Sunday, October 21, 2012

KUSURSUZ BELLEK

ON GÜNDE KUSURSUZ BELLEK

Yazarı: Dr. Joyce BROTHERS, Edward P.F.EAGON

I.BÖLÜM
Gerekeni, gerektiği anda ve yerde hatırlamanız için, belleğin (hafızanın) sihirli gücü:
Hiç kimse unutkan biri olmak istemez. Çoğu kez 'Dilimin ucunda' deyimini kullanmak durumunda kalmışsınızdır. Her zaman, hatta şu anda bile, bellek aksamalarınızı giderebilirsiniz.
Dilerseniz hatırlama gücünüzü on gün içinde on katına çıkartabilirsiniz. Aslında bu yetenek herkeste mevcuttur. Bu eşsiz yeteneğin tam kapasiteyle işletilmesi, onu kullanmayı istemeye bağılıdır ve 'istemek' yeterlidir. Her alanda veriminizi artırmak ve aklınızdan geçirdiğiniz en olmayacak umutları bile aşacak hedeflere erişmek sizin elinizde.
Sıradan bir insan, belleğinin sadece % 10'unu kullanabilir. Bununla birlikte içimizde zihinsel gücümüzden % 100 yararlanmamızı sağlayacak bir yetenek uyumaktadır.
Hafıza, hiç ara vermeden, sürekli çalışan zihinsel bir mekanizmadır.
*Verimli bir hafıza yoksa, çok şey yapılmadan kalır.
*Verimli bir hafıza yoksa, birçok önemli hedefe ulaşılamaz.
*Verimli bir hafıza yoksa, hayatın değerli diye sunduğu şeylerin büyük kısmı yitirilir.
Her şeyden önce bellememiz gereken bir gerçek: Kötü Bellek Yoktur! İyi ve kötü diye bilinen belleklerin tek farkı, hatırlama teknikleridir. Bu kitapta da anlatılan hatırlama tekniklerinden başka birşey değildir.
Belleği yaşanmış, işitilmiş ve okunmuş olan herşeyi sayısı hesapsız çekmecesi bulunan dev bir dolaba benzetebiliriz. Kullanacağımız bilginin çekmecesini açar, yardımcı bilgilerle destekleyebiliriz. Bir şey zihinde ilgi alanına göre kalır veya kalmaz. Mesela, dün veya herhangi bir zamanda sokağa çıkmışsınızdır.
Yolda tanıdık bir kimseye rastladınız mı?
Rastladıysanız, bu tanıdığınız nasıl giyinmişti?
Yolda bir kimseyle konuştunuz mu?
Ne üzerine konuştunuz?
Herhangi bir mağazanın önünden geçtiniz mi?
Vitrinine neler konmuştu?
Vereceğiniz cevapları iyice düşünün ve her ayrıntıyı hatırlamaya çalışın. Beyninizin ilginç bir işleme tarzı açığa çıkacaktır. Beyninizde kalan ilgi alanınıza giren olaylar olduğunu göreceksiniz.
Bundan sonraki her bölümde (kitapta 'gün' deniliyor), bellek gücünüzdeki % 10'luk artışı göreceksiniz Şu ana kadar sıradan bir insanın belleğine sahipsiniz.
% 100
% 90
% 80
% 70
% 60
% 50
% 40
% 30
% 20
% 10 Normal verim
İKİNCİ GÜN:
Bu bölümde iyi bir belleğe giden yolda iki önemli işaret taşını göreceğiz.
Hayatta yaptığımız herşeyin bir nedeni, bir gerekçesi vardır. Verimi yüksek, güçlü bir belleğe giden bu yola çıkmamızın gerekçesi ne?
Hatırlarsanız, yazarımızın gerekçesi para kazanmaktı. Bunun için hiç de bilmediği boks alanında bir yarışmada binlerce dolar para kazanmıştı.
Gereç, otomobilinizin deposuna koyduğunuz benzin gibidir. Yani sizi harekete geçirecek, güç verecek kaynaktır. Sonra sadece istemek kalır. İstemeniz marş motorunuzdur. Motor çalıştı mı, beyin motoru harekete geçer ve isteğiniz gerçekleşene kadar stop etmeyecektir.
BELLEK, GEREKÇENİN ŞİDDETİ ÖLÇÜSÜNDE GELİŞİR
Bu cümleyi bir defa daha okuyun. Yüksek sesle okuyun. Şimdi kitaba bakmadan tekrarlayın. Sonra da kaleminizi alıp bu cümleyi yazın.
Verimli bir bellek için sadece tekrar yeterli değildir. Mesela, telefonunuzu günde kaç defa kullanırsınız? Numaratörü kaç defa çevirirsiniz? Cevabınız 'defalarca' olacaktır.
Peki, numaratörün iç tablasında harfler var mıdır? Varsa, büyük harfler mi? Küçük harfler mi? Renkleri ne? Defalarca bakmış olmanıza, ve defalarca kullanmış olmanıza rağmen bu soruları doğru olarak cevaplayacağınızı sanmıyorum.
O halde hafıza için sadece tekrar bir işe yaramaz. Tekrar, gerekçeyle anlam kazanır. O halde belleğin ikinci temel kuralı:
Gerekçe + Tekrar = Bellek Sağlamlığıdır.
Bellek motifini hiçbir zaman gözden kaçırmayanlar, sadece onlar amaçladıkları hedefe çabuk, kolay ve olabilecek en büyük başarıyla erişebilirler.
