile ilgili olanlar vs. Tum fikirleri yazin.
Bitirdiginizde, uzerinde calismak icin geregin fazla hedefiniz olacak. Bunlar arasindan sizin icin onemli olanlari secin.
23. HEDEFINIZI KAGIDA YAZIN
Uzerinde calisacaginiz hedefi secmeden once, onu bir kagida yazin, hedefinizin somutlasmasini saglayin. Boylece, sizin icin gerekli olup olmadigina daha kolay karar verebilirsiniz.
24. HEDEFI SECME NEDENLERINIZI YAZIN
Neden bu hedefi sectiniz? Hedeflerinizin her biri icin, "Bunun bana ne yarari var" sorusunu sorun. Hedefi secme nedenlerinizi kolaylikla aciklayabiliyor olmalisiniz. Eger aciklayamiyorsaniz, bu hedefi listeden silin ve digerine gecin.
25. HEDEFINIZIN SPESIFIK OLMASINI SAGLAYIN
Hedefinizin etkili olabilmesi icin, onu spesifik olarak ele alin.
"Cocuklariniz ile iliskilerinizi gelistirmek" cok onemli ve yapmaya deger olabilir, ancak hedefiniz adina cok genis bir tanimlama olacaktir. Bunun yerine, daha spesifik bir hedef belirleyin. Mesela, Pazar gunleri beraber piknige cikmak, aksam yemeklerinizi saat 19:00-20:00 arasinda birlikte yemek, yada gece yatmadan once onlarla 1 saat sohbet ederek bilgi ve deneyimlerinizi aktarmak gibi.
Bu sizi hedefinize daha kolay ulastirabilir.
26. TERMINLER KULLANIN
Hedeflerinizin gerceklesmesini engelleyecek en olumcul sey, ertelemektir. Bu problemin ustesinden gelmenin en iyi yolu termin kullanmaktir.
Hedeflerinizde yaptiginiz gibi, terminlerinizi de spesifiklestirin. Elimdeki projeyi 5 Ocak 2004'e kadar bitirecegim gibi...
27. BASLAMA TARIHI KULLANIN
Termin onemli, ancak onun kadar onemli olan baska bir konu daha var ki, bu da baslama zamaninin net olmasidir. Hedefiniz icin yola cikarken, baslama tarihini ertelemeye yonelik pek cok nedeniniz olacaktir.
Bunun ustesinden gelmek icin, baslama tarihi belirleyin ve o tarihe sadik kalin.
28. BUYUK HEDEFLER SECIN
Hedeflerinizin etkili olabilmesi icin, ulasilabilir-zor olmalidir. Eger hedefiniz basarilmasi kolay ise, motivasyonunuz duser.
Hedefleriniz ulasilabilir olmali, ancak ayni zamanda sizin mevcut yetenek ve becerilerinizi gelistirmenizi gerektirecek kadar da zor olmalidir. 
29. ULASILABILIR HEDEFLER BELIRLEYIN
Ulasamayacaginiz hedefler belirlemek, sununda, sizde hayal kirikligi, kizginlik ve ozguven sarsilmasi yaratir. Hedefleriniz ulasilabilir-zor ve mantikli olmalidir.
30. DETAYLI AKSIYON PLANI HAZIRLAYIN
Hedeflerinizin her bolumu icin, adim adim detayli aksiyon plani hazirlayin. Pek cok hedef, ne zaman ne yapilacagi planlanmadigi icin basarisizliga ugrar. Yapacaginizi planlayin ve planladiginizi yapin.
31. ABARTMAYIN ( GEREGINDEN FAZLA HEDEF ILE CALISMAYIN)
Ayni anda cok fazla hedef uzerinde calismayin. Baslamak icin bir ila uc arasi hedef uygun olacaktir.
32. ILERLEMENIZI OLCUN
Calismalarinizdaki ilerlemenizi olcun. 300 sayfalik bir roman yazmak istiyor olabilirsiniz. 300 sayfayi birden hedeflemeyin. 25 ila 50 sayfalik artislar seklinde dusunun ve tamamladiginiz sayfalarin gunluk cetelesini tutun. Ilerlemenizi olcmek, hedefiniz gerceklesinceye kadar motivasyonunuz en ust seviyede tutacaktir.
33. ISTEK LISTESI HAZIRLAYIN
Kendinizi yapmak zorunda hissettiginiz yada yapmayi gonulden istediginiz 10 seyin listesini yapin. Bir is kurmak, maratonda kosmak, Avrupa'yi ziyaret etmek, Japonca ogrenmek vs.
Bu listeyi ofisinizde ve/veya evinizdeki panoya yapistin.
34. HATIRLATICILAR KULLANIN
Post-it'ler gunluk gorevlerinizi ve hedeflerini hatirlamaniz icin mukemmel araclardir. Tabii, abartmamak kaydiyla.
Birbiri ustune gecmis, ne oldugu okunmayan onlarca not, size hicbir yarar saglamayacaktir.
35. KENDINIZI ODULLENDIRIN
Kendiniz icin oduller belirleyin. Hedefinize ulastiginizda yada kucuk de olsa bir adim attiginizda kendinizi odullendirin ve bunu kutlayin. Cok calistiniz ve bunu hak ettiniz. Ailenizle disarida yemek yiyin, kisa bir seyahate cikin yada sizi mutlu edecek baska seyler yapin. 
Davranis her seydir. Asagidaki ipuclari, kazanan davranislara sahip olmaniza yardimci olacaktir.
36. DOGRU KELIMELERI KULLANIN
Gunluk konusmalarinizda, 'Bunu basarabilirim' yada 'Bir cozum buluruz' gibi olumlu cumleler kullanmaya dikkat edin.
Kurdugunuz, cumlelerin sizin psikolojiniz ve davranislariniz uzerinde son derece onemli etkileri oldugunu unutmayin. 
37. IYIMSER OLMAK ICIN CABA HARCAYIN
Insanlarin ne kadar basarili olduklari, iyimser yada kotumser olmalarina gore degisir. Pozitif davranislara sahip olmak, uzerinde ugrasmaniz gereken bir seydir. Onemli olan, ne oldugunuz yada olmadiginiz degil, ne olabileceginizdir.
38. ARKADASLARINIZI SECIN
Arkadaslarinizin negatif davranislari mi var? Bu sizi etkiliyor mu?
Birlikte zaman gecirdigimiz insanlar, cogu zaman bizim tutumumuzu etkileyebilir. Eger ofisinizdeki yada evinizdeki bireyler sizi negatif yonde etkiliyorsa, bu durumu degistirecek gerekli adimlari atin. 
39. DEGISIME IHTIYACINIZ OLDUGUNU NASIL ANLAYACAKSINIZ?
Mutsuz oldugunuzu anladiginizda, bunu kendinize itiraf edin ve kendinizi korumaya alin. Bu yapilmasi cok zor olan bir sey, ozellikle bir seyleri kendinize itiraf edecek durumda degilseniz. Yapilmasi zor, ancak degerli. Karamsarliga dusmeye basladiginizda, farkina varin ve bu durumu degistirin.
40. DIGERLERININ NE DEDIGINI DINLEYIN
Kendimize pozitif bir insan oldugumuzu soylemekten hoslaniyor olabiliriz, fakat bu her zaman dogru degildir. Arkadaslarinizin ve ailenizin sizin davranislariniz ile ilgili soylediklerine kulak verin, duymak istemeyeceginiz seyler soyleyebilirler. Fakat, unutmamak gerekir ki; hayattaki en iyi degisimler, yapici elestirilerden gelir. 
41. SIZI NELERIN HUZURSUZ ETTIGINI OGRENIN
Sizi nelerin huzursuz ettigini bildiginizde, icinde bulundugunuz olumsuz durumdan uzaklasabilir ve bunun sonucu ortaya cikan gerilim ve hayal kirikliklarindan korunabilirsiniz.
Eger kacamayacaginiz bir durum soz konusu ise, onu daha iyi bir hale getirmek icin neler yapabileceginizi dusunun.
42. SIZI NELER MUTLU EDER?
Bu sizin psikolojiniz ve tutumunuz icin hayati onem tasir. Sizin 'mutluluk' tusunuz tutum ve davranislarinizi tekrar ve tekrar gelistirmek icin gereklidir. Mesela ben, kotu bir ruh hali icerisindeysem, sabah kahvalti yapip yapmadigimi kontrol ederim. Eger yemediysem, sistemime besin aldiktan sonra 180 derecelik bir donus yasarim. Ruh halim duzeliverir.
43. ARA VERMESINI BILIN
Simdi disariya cikin ve acik havada kisa bir yuruyus yapin.
Sikinti duydugunuz durumlarda, ara vermesini bilin. Bu sizin olaylara farkli bir perspektiften bakmanizi saglayacaktir. Mesela, esinizle problem mi yasadiniz yada amiriniz sizi demoralize edecek seyler mi soyledi, ani tepkilerden kacinin, bir ara verin, etraflica dusunun ve oyle harekete gecin.
Bununla birlikte, surekli calismayin, ara vermesini bilin. Baltanizi bilemeden yeni odunlar kesmeye kalkmayin. Asagidaki *hikaye size yardimci olacaktir.
*BALTAYI BILEMEK
"Calisacagim ve kendimi hazirlayacagim. Ve bir gun sans kapimi calacak."
Abraham LINCOLN
Bir ormanda iki kisi agac kesiyormus. Birinci adam sabahlari erkenden kalkiyor, agac kesmeye basliyormus, bir agac devrilirken hemen digerine geciyormus. Gun boyu ne dinleniyor ne ogle yemegi icin kendine vakit ayiriyormus. Aksamlari da arkadasindan bir kac saat sonra agac kesmeyi birakiyormus. Ikinci adam ise arada bir dinleniyor ve hava kararmaya basladiginda eve donuyormus. Bir hafta boyunca bu tempoda calistiktan sonra ne kadar agac kestiklerini saymaya baslamislar. Sonuc: Ikinci adam cok daha fazla agac kesmis. Birinci adam ofkelenmis :
� "Bu nasil olabilir? Ben daha cok calistim. Senden daha erken ise basladim, senden daha gec bitirdim. Ama sen daha fazla agac kestin. Bu isin sirri ne?" Ikinci adam yuzunde tebessumle yanit vermis : 
� "Ortada bir sir yok. Sen durmaksizin calisirken ben arada bir dinlenip baltami biliyordum. Keskin baltayla, daha az cabayla daha cok agac kesilir."
Kendimizi gelistirmek, baltamizi bilemektir. Kendimize zaman ayirip,yasamimizi objektif bir bakisla gozden gecirmektir. Zayif buldugumuz alanlarimizi gelistirmek icin caba gostermektir. Bu zihnimizin, ruhumuzun karakterimizin guclenmesi icin olmazsa olmaz bir kosuldur.
Delfi'deki unlu tapinakta Sokrates'in su sozu yer alir: "Insan Kendini Tani" Kendini tanimak, su anda oldugumuz noktayla olmak istedigimiz nokta arasindaki yoldur. Kendini tanimak, kendimizi nasil gordugumuz ile baskalarinin bizi nasil gordugu arasinda aci olmamasi anlamina gelir. Bireysel ve is yasamimizda basarili, mutlu ve doyumlu olmak istiyorsak, baltamizi bilemek icin kendimize zaman ayirmaliyiz...
44. HAREKETE GECMEDEN ONCE IKI KERE DUSUNUN
Harekete gecmeden once, nedeniyle birlikte hareketiniz hakkinda dusunun. Eger bir calisaniniz, sizi de etkileyebilecek bir yanlis yaptiysa, hemen bagirip cagirmayin. En iyi karsilik (yanit) uzerinde dusunun. Bunu iki kere yaptiktan sonra harekete gecin.
Iki kez dinleyip, bir kez konusmamiz icin, iki kulagimiz ve bir agzimiz oldugunu unutmayin.
45. TEPKI&YANIT (REACT VS. RESPOND)
Bu iki kelime, mutlu, istekli, pozitif insan ile uzgun, bitkin ve negatif insan arasindaki farktir.
Hayatinizda sizi direk yada dolayli olarak etkileyecek seyler oldugunda, buna yanit verin. Yani, uzerinde dusunun, cozume odaklanin.
Eger tepki verirseniz, nedenleri atlamis ve o andaki duruma odaklanmis olursunuz. Sonucta, daha fazla sikinti ve hayal kirikligi disinda elinize bir sey gecmez.
Tepki degil, yanit verin.
46. SAHIP OLDUGUNUZ SEYLERIN DEGERINI BILIN
Etrafiniza bakin ve sahip oldugunuz seylerin degerlerinin farkina varin. Arkadaslariniz, aileniz, kariyeriniz, eviniz yada baska herhangi bir sey. Bu bile basli basina bir mutluluk kaynagidir. Kotu seylerin hayatimiza nasil girdiginin onemi yok, biz sahip seyler icin sukretmeliyiz.
Farkli bir bakis acisiyla bakin ve hayatinizdaki guzel seylerin tadini cikarin.
47. HER ZAMAN MUTLU OLMAK ZORUNDA DEGILSINIZ
Bazen, kendinizi kotu hissetmenizin hicbir kotu yani yok. Her zaman, disadonuk, heyecanli, enerji dolu olmak zorunda degilsiniz.
Bir seylerin yolunda gitmedigi, kendinizi iyi hissetmediginiz gunler olacaktir. Dert etmeyin, problemler gecer.
48. MANTIGINIZLA HAREKET EDIN
Sorunlara mantiginizla yaklasin. Duygularinizla hareket ederseniz, sonuclarina katlanmak zorunda kalirsiniz.
49. DEDIKODUCULARDAN UZAK DURUN
Etrafinizdaki negatif konusmalara katilmayin. Eger, konusmanin bu yonde ilerledigini gorurseniz, ozur dileyerek kibarca oradan uzaklasin.
50. GUNE IYI BASLAYIN
Gune gulumseyerek baslayin. Bugun, basarilacak ve hoslanilacak pek cok seye sahip olacaksiniz. Hayat kisa..! Ancak, bugun geriye kalan hayatinizin ilk gunu. Bunu asla unutmayin.