Onun için aşağıdaki noktaları içeren açık listeler yapmanız lazım.
1-Verimi yüksek bellek için nedenleriniz?
2-Mükemmel bellekten beklediğiniz yararlar?
Bunları bir kağıda yazınız. Bu kitapta 'Yazınız!' denilen yerler yazılmazsa, başarılı olunamaz.
Belleğin üçüncü temel kuralı ise:
Hatırlama yeteneği ne kadar zorlanırsa, sağlamlığı da o kadar gelişir. Ayrıca yakın hedefler de bellek eğitiminde önemlidir.
Şunu asla unutmayınız: Bellek gerekçeye göre gelişir.
Gerekçe + Tekrar = Bellek Sağlamlığı
Hatırlama tekniğinin zorlaması.
% 50
% 40
% 30
% 20 Bellek gerekçesi
% 10 Normal verim
ÜÇÜNCÜ GÜN:
Verimli bir bellek için üçüncü adım keyfe bağımlılığı ve bağımsızlığı bir kenara bırakıp hedefe yürümektir.
'Ah! Şu anda keyfim hiç yerinde değil. Birşey yapamam!'
'Bugün çalışmak hiç işime gelmiyor'
'Şimdi başka şeyler yapayım daha iyi'
Bu bahanelerin her biri işten kaçmaktan başka birşey değildir.
Ertelemek her ne sebeple olursa olsun, güvensizlik oluşturur. İsteksizlik şu andan itibaren özür olarak değerini kaybetmiştir.
İş yapmanın keyifle bir bağlantısı yoktur. Çalışmaya hiç de hevesli olmadığınız günlerde de önemli işler yapmış, buna karşılık yataktan kalktığınız zaman bazı günler hiçbir işe başlayamadığınız olmuştur. İnsanın keyfinin olup olmaması bağlayıcı değildir. Bu ruh haletini yenebilirsiniz; ama nasıl?
İlk Adım: Gelgeç hedeflere hedef olmayınız. Çünkü bunlar zaman öldürme canavarından başka birşey değildir. Bellek gücünüzü artırmak istiyorsanız, işinizehemen başlamalısınız.
İkinci Adım: Her işe derhal girişin. Girişmek istediğiniz işe hemen girişmezseniz, kaybedersiniz. Erteleme (1 dakika bile olsa) yarın bir saat oluverir. Unutmayınız: Her İşe Derhal Girişiniz.
Üçüncü Adım: Başladığınız her işin sonunu getiriniz. şimdiye kadar yaptığınız şeylerin üstüne yatmanız için çok erken.
Bütün benliğiyle bu üç kurala göre hareket eden asla keyfinin kölesi olmayacaktır.
Özürlerin en göze çarpanı: 'Öğrenmek beni yoruyor!' 'Yorulan beynimden arada bir istirahatı esirgememeliyim'. Nice insanlar, 'durmuş' ya da 'yorgun düşmüş' beyinden yakınırlar. Oysa böyle birşey yoktur.
Bellek dorukları yani hatırlama günün hangi saatinde olduğu, kişisel tecrübelerle bilinebilir. Psikoloji deneylerinin neticesi, saat 20.00 ile 22.00 arasında hatırlama gücünün ikinci doruğuna çıktığını saptamıştır. Birinci zirve uyandıktan sonraki 2 saattir.
Keyif bağlılığından kurtaracak en güvenilir araç, bedeni rahatlatacak koşullardan sakınmaktır.
Başarıda doruk noktasını amaçlamak için kumaştan kaplaması olmayan bir iskemleye oturmaktır.
Bedensel gevşeme keyif canavarının en büyük müttefiğidir. Rahat bir ortamda yapılan bir toplantının konforun azaltıldığı bir ortamda yapılan toplantıdan daha verimsiz olduğu araştırmalarla ve tecrübelerle sabittir.
% 30 keyfe gem vurmak
% 20 Bellek gerekçesi
% 10 Normal verim
DÖRDÜNCÜ GÜN
Hatırlanacak şeye anlam kazandırın.
Unutmayınız:
*Herşeyin bir anlamı olmalıdır.
*Tutamak noktaları bulun ve bunlardan yararlanın
*Anlam ne kadar büyük lorusa, bellek de o kadar iyi olur.
*Tutamak noktalarınıza daha derin anlamlar verin.
*Herşey anlam kazanabilir. Yeter ki zihinde tutmak zorunluluğunu hissedin. Bu bir makinenin seri numarası, telefon numarası vs. olabilir.
Örneğin: 235812 rakamı nasıl anlam kazanır.
2(+1)= 3(+2)= 5(+3)= 8(+4)= 12
Mesela:
Şemsiye: 1 (Her zaman bir çubuklu olur)
Ayakkabı= 2 (Her zaman bir çift yani iki tane olur)
Pasta çatalı= 3 (Her zaman üç dişli olur)
Oyun masası= 4 (Her zaman dört ayaklı olur)
Eldiven= 5 (Beş parmaklı olur)
Sıraya koyarken sıranın mana ile alakasına dikkat edin.
Ya da manav için hazırladığınız, armut, elma çilek, bamya, fasulye, dereotu,ceviz alacaksınız. Kolayca akılda kalması için
Armut:A
Bamya:B
Ceviz:C
Dereotu:D
Elma:E
Fasulye:F
Başka türlü de düzenleyebiliriz:
Mesela, Ekmek, Salam, Makarna, Ampul, limon alacaksanız:
Salam
Ekmek
Limon
Ampul
Makarna
gibi bir sıralama yapabilirsiniz.
Yapacağınız iş alacağınız şeylerin sadece baş harflerini hatırlamanız yeter.
Bir telefon numarası 19 19 39
Bu 1.9.1939 ikinci dünya savaşının başlangıç tarihidir. Daha kısa bir numara: 14 92
1492-Kristof Kolomb'un Amerika'yı keşfi.
2244 (Ne demektir? 2x2=4)
3618 (Ne demektir? 3.6=18)
2468 (Ne demektir? 2+2+2+2)
2173 (Ne demektir? 21:7=3)
Bir tekstil firması modelleri her defasında bir kodla ifade etmeyi keşfetti.
T.B= Taş bebek
M.T= Makineli Tüfek
M.K= Monte Kristo gibi.
Aşağıda 10 maddelik listeler göreceksiniz. Bu listeleri iyice okuyun sonra kitabı kapatıp sıralarını bozmadan yazmayı deneyin.
Liste A Liste B Liste C
1-BU1-KIZ1-OTOMOBİL
2-KÜÇÜK2-OYNUYOR2-KİTAP
3-KIZ3-BEBEK3-GÖK
4-BUNLA4-ENTARİ4-YİYECEK
5-UZUN5-ÇORAP5-İŞ
6-TAŞLI6-PAPUÇ6-AĞAÇ
7-YOLU7-ŞAPKA7-YARDIM
8-KOŞARAK8-ARABA8-İSKEMLE
9-EVE9-DİNGİL9-TAŞ
10-GİTMİŞ10-TEKER10-GÜĞÜM
Bu listeleri zihinden yazıp, yazamadığınızı kontrol edin ve sonuçları karışlaştırın.
Birinci liste kolaydı. İkinci dizide biraz daha zorlandınız. En zoru muhakkak ki üçüncü gruptu.
Ya şöyle nasıl? Bu kız bebeğiyle oynuyor, ona bir entari, sonra da çorap pabuç, şapka giydiriyor ve bebeğini bir dingili ve bir tekeri eksik arabaya oturtuyor. Daha kolay değil mi? Çünkü kelimelere manalar verdik ve birbirine bağladık. Peki C listesi:?
Onu da Otomobil-kitap, gök-yiyecek, iş-ağaç, yardım-iskemle, taş-güğüm gibi ikililerle yazalım.
Bir de ritimle deneyin. Önce D sonra E listelerini başlama ve bitim saatlerini yazarak deneyin
Başladım...
Şimdide E listesine anlam
LİSTE D LİSTE E katmayı deneyin
1-Deriz1-Gü1-Gü1-Gü+zel
2-Ev2-Tü2-TÜ2-Tü+nek
3-Yol3-Bü3-Bü3-Bü+tün
4-Ak4-Pen''
5-Gök5-Ke''
6-El6-Si''
7-At7-Di''
8-Eş8-Yo''
9-Taş9-Za''
10-Dil10-Ka''
Bitirdim... Görüldüğü gibi bu şekilde daha kolay anlaşılır ve zihne çabuk nakşolunur. Burada önemli olan hatırlamak değil, sırasıyla hatırlamaktır.
Bir de tutamak noktası metodunu deneyelim:
1-'Ben'Bir tek kişi demektir; beni kendimi amaçlıyor= ben
2-Ayakkabı=Her zaman bir çift giyilir= iki
3-Şey=Her şeyin iyisi üçtür= üç.
4-Masa=masanın dört ayağı olur= dört
5-Parmak=Her elin beş parmağı olur= beş
6-Cadı=Çok sevilen bir çocuk masalı: Sabah tam altıda gelir= küçük tatlı cadı
7-Hafta=Her hafta yedi gündür= yedi
8-Gece=Geceler sekizde başlar= sekiz.
9-Sinema=Sinemaların saati genellikle dokuzdur= dokuz
10-Zenci=On küçük zenci ünlü bir kitaptır, oyundur= on
Kapatıp kavramları zihinden doğru sırasıyla söylemeyi deneyin. Daha kolay söyleyiverdiniz. Niçin? çünkü anlam kazandırdınız. Peki bu 10 kelimelik listeyi hayatta nasıl kullanacağız? Bir insanın günlük programı şöyle olsun:
saat 9
saat 10 BERBER
saat 11
saat 13 GÖZ DOKTORU
saat 14 SEYAHAT ACENTASI, TATİL İÇİN BİLET
saat 16 BEDİR'DE AKŞAM ÇAYI.
Saat 10-10-zenci-10-küçük zenci-zenci kıvırcık saçlı-saç- berber
saat 13-Yani saat 1-1-ben-bekleme odasında yalnız-doktor-göz doktoru-saat 14-
saat-2-2-ayakkabılar-ayakkabılar oda kapısının dışında-otel-tatil-seyehat-seyehat acentası-bilet.
saat 16-yani 4-4-masa-masada çay-Bedir'de çay.
Bunun tersi de yapılabilir.
Göz doktoru-doktor yardım eder. Kime?-bana-bu benim-ben:1:saat-13 gibi. Artık randevularınızın karmakarışık olacağını zannetmiyorum.
Bu metod bir konuşma hazırlarken de kullanılabilir. Konunun ana başlıkların anlamlı terimlerle destekler ve unutmayacağımız noktaları konuşma bölümleri yaparız.
Başka bir hatırlama tekniği de kafiyeli kısa ve manzum şiirlerdir.
Abraham Lincoln'un yardımcısı kimdir? Şu andan itibaren hiç unutmayacaksınız Hamlin'i.
Bir diğer teknik de bildiğimiz olaylarla bağlamaktır. Telefon numaraları, katalog numaraları bu yolla akılda tutulabilir.
1517-Ridaniye Zaferi 1848 -Almanya'da ihtilal 1879= 1979 - (eksi)100= 1979-100= 1879 gibi