==================================================

MOTIVASYON MASALLARI
Pekcok insanin kafasinda bir hedef vardir, fakat ona ulasmak icin adim bile atmazlar. Neden? Zihinlerindeki yanlis inanclar, masallar yuzunden. Asagidaki bolumde, baslica yanlis inanclar ve neden onlardan sakinmaniz gerektigini bulacaksiniz.
Beceremem, onu yapamam
Evet, yapabilirsin! Digerleri ne yapabiliyorsa, sen de yapabilirsin. Ayni buyuklukte beyin, ayni iki kol ve bacak, her gun ayni zaman diliminde yasayan kadin yada erkek tarafindan yapilmis olan tum olaganustu seyleri, sen de yapabilirsin.
Yarin baslarim
Belki, yapamazsin. Bugun yapabilecegin seyleri asla erteleme. Yarin garanti degil ve gelecegin ne getirecegini kimse bilmiyor. Yalnizca su andan eminsin. Buradasin ve hedeflerine ulasabilirisin. 

Bu benim icin dogru olmayabilir
Ugrastiginiz seyin sizin icin en iyisi oldugundan hicbir zaman %100 emin olamazsiniz. Cunku surekli yenilenir ve degisir. Hedefe yururken pek cok kere yol degistirirsiniz. Mukemmel firsatlar kapinizi calana kadar beklemeyin. Harekete gecin. 

STAND-UP YAPABİLİRİMİSİNİZ?