Bir başka yöntem de hatırlanacak şeyi geçici olarak canlandırmaktır. Dramatize olaylar da ayrıca kalıcı olaylardır. Siyah fona yazılmış beyaz yazılar, beyaz fona yazılmış siyah yazılardan daha kalıcıdır.
% 40-Tutamak noktaları
% 30-Keyfe gem vurmak
% 20-Bellek gerekçesi
% 10-Normal verim.
BEŞİNCİ GÜN
Hiç unutmayın:
Kendinize bir hedef seçin
Bu hedefi hiç gözden kaçırmayın
Son amacınızı kendinize ara hedefler belirleyerek en hızlı biçimde izleyin
Planın taslak halinden fiil haline dönüşmesinin ilk şartı hedeftir. Bu kitabı niçin okuyorsunuz? Belleğinizi geliştirmek için o halde birinci hedef bu. Peki bu parlak hafızanızdan nasıl yararlanacaksınız? Bunu ancak kendiniz cevaplayabilirsiniz.
Hedefte kararlı olmadan, hiçbir girişimde başarılı olunamaz. Onun için apaçık bir hedef seçin ve bu hedefe ulaşmak için bütün size yardım edecek, destek olacak şeyleri bir kenara yazın. Hedefe yaklaştıkça heyecan artar ve hedef sizi çekmeye başlar. Yani hedefin çekim gücü vardır.
Kendinize ara hedefler bulun ve bu yolla vitesi hiçbir zaman boşa almayın. Bazen hiçbir şey düşünemez, yapamaz hale gelirsiniz. Unutmayın beyin hiçbir zaman yorulmaz, işlevini sürdürür yani siz vitesi boşa çıkartsanız dahi, bellek çalışıyordur. Kendinize ara hedefler bulmakla hem hızınızı üçe katlar hem de vitesi hiç boşa atmazsınız.
Varsayalım ki İngilizce öğrenmek istiyorsunuz. Kafanıza koyduğunuz bu amacı her gün 10 kelimelik bir listeyi ezberlemekle gerçekleştirebilirsiniz. Her kelime grubunun ezberinden sonra belleğin daha hızlı ve güvenilir çalıştığını fark edeceksiniz.
% 50-Hedef belirlemek
% 40-Tutanak Nokt.
% 30-Keyfe gem
% 20-Gerekçe
% 10-Normal
ALTINCI GÜN
Hiç unutmayın. Kendini ödüllendirme, bellek gücünü artırır. Kendini ödüllendirme geriye hatırlama için zaman ortaya çıkarır. Geriye hatırlamanın etkisi bellek verimini yükseltir. Her başarı zaten bir ödül olmakla birlikte ödüllendirme başarının artması demektir. Bir işe başladığımızda bizim kaçamak yaptığımız işler esasında birer ödüldür. Yani ödüllendirmek için çok masrafa hiç gerek yok. Sizin dikkatinizi dağıtan sebepler ne ise o sebeplerle kendinizi ödüllendirebilirsiniz. Bir fincan kahve, çay, telefon görüşmesi, sohbet birer ödüldür. Yapılan her işten sonra böyle bir ödülü hakettiğinizi unutmayın. Fakat bu ödül faslı, dikkati azaltmamalı. Mesela; iki bölüm olan tarih kitabının birinci bölümünü bitirip sinemaya gitmek ödül değildir. Çalışmanızı tümüyle tehlikeye sokan etkili bir dağınıklıktır. Yani ödüllendirme sizi oyalamaya iterek. Çalışmayı önlememeli.
Ayrıca ödülü geciktirmemelisiniz. Mesela; bu bölümü okuduktan sonra bir fincan çayı ödül koymuşsanız mutlaka bir saniye bile geçirmeden o çayı için; ama kesinlikle bir saniye önce değil. Çünkü gecikince ödülün etkisi azalacaktır. Ödüllendirmenin sınırı olmalı, hiçbir şekilde çalışmayı kesintiye uğratmamalıdır. Sonunda, doğru verilmiş kısa dinlenme araları zihinsel çalışma sonuçlarını hissedilir derecede iyileştirir.
Bu kısa arada geriye hatırlama vardır. Geriye hatırlama ile insan öğrendiği bilgiye yardımcı geçmiş yaşantısından o an öğrenmediği bilgileri hatırlayabilir.
% 60-kendini ödüllendirmek
YEDİNCİ GÜN
Hiç unutmayın:
*Aralama tekniği geriye hatırlamanın etkisini artırır.
*Aralama tekniği ile geriye hatırlama, bellek verimini yükseltir.
*Birşeyi sadece kısa süre için bellemek istemenizin dışında, asla beyninize tıkarcasına ezberlemeyin.
Aralama tekniği isimler, listeler ve mekanik biçimde belleklenen şeylerde işe yarar. Mesela aşağıdaki listeyi ezberlemeye çalışın.
ezberlemeye çalışın.
1-Şu andaki politik durum 1-Atom enerjisinin kullanma olanakları
2-İç Politika 2-Savaşta kullanılması
3-Uluslarası ilişkiler 3-Yok edici özelliği
4-Devlet başkanının yetkileri 4-Barışçı amaçlarla kullanılması