 
TOPLUM ÖNÜNDE KONUŞABİLMEK

Duymak ve dinlemek iki farklı olaydır. Duymak otomatik yapılan, dinlemek ise isteyerek yapılan bir iştir. Bir salonda oturup söylenen hiçbir sözcüğü dinlememek mümkündür. Anlatılanları duysanız bile dinlemiyor olabilirsiniz. Dinleyiciler tabii ki sıkılmak istemezler, ama kolayca sıkılabilirler de. Toplantılarda önünüzdeki kağıdı sıkıntıdan karaladığınız bir çok an 
olmuştur. Bunu yapan insan, anlatılanları ne kadar iyi dinliyor olabilir? İlginizin dağılması ve başka düşüncelere dalmanız çok kolaydır.
İLETİŞİMİN ÜÇ UNSURU
Profesör Albert Mehrabian, bir mesajı tutarlı yapan şeyin ne olduğunu araştırmıştır. Vardığı sonuçlar üç unsuru ortaya koyar. 
1. Söylenen Söz
2. Duyulan Ses
3. İzlenen Görüntü
Araştırma, aynı zamanda bir mesajın tutarlı olması için bu unsurların mesaj içinde doğru oranlarda yer alması gerektiğini de ortaya çıkarmıştır.
* Söz: % 7 oranında 
* Ses: % 38 oranında
* Görüntü: % 55 oranında
Bu da dinleyiciler üzerinde yarattığınız etkinin % 93'ünün, sesinizle ve nasıl göründüğünüzle ilgili olduğu anlamına gelir. Bu unsurlar, birbirleriyle bağlantılı olup tek başına etkili değillerdir. Başka bir deyişle iyi görünüp iyi bir sese sahip olsanız bile, konuşmanız saçma sapan ise başarılı olamazsınız. Sahip olduğunuz % 93, dışarıda bıraktığınız % 7'nin kusurunu örtmeyecektir. Söz, ses ve görüntü hepsi bir arada olduğunda işe yarar. Birini dışarıda bıraktığınızda, etki kaybolacak ve sunumunuz gücünü yitirecektir. 
Ronald Reagan çok başarılı bir konuşmacıydı. Her zaman dinleyicilerinin dikkatini çekmeyi başarmış, saygı duyulan bir hatipti. Bir toplantıda, başka bir toplantı için hazırladığı notları okumaya başladı. Ve bir konuşmacı olarak bütün itibarını yitirdi. Görünümü iyi, sesi etkileyiciydi. Ama söylediği ilgisiz sözler, onun otoritesini sıfırladı. O günden sonra insanlar, onun başkanlık görevinin altından kalkamayacak kadar yaşlandığını düşünmeye başladılar. 
Dersini dinlerken, sıkıntıdan patladığınız hocalarınızı düşünün. Sorun, onların ne anlattıklarını bilmemesi değil, anlatma tarzlarıydı elbette. Sorun, anlattığını öğrencilerin severek dinlemelerini sağlayacak bir ustalıkla aktarma becerisine sahip olmamasıydı. 
Konuşmacının sözünü bitirmesini dört gözle beklediğim bir çok sunumda bulundum. Sonuçta hiç kimse bile bile başarısız olmak istemez, ama hazırlık aşamasına yeterli zamanı ayırmak şarttır. 
Unutmayın, sunumun başarısı iki yönlüdür. İlk önce, içeriği üzerinde çalışmalısınız, sunumun yapısını oluşturan kurallara uymalısınız: İstek Faktörü, Tanımlama, Dinleyici ve Konuşma Yazısı, İkinci olarak, sunum yapan kişi, ses ve görüntü konusundaki % 93'lük oranı mümkün olduğunca çok yakalamalıdır. 
Bir çok sunucu, sunumları zayıf olduğu için, inandırıcılıklarını kaybederler. Bir sunumda her zaman görsel malzeme desteği olmayabilir. Bu nedenle tek görsel unsur olarak siz kalabilirsiniz. % 55'in tümü sizin sorumluluğunuzdadır. Beden diliniz canlı olmalı, görünümünüz konusunda kılı kırk yarmalısınız.. Sesiniz güçlü olmalı, ifade etme tarzınız,  duraklamalarınız, ses tonunuz, sesinizin yükselmesi, alçalması, bunların tümü dinleyicilerinizin duyularını uyaracaktır.


kaynak: 1000 KİŞİ ÖNÜNDE KONUŞMAK (Stand Up and Talk to 1000 People)-Marion Witz

Saturday, October 20, 2012

ÖP BENİ KOCAMAN

Öpüşmek sadece aşka davet değil; aynı zamanda yaşamsal bir ihtiyaç. Bebekken bile annemizi sadece aç olduğumuz için emmezdik. Normal bir yetişkinin sağlıklı bir psikolojik yaşam sürmesi ve bağımlılıkların tuzağına düşmemesi için gün içinde pek çok kez öpüşmesi gerektiğini biliyor muydunuz? Sık sık sevgiyle öpüşenlerin bünyeleri daha güçlü oluyor, kafaları daha çok çalışıyor ve bu insanların sezgileri diğerlerine fark atıyor. 



Psykhe'nin babası antik Yunan tanrılarından Apollon'un bilicilerinden biri, kızını bir canavara yem olacağı ıssız bir dağa götürmesini söyler. Venüs?ün kıskandığı güzel prenses dağın tepesine çıkar. Adı Yunanca?da "ruh" anlamına gelen Psykhe bu gizemli ve ıssız yerde uysalca kaderini bekler. Gecenin karanlığında bir yabancı, acımasız bir canavar ona katılır. Aşk tanrısı Cupido, yalnızca karanlıkta gelir ve kim olduğunu açığa vurmaz.


Geceler boyu Psykhe onun okşamalarından hoşlanır ama rahatsız edici, akıl erdiremediği bir uyumsuzluk yaşar: Hayvandan iğrense de, onun kocalığını sever. Ama hiçbir iyi ruh uzun süre gerçeklere gözlerini kapatamaz. Psykhe bakmaya karar verir. Yatağını bir canavarla paylaştığını görürse, ne kadar iyi bir aşık olursa olsun, onu öldürmesi gerekecektir. Bir eline bıçak, öteki eline de yağ kandili alır. Titreşen ışıkta yanında uyuyanın olağanüstü yakışıklı Cupido olduğunu görür. Kıvırcık saçları altın renkli yanaklarına dağılmıştır. Yatağın ayak ucunda Cupido'nun yay ve oku durur.