5-Anayasa değişikliği için öneriler 5-Atom enerjisi ve geleceğin dünyası
Bu listeyi bir defa okuduktan sonra hepsini hatırlayana dek iki listeyi de ezberleme zamanınızı not ettiğinizde ikinciyi daha hızlı ezberlediğinizi göreceksiniz.
% 70- Aralama tekniği
SEKİZİNCİ GÜN
Hiç unutmayın:
*Kuşbakışıyla canlı bir genel izlenim edinin.
*Bütünü mantıklı, organik ve zihne kolay giren parçalara bölün.
*Her parçanın kendi içinde bir bütün oluşturmasına dikkat edin.
*Tek tek parçaları, düşünce bağlantısı yasasına göre birbirleriyle birleştirin. Bir manzumenin ezberini küçüklükten beri hep kıta kıta yapardık. Ama en etkili yol o değilmiş. En etkili olanı bütüne bir kuşbakışıyla bakmak kıtalararası bağlantıyı kurup zihinde bir harita çizmekmiş.
Öbür türlü hergün bir kıtasını ezberlediniz şiiri birgün okumanız gerektiğinde beyninizin stop edişini çok görmüşsünüzdür.
Bu konuda yapılan birçok deney 'bütün metodu'nun kullanılmasının, 'parça metodu'na oranla öğrenen kimseye yüzde yirmi bir zaman kazandırdığını kanıtlamıştır.
Bellek malzemeniz (mesela bir şiir) kısa ise bütün olarak öğrenin. Ama uzun bir ödev ise o zaman ödevi kuşbakışı gözden geçirin ve bölebildiğiniz en büyük parçalara bölün. Ancak bu bölünmeler de parçalar birbiriyle anlamlı olmalı.
Başta verdiğimiz dört parça,bütün kuralını da öğrendikten sonra verimi yüksek bellek hedefine sadece iki adım kaldı.
% 80-Kuşbakışı.
DOKUZUNCU GÜN
Uz okuma: İnşad da denilen kelime ve cümlelerin vurguların, anlamlarını belirterek ve dinleyiciyi duygulandırmayı amaçlayan yüksek sesle okuma.
Ezbere okunan parçayı uzun süre bellekte tutmak için, tekrar tekrar okumakla yetinmeyip, her tekrardan sonra yüksek sesle söyleyip akılda ne kadara kaldığını kontrol edin ve bu yüksek sesle okumayı bir uz okumaya dönüştürün.
Uz okuma:
1-Zaman kazandırır.
2-Ezberlemekte zorluk çekeceğiniz parçaları anlamanızı sağlar
3-Kalıcı bir hafıza izlenimi oluşturur. Uz okumanın zaman kazandırdığı da deneylerle ispat edilmiştir. Hafızadan bütünüyle yararlanmak isteyen, dikkatli gözlem yapmak zorundadır ve bütünü anlamak zorundadır.
Okunacak metni yüksek sesle okumak sizi verimi yüksek belleğe bir adım daha yaklaştıracaktır. Bu yolla görsel nitelik, işitsel nitelikle tamamlanır. Yüksek sesle okursanız zihinsel izlenimler canlanır. Kelimeler vücut kazanır. Bellenecek şeyi önce hafif sesle, sonra da yüksek sesle okuyan ve bunu uz okuyuşa dönüştüren kişi daha sonra hatırlamak durumunda kaldığında gerekeni yapmış demektir. Eğer ortam uygun değilse bu durumda bir kalem alıp bellenecek şeyi yazın. Bu da ikinci en iyi yöntemdir.
% 90-Yüksek sesle okuma metodu.
ONUNCU GÜN
Hafızanızın gelişiminde son menzile, insan zihninin en garip yeteneklerinden birini yardıma çağırmakla varılacak. Bu yetenek unutmaktır. O halde verimli bellek için son kuralı 'Belleğinize önemsiz şeyleri yüklemeyin. Onları unutun'. Önemli şeyleri dahi hatırlamada güçlük çekmenizin sebebi bilincinizi zorlayan başka düşünceler tarafından rahatsız edilmesidir.
Belleği önemsiz şeylerden temizlemenin en iyi yöntemi tekrarlama ve uz okumaya dayanan öğrenme metotlarıdır. Eğer okuduğunuz veya duyduğunuz şey önemsizse, o zaman 'her türlü tekrarlamadan kaçının' Ivır-zıvır şeyler önemli olanların yolunu tıkayarak hatırlama yeteneğini zedeler.
Kasıtlı unutma, güvenilir bir belleğin temelini kurar.
HİÇ UNUTMAYIN:
*Kasıtlı unutma, kusursuz belleğin anahtarıdır.
*Zihninize önemsiz şeyleri yüklemeyin
*Önemliyi hatırlamak için doğru unutmayı öğrenin
% 100Kasıtlı unutma
% 90Yüksek sesle okuma metodu
% 80Kuşbakışı
% 70Aralama tekniği
% 60Kendini ödüllendirmek
% 50Hedef belirlemek
% 40Tutamak noktaları
% 30'Keyif'e gem vurmak
% 20Bellek gerekçesi
% 10Normal verim
EK BÖLÜM
Fotoğrafik Bellek Var mıdır
Fotoğrafik bellek diye birşey asla yoktur. Yani hiçbir insan bir bakışta bir sayfanın tamamını anlayamaz. İspatı:


ASCFR
LTYUI
ERFSX
TRZXC
HUION

Yukarıdaki kareye tam 60 saniye bakınız. Sonra harflerin üzerini kapatıp aşağıdaki soruları cevaplayınız:
1-Karedeki harfleri söyleyiniz
2-Sağda, sonuncu dikey dizideki harfleri söyleyiniz.
3-Sağ alt köşeyle sol üst köşe arasındaki harfleri söyleyiniz.
Evet! Sizce fotoğrafik bellek var mıdır?

Enerjinizi kullanmayı öğrenin

Enerjinizi kullanmayı öğrenin
Beyin öyle bir güçtür ki.. 
Kafadan geçen her düşüncenin Tanrı katında bir talep olduğuna inanıyorum. İyi şey ister, güzel şeyler düşünürseniz cevabı aynen öyle gelirAma hep korku ve kuşkuyla yaşarsanız aynen bunları da çağırırsınız.
Trafik kazasından korkan insanlar hep kazaya uğrarlar. Eğer siz korkuyla yola çıkar vehep bunu beyninizde kurgulayıp etrafa negatif enerji yayarsanız mutlaka şoföre kazayaptırırsınız ama arabayı siz kullanıyorsanız ve böyle korkularınız varsa eğer sakınaraba kullanmayın… 
  
Çocuğuna aşırı korumalı ana ve babalarının çocuklarına hep bir
 şeyler olur yani biri bir taş atsa bile gelir sizin çocuğunuzun kafasını bulur o zaman siz şunu düşünürsünüz –onu kollayıp korumasam hep başına olumsuz şeyler geliyor – Neden acaba ? Bu tıpkı (yumurtamı tavuktan çıkar, yok sa tavuk mu)'yu andırmıyor mu? 