Psykhe bu şirin silahları okşar, kazara parmağına aşk oklarından biri batar. Artık umutsuzca aşk'a aşık olmuştur ve Cupido'nun her yerini öpmeye başlar. Derin, tutkulu, açık ağızlı öpücüklerle; uyanmamasını umarak. Ama kıskançlıktan ya da tutkudan kandilin kızgın yağını Cupido'nun üstüne döker ve onu uyandırır. Psykhe daha ateşli bir hale gelir; ama dünyanın bütün yalvaran öpücükleri Cupido'nun kaçmasına engel olamaz. Cupido kanatlarını açar ve tek söz etmeden Psykhe'nin öpücüklerinden ve sarılmalarından uçarak uzaklaşır.

Psykhe iki eliyle onun sağ bacağına yapışır ve onunla birlikte bulutlu göğe yükselir. Bir süre sonra gücü tükenir ve dünyaya düşer. Ama Psykhe onu bağışlar. Cupido?nun onun öpücüklerinden kaçışı, simgesel bir olgun aşk isteği ve her şeyin ilk defasında mükemmel olamayacağı şeklinde yorumlanır. Ama cesur ruh Psykhe vazgeçmez ve Cupido'yu geri alır.

Heraklesvari görevler yüklenip bunları diğer Yunan kahramanları gibi yerine getirerek hedefine ulaşır. Uzun ve ateşli çabalarının ödülü olarak ölümsüz kılınır ve kaçtığına pişman olan Cupido?yla birlikte Olympos'a yerleşir. Orada sonsuza kadar mutlu yaşarlar. Ünlü bir Fransız deyişi bu miti yorumlarcasına şöyle der: "Aşıklara yaşamaları için öpüşmek ve soğuk su yeter." : Venezüela yağmur ormanlarındaki avcı-toplayıcıların hala uyguladığı bir çocuk büyütme yöntemi olan öperek-besleme, erotik öpücüğün kökenini oluşturuyor.

Öpüşmeyi severiz, çünkü öpüşme ilk büyük aşkımızda vardı. YUMUŞAK VE İNCİNEBİLİR İngiltere merkezli televizyon ve radyo kanalları BBC ve Kanal 4?ün "dünya çapında bir öpüşme uzmanı" olduğunu söyledikleri Adrianne Blue, ülkemizde Ayrıntı Yayınları'ndan çıkan kitabı ?Öpüşme/Metafizikten Erotiğe? isimli kitabında öpüşmenin karşılıklı bir güven alışverişi olduğunu söylüyor: "Öpüşen, kendisinin yumuşak incinebilir bölümlerini sunar. Dudaklar ve dil öbür kişinin dişlerinin arasındadır ve onların güvende olduğunu bilir."Her öpüş anneyle ya da anne figürüyle çocuğu arasındaki incinebilirliği, yakınlığı ve güveni barındırıyor.

Biliminsanları dudakları, ağzı, dil ve dişleri çift cinsiyetli olarak nitelendiriyorlar. Öpüşmek kadının da, erkeğin de aynı organı kullanarak gerçekleştirdikleri bir cinsel eylem. Ama iki kalp tamamen benzer olmadığı gibi, iki çift dudak da aynı olamaz. ÇİFT CİNSİYETLİ DUDAKLAR Minghella'nın yazıp yönettiği ve 1990?ların en romantik filmlerinden sayılan "Truly Madly Depply"de Juliet Stevenson, ölen sevgilisi Alan Rickman'ın ardından o kadar acı çeker ki, sevgili geri döner.

Uzun öpüşmeleri duyulabilir bir şapırtıyla ve şu sözlerle biter: "Dudakların biraz soğuk." Plastik cerrah Gus McGrouther?in ekibinin genç üyesi Annabelle Dytham'ın pek çok kadavra üzerinde yaptığı kesimlerden sonra keşfettiği gibi, öpücük iki kasın basitçe kasılmasından çok daha karmaşık bir sürece sahip.

Dudaklar öpmek üzere büzüldüklerinde kese bağlarının art arta çekilmesi gibi geriliyorlar. Bu nedenle onarılmış ya da yeniden yapılmış dudaklar, ilk zamanlar yapıları yeterince bilinmediği için öpüşürken güçlük çekiyorlardı. Öpüşürken sadece dudaklar değil, bütün bir yüz, hatta bütün bir beden hareket ediyor. Tutkuyla öpüşürken başınız öne doğru eğiliyor, birbirinizin burunlarından kaçınmak için başlarınızı yana doğru eğiyor, boyun ve sırt kaslarınızı harekete geçiriyorsunuz. Kafatasındaki tek hareketli olan kemikler, çene ve 34 yüz kasının hepsi oyuna giriyor.

İnsanların dudaklarına ve yanaklarına elektrotlar yerleştiren araştırma ekipleri, öpüşme sırasında bütün yüz kaslarının liflerini oluşturan iki sinir boyunca beyinden gelen elektrik akımlarını izlemişler. Böylece öpüşmenin elektrikli olmasının bir nedeninin de, dudakların sinirlerle dolu olması ve beynin yüz sinirleri deposundan gelen elektro-kimyasal elektriğin aşırı yoğunluğu olduğunu saptamışlar.

Dudakların ideal biçimi de, yüzyıllarca insanlığı oyalayan konulardan biri. Bu biçim, her zaman neredeyse bir ceket tasarımı gibi bir moda konusu. Sessiz filmlerin kadın başrol oyuncularından Clara Bow'un dudakları yay gibiydi. Greta Garbo'nunkilerse inceydi. Tutkulu, ıslak dudaklar uzun zaman ?son moda? özelliklerini korudular.


Bu açıdan Marilyn Monroe'nun dudakları Mick Jagger?ın olağanüstü dudaklarından çok farklı değildi: İri ve etli. Özel Bir Kadın filminin yıldızının "arı sokmuş" ve Paris dudakları olarak da bilinen şehvetli dudakları çok pahalı olmayan bir kolajen takviyesiyle herkesin olabilir. Ama bu dudakların başkalarınınkinden daha iyi öpüşeceğini düşünmek için neden yok. Çünkü öpüşmek, donanımlı olduğumuz ve doğmadan önce nasıl yapılacağını bildiğimiz bir şey.

ÖPÜŞMEK İNSANI BESLER
Bebekliğimizde beslenmek, bugünse öpüşmek için kullandığımız emmek, yutmak ve tutmak için gereken bütün biyolojik yetenekler doğumdan önce gelişiyor. Mekanik olarak konuşmak ve öpüşmek, hemen hemen meme emmekle aynı. Çünkü benzer üç refleks kullanılıyor. Görmüş olanlar bilirler yeni doğmuş bir bebek, tek hücreli hayvan gibi neredeyse yalnızca ağızdan ibarettir. Yaşam onun için öncelikle meme emmek ve dünyayı tatmaktan oluşur.

Bebeğin yanağına dokunduğunuzda hemen öbür tarafına dönüp küçük, hızlı ve ani hareketlerle meme ucunu aramaya başlar. Bunu sevgilinizle deneyin, dudaklarını aralayıp arzu nesnesine yönelecektir. Ama bebekler her zaman aç oldukları için emmezler. Bebeklerin süt gereksiniminden ayrı olarak belli ölçüde emme gereksinimleri vardır. Gençlerle yetişkinler ise öpüşmeye gereksinim duyarlar.

Peki ihtiyacımız olduğu kadar öpüşemezsek bu gereksinimi başka ağız hareketleriyle mi karşılıyoruz? Çok mu konuşuyoruz? Çok mu yiyoruz? Sigaraya mı yöneliyoruz? 19'ncu yüzyıl sonlarında yetimevlerinde büyüyen çocukların çoğu yaşama sevinçlerini yitirip ?çocuk marasmusu? denilen, sözlük anlamıyla ?eriyip bitme? hastalığından ölmüşlerdi.

Çünkü istedikleri zaman değil; belirli zamanlarda besleniyorlardı. Neredeyse hiç öpülmüyorlardı, kimse onları kucaklayıp bağırlarına basmıyordu. 20?nci yüzyılda yapılmış ve ruhbilim kitaplarına da girmiş gaddarca bir deneyde, günde üç kez kucaklanan prematüre bebeklerin güçlendiği, dokunmadan ve dokunmanın ilettiği duygusal mesajlardan yoksun bırakılan bebeklerinse iki kat kilo aldıkları gözlenmişti. Ağıza bir şeyler almak kendimizi korumak, yaşamı sürdürmek güdümüze bir örnek olabilir. Ağzımıza ne kadar çok şey atarsak, bunların bazılarının yenebilir olması olasılığı da artıyor. Ama bu aynı zamanda bağlanma, birisine ya da bir şeye yakın olma güdümüzün de bir örneği.

Yıllarca Sunday Times gazetesinde muhabir olarak çalışan; Independent, New Statesman, Cosmopolitan ve Washington Post gibi dergi ve gazetelerde çağdaş kültür üzerine yazılar yazmış olan Adrianne Blue, ?Öpüşmek açık bir içgüdüdür? diyor. Psikiyatrist John Bowly ve ekibi uzun zaman anneleri ve yeni doğmuş bebekleri arasındaki ilişkileri incelemişler. Bağlılığın daha doğmadan genetik kodlarımıza yazıldığını söyleyen John Bowly, "Bağlılık" diyor, "yaşamı sürdürmek için gereken beslenme ve üreme içgüdüleri kadar önemlidir." Emme yeteneği, onu dönüştürecek olan sinyali bekler.

Rüzgar gibi geçti filminde Rhett Butler savaşa giderken Scarlet O'Hara?ya der ki, ?Seni sevmek isteyen güneyli bir asker var Scarlett. Savaşa öpüşlerinin anısını götürmek isteyen. Beni sevmesen de olur Scarlet; öp beni, öp beni.? Scarlett o zaman hayır demişti; ama aslında evet demek istiyordu. Öpüşme biçiminiz memeyle mi, yoksa biberonla mı beslendiğinizi ele veriyor. Belki de bir psikoloji doktora öğrencisi iki ayrı biçimde beslenmiş iki yetişkinin öpüşme yöntemlerindeki farklılıklar üzerine bir tez hazırlamalı. Belki bunu test etmek için bir öpüşme makinesi yapılır.