Öyle mutsuz bir toplum olduk ki birbirimize günaydın diyemiyoruz, bir araya geldiğimizde
 hep olumsuz olaylar konuşuyoruz, biri bize nasılsın dese iyiyim demeye korkar olduk, işler nasıl deseler, derhal şikayet etmeye ve her şeyin kötü ve daha da kötüye gittiğini söylüyoruz, hastalıklarımızdan ve ölümlerden bahsediyoruz yni dostlarla da sohbetin güzelliği , keyfi kalmadı.Hep para olmadığından yakınıyoruz sanki bunu soran bizden para isteyecekmiş gibi. Aynen devam edin, neyi 
YOK diyorsanız, onu YOKetmeye devam edin, sürekli şikayet edip etrafa olumsuz ve zavallı görünerek her şeyin bereketini kaçırın, ayrıcada bu kadar mızırdanma sonunda dostlarınızı da kaçırdığınızı fark edeceksiniz.

Hep hastayım diyen insanlar mutlaka hasta olurlar beyin şartlanmaya görsün hangi
hastalıktan korkup çağırıyorsanız size onu getirir. 

Sürekli param yok diyen insanlar paralarının bereketini öyle kaçırırlar ki bir gün gelir bir
 de bakarlar gerçekten paraları bitmiş ama bu bitiş ani çıkan, hesapta olmayan mecburi harcamalarda olabilir, sağlığa harcanması gereken miktarlarda olabilir. 
  
Gelin bundan sonra Nasılsın diyenlere 
ÇOK İYİYİM ÇOK ŞÜKÜR demekle işe başlayın…….
Öyle bir toplum olduk ki karşımızdakini yargılamaktan sevmeye zaman bulamıyoruz.

Oysa her yaşta sevgiye ihtiyacımız var. Sevgi sunulmazsa sevgi değildir. Neyi severseniz sevin ama içinizde yoğun sevgi duyguları olsun. Birisine sevginizi söylediğinizde hareketlerle bunu pekiştirdiğinizde ona öyle güz el bir enerji yollarsınız ki, onun mutluluğunun enerji şeklinde size g! eri dönüşünden aldığınız pozitifi başka hiçbir şeyde bulamazsınız. 
  
Yeni bebeği olmuş bir anne eğer sıkıntıları varsa veya olumsuz bir kişiliğe sahipse lütfen en olumlu olduğunda bebeğini kucağına alıp onu çıplak tenine değdirsin. Eğer bebeklerinizin huzurlu ve sağlıklı bir bebek olmasını istiyorsanız onu sakin kavgasız gürültüsüz ve pozitif bir
 ortamda büyütmeye çalışın. 
  
Kızgınken, sinirliyken kucağınıza almamaya çalışın ve ona sınırsız sevginizi gösterin. Öpün koklayın ve bilin ki bu günler çok çabuk geçecek ve bilin ki çok çabuk büyüyorlar. Bazı anne ve babalar çocuklarını çok sevdikleri halde bunu ifade edemez ve gösteremezler. Neden ? Ne zaman göstereceksiniz ? Tanrı'nın verdiği bu armağana sevgiyi en güzel şekilde
 göstermemiz bir şükür ve teşekkür değil mi ? 
  
Beyin öyle bir güçtür ki , in! san beyin gücünü kullanarak isterse kendini felç de edebilir, öldürebilir de, kanserini de yenebilir. Yeter ki beynini şartlandırabilsin. Beynimizde 
yaklaşık 13 milyar civarında sinir hücresi vardır. Her bir hücre yaklaşık7.3 kilo voltluk enerji açığa çıkarır. Pratikte mümkün değil ama teorikte beyindeki tüm sinir hücrelerinin aynı anda enerjilerini saldığını varsayalım, yaklaşık 350 milyon kilo voltluk bir enerji açığa çıkar ki bu da büyük bir metropolün tüm elektrik ihtiyacını karşılayacak güce sahiptir.
Size tıp kitaplarına girmiş bir olayı anlatmak istiyorum:
Et taşımaya yarayan soğutuculu bir tren, temizlenmek için bir istasyonda duruyor. İşçiler vagonları temizlemeye başlıyorlar, işçinin biri bir vagonu temizlerken diğer işçi o vagonu boş sanıp kapısını dışardan kilitliyor. Biraz sonra tren hareket ediyor, ve bir durak sonra et almak üzere bir istasyonda duruyor. Kapalı kalan işçinin vagon kapısı açıldığında işçinin donarak öldüğü görülüyor. Fakat bir bakıyorlar ki, vagonun ısısı normal ısıda yani dondurucuya geçirilmemiş. Ama kapalı kalan işçi bunu bilmediği, donarak öleceğini sandığı için beyin aynen donmanın şartlarını hazırlayarak, donmanın tüm belirtilerek göstererek vücudunu buna uyduruyor. 
  