1930?larda Max Factor sabit rujları denemek için bir makine yapmıştı. Çünkü bu amaç için kullanılan işçiler, işlerinden çabucak sıkılıyorlardı. BAĞIMLILIK YAPIYOR ?Her genç kızın rüyası? prensin büyülü öpücüğünü anlatan ?Uyuyan güzel? masalı büyük olasılıkla sıradan her erkeğin hayalindeki kadını canlandırıyor: Uyuyan ve bekleyen. Uyuduğu için genç adama sorun çıkartmaz, küstahlık etmez. Genç adam ona istediğini yapabilir. İlk anlatımlarda kız uyurken ırzına geçer. Sonraları Grimm Kardeşler ve Disney tarafından derlenen öykülerde, genç adam kızı öperek uyandırır. Adriane Blue ?komadayken herhalde prenses bu öpüşmeye katılamazdı? diyerek Uyuyan Güzel?deki bu öpüşmeyi ?bir öpüşme taklidi?, ?dünyanın en romantik olmayan öpüşmesi? olarak nitelendiriyor.

Öpüşmek de, tıpkı koşmak ve aşık olmak gibi vücudun doğal afyonu olan endorfini tetikliyor. Ve bunların her üçü de bağımlılık yapıyorlar. Biliminsanları öpüşmenin beden tuzunun ya da derideki bezler tarafından salgılanan ve özellikle dudakların iç kısmında çok yoğun olan sebum denilen yağın değiş tokuşu için olabileceğini söylüyorlar.

Sebum bazı kuşlardaki gibi, bizim de anne babamız ve sevgilimizle ilişki kurmamızda yardımcı oluyor. Çiftleşme sırasında kuş besinleri çiğniyor, sonra öperek yiyeceği istekli müstakbel eşin ağzına itiyor; birleşiryorlar ve yavruları oluyor. Kuşun yağ bezleri çıkarıldığında, yani sebum olmadığında eş uçup gidiyor. 1990?larda İngiltere?de cinsel tutumlara ilişkin bir rapor içki ve sigara kullananların daha fazla seviştiğini ortaya koyuyordu. Ya da onlar belki de yalnızca övünüyorlardı. Buna en iyi yanıt orkestra şefi Arturo Toscani?ninki olabilir: ?Aynı gün ilk sigaramı içtim, ilk kadınımı öptüm. O günden beri asla tütüne ayıracak zaman bulamadım.?

VAMPİRİN ÖPÜCÜĞÜ
Öpüşmek dişlerimize de iyi geliyor. Öpüşme beklentisiyle ağızdaki tükürük artıyor ve dişler plakları dağıtan bir banyo yapmış oluyor. Yani ?günde bir öpüşme sizi dişçiden kurtarır? sözü uydurma değil. Simgesel olarak vampir öpücüğü ahlaki ölüm anlamına geliyor. Bir kara ayin gibi vampir öpücüğü iyinin tersine çevrilmesini içeriyor. Kont Drakula güzel kadınları vampire dönüştürmekten hoşlanırdı. Erkek kurbanlar, Drakula?nın kadınlarının çekiciliğine kapılıyorlardı: ?Üçünün de dolgun kırmızı dudaklarının arasından bembeyaz dişleri parlıyordu. Engel olunamaz bir istekle beni o kırmızı dudaklarıyla öpmelerini diledim.? Elbette öpücükleri öldürüyordu.

İKİNCİ BİR ŞANS DAHA VER
Öperek sakinleştirmek ise gerilimi azaltıyor, güçlüyü tatlılaştırıyor, o an için yatıştırıyor ve statükoyu kabul ettiriyor. Salyangozlar gibi çeşitli böcekler çiftleşme sırasında antenlerini birbirlerine değdirerek öpüşüyorlar. Maymunlar bunu yapıyor, balıklar bunu yapıyor, rahipler bile bunu yapıyor ve elbette Fransızlar da bunu yapıyor. Dillerin işin içinde olmadığı bir öpüşmeyi erotik öpüşme saymayan Fransızlar, kendileri olmasaydı ne Amerikalılar?ın, ne İngilizler?in, ne de Avrupalılar?ın öpüşmeyi öğrenemeyeceklerini söylüyorlar.

Yüzlerce yıllık seks bilgeliği kitabı Kama Sutra, birbirinden ilginç 30?dan fazla öpüşme biçimi sayıyor. Öpülecek yerler şöyle sıralanıyor: ?Alın, gözler, yanaklar, boğaz, göğüs, memeler, dudaklar ve ağzın içi; ayrıca uyluk eklemiyle kollar ve göbek.? Öpüşme dört yoğunluk derecesine ayrılıyor. Öpücükler, bedenin öpülen yerlerine göre orta derecede, sıkıştırarak, bastırarak ve yumuşak olarak değişiyor. Bedenin farklı bölümleri için farklı öpme biçimleri öneriliyor.

Beden bilgeliği kitabı Vatsyayana ise eğlenceli ve ufak bir bahis öneriyor: ?Önce kim ötekinin dudaklarını kendi dudaklarının arasına alacak oyunu bu. Ama bahsi kaybedene ikinci bir şans verilmeli.? Tıpkı Shakespeare?in Romeo ve Juliet?inde olduğu gibi. ?Romeo: Senin dudaklarınla, dudaklarım günahtan arındı. Juliet: Öyleyse şimdi günah dudaklarımda kaldı. Romeo: Öyleyse ver bana günahımı geri.? Kuzuların Sessizliği?nin kurgusal seri cinayetler işleyen katili Hannibal Lecter, terk edilmiş bir mutsuzdu. Bebek gelişiminin oral nitelikteki sadist, ısırma aşamasına ?takılmıştır?. Freud ?doğumundan 18 aylığa kadar bir bebeğin en büyük zevki meme başından sütü yutmak, emmek ve ısırmaktır? diyor.

Bu dönem tatmin ediciyse yani bebek yeterince kucaklanır ve emmekten yeterli hazzı alırsa, mutlu bir biçimde bir sonraki döneme, daha sonra da başka bir döneme geçiyor. Ama bu oral dönem düş kırıcıysa, çocuk orada saplanıp kalıyor. Yetişkin yaşamındaki kişiliği oral bir nitelik kazanıyor. Bu da onun bağımlılığında, edilgenliğinde ve ?ağız alışkanlıkları?nda gözleniyor. Bu ağız alışkanlığı ?düşük çeneli? olmayı da içeriyor. Bu yoksunluk, her çağdaş Casanova?yı ya da Don Juan?ı muhtaç, oral dönemde kalmış birer bebek yapıyor.

Ruhbilimci Rollo May, ?Aşk ve İrade?de çapkının aşağılık durumunu ?dokunaklı?ya çeviriyor: ?Don Juan eylemi üst üste yinelemek zorundaydı. Çünkü asla tatmin olamıyordu. Cinsel yönden kesinlikle güçlü olduğu ve teknik olarak iyi orgazma ulaştığı gerçeğine karşın.? Ne olursa olsun şair Byron?un kuzeyden güneye uzanan kadın dudaklarını bir seferde öpeceğinden emin olan olağanüstü aç, coşkulu Don Juan?ı da yetersiz beslenmişti. Benlik duygusu doyurulmamıştı. Bu nedenle hep daha fazlasını istiyordu.


Hazırlayan : HANDE ÖNGÖREN
Fotoğraf : KARINA TAIRA/JUDY CASEY INC.

Tedavisi olmayan 40 Türk hastalığı



 

01- Kardan Adama Tekme Atma Veya Bozmaya Calışma
02- Yeni Atılmış Bir Betona Basma Veya İsim, Numara Yazma 
03- Gazete ve Dergilerdeki Resimlere Sakal, Bıyık ve Gözlük Yapma  
04- En İyi Arabayı Ben Kullanıyorum Zannetme  
05- Cep Telefonu Kullanımının Yasak Olduğu Yerlerde İllede Telefon İle Konuşma  
06- Kar Topunun İcine Buz Koymak  
07- Belediyenen Duraklara Koyduğu Saatleri Söküp Duvar Saati Yapma  
08- Kumsalda Deve Güreşi Yapma Hastalığı  
09- Şahin Marka Arabayı Doğan Görünümlü Yapma  
10- Ağaçlara ve Banklara Kalp ve İsim Baş Harfi Kazıma  
11- Dersini Calışıp Sınıfını Geceni İnek Sayma  
12- Mesleki Ünvanımızı İngilizce Söyleme  
13- Tiki Olanların Tiki İle Kasıtlı Uğraşma  
14- İskambil Kağıtlarından Kule Yapan Birinin Kulesini Bozma 
15- Cep Telefonu İle Bağıra Bağıra Konuşma Hastalığı  
16- Reklam İcin Asılan Afişleri Yırtma Hastalığı  
17- Tuvalet Duvarını Defter Sanma  
18- Otobüs Duraklarına "Ateşli Sevişirim Beni Ara" diye yazma 
19- Trafikte Bizi Gecen Arabayı Yakalayıp İllede Gecmeyi Bi B..k Sanma  
20- Sinyal Verir Vermez Şerit Değiştirme. Olası Bir Kazada Sinyal Verdik Görmedin mi Deme  
21- Ara Yoldan Ana Yola Cıkacak Araca Yol Vermeme  
22- Ünlü Birini Görünce Ona El Sallama 
 23- Ünlü Birini Görünce Fotoğraf Cektirip Samimi Havası Verme 
24- Yaşamadığımız Bi Olayı Yaşamış Gibi Anlatıp Ona Kendini Bile İnandırma  
25- Otobüs Durağa Yanaşınca İlle Ön Kapıdan İnme Hastalığı 
26- Otobüs Koltuklarını Yırtma ve Üzerlerine Yazı Yazma  
27- Minibüs Şöforüyseniz Begenmesen Bile Mutlaka Kral Fm Dinleme  
28- Kırmızı Işıkta Beklerken Yeşil Işık Yanar Yanmaz Konraya Basma  
29- Trafikte Beklerken Burun Karıştırma  
30- Kimsenin Bilgisi Olmayan Bi Konuda İleri Geri Sallama  
31- Faturaları Hep Son Gününde Ödeme  
32- Kar Yağınca Eve Bolca Ekmek Alma  
33- Meydana Konan Güvercinlerin Üzerine Koşup Onları Kacırma  
34- Evlilerin Bekarlara Sakın Ha Evlenme Demesi  
35- Aynı Filme Giden İnsanların Filmden Cıktıktan Sonra Filmi Birbirlerine Anlatması  
36- Eline Silah Gecen Birinin Hemen Silahla Şaka Yapması  
37- Arabayla Yolda Giderken Tanıdık Birini Görünce Üzerine Sürme  
38- Takım Elbise Giyince Elini Cebine Sokma Hastalığı  
39- Takımı Galip Gelince Havaya Silah Sıkma  
40- Meslek Arkadaşlarına Mesleki Şakalar Yapma
 

ONCE UPON A TIME ADAKALE WAS IN THE TUNA RIVER

When I was looking for Ottoman time fairy tails I found out about Adakale. The history of A little island fascinated me and I couldn't s...