Yani beyninizi olumlu şeylere kanalize edin .Bazı insanlar ! vardır, hep konuşurken daha yaşasam 1-2 sene daha yaşarım diye konuşup sık sık bunu tekrar ederler ve kendilerine adeta bir ölüm zamanı belirlerler. Ben bu laftan çok korkarım ,eğer bunu inanarak söylerlerse beyinlerini öyle bir şartlarlar ki , öyle bir kurgularlar ki gerçekten dedikleri zamanda ölürler. Bu yüzden kaç yaşında olursanız olun hep bir hedefiniz ve hayalleriniz olsun ki uzun yaşayabilesiniz. İnsan hayal ettiği müddetçe yaşarmış. Ne doğru bir laf değil mi? 
  
Dün bitti. Dünün tekrarı yok aynı rüyalar gibi. 

  
Yarın, hiç bilmiyoruz, iyi şeylerde olabilir kötü de . 
  
Ama şu anımı biliyorum,ayağım kırık bu yazıyı yazıyorum ama eşim yanımda çocuklarım sağ ve ben bu yüzden dünyanın en mutlu insanıyım ve yarınımı da bilmediğim için bu anımı en iyi, en keyifli ve en pozitif şekilde değerlendiririm. 
  
Bilmediğim bir geleceği düşünerek de bu anımı zehir edemem. 

  
Siz de böyle yapın ve hayatınızı birbirine karıştırmamak kaydıyla 3'e bölün. 
  
Dün, bugün,yarın diye…
Biz ani stresleri çok severiz. 
  
Çünkü ani streste vücutta Adrenokortikotrop hormon (ACTH) artar ve hafıza, algılama, enerji süper olur. 
Yani bu hormon strese karşı vücudun bir sigortasıdır. Ama siz bu stresi kısır döngüye çevirirseniz yani sürekli beyninizde kurarsanız, hep bunu düşünürseniz, gelen olumlu şeylerin hepsi geri gider. 
Yani unutkanlıklar, enerji kayıpları, isteksizlikler, migren, mide-bağırsak şikayetleri, uykusuzluklar, beyin tümörler, tansiyon iniş-çıkışları, vücudun muhtelif yerlerinde uyuşmalar, mutsuzluk, hatta depresyon ,kalple ilgili şikayetler ve kansere zemin hazırlamış olursunuz.
Bunları kendinize niye reva göreceksiniz ki ? 
  
Akıllı, kontrollü ve olumlu olmak yeterli. 
  Eğer büyük bir strese girdiyseniz kendinize hobiler bulun, yani kafanızı dağıtınBaşka işlere kanalize olun ki stres yaratan faktörün etkisi azalsın veya sevdiğiniz, sizi mutlu eden şeylerle uğraşın. 
Bunları da yapamıyorsanız dua edin, duaların insanlarda yarattıkları mistik etki onların pozitiflenmesini sağlar. 
Ben evde sokakta bile hep iyilik diler ve hayır için dua ederim
.

YAZAN:Prof. Yıldız Batırbaygil 

SİZE KİM YALAN SÖYLÜYOR?


Beden Dili » El, Kol ve Avuçlar

Kafa Ovuşturma ve Tokatlama


Yaka çekiştirme hareketinin abartılı bir hali de Calero'nun "Boyun ağrısı' hareketi adını verdiği şekilde ensenin ovuşturulmasıdır. Yalan söylerken bu hareketi yapan birisi genellikle gözlerini sizden kaçıracak ve yere bakacaktır. Bu hareket aynı zamanda kızgınlık ve sinirlenme işareti olarak da kullanılır. Bu durumda önce enseye hafif bir tokat vurulur ve ardından ense ovuşturulmaya başlanır.

Örneğin, altınızda çalışan birisinden sizin için belli bir işi tamamlamasını istediğinizi ve onun da bunu gereken zamanda yapmayı unuttuğunu varsayalım. Sonuçları istediğinizde unuttuğunu sözel olmayan yollarla sanki kendi kendini dövüyormuşçasına ya alnını ya da ensesini tokatlayarak belirtir. Kafanın tokatlanması unutkanlık anlamına gelirse de kişi siz veya durum hakkında ne hissettiğini alnını veya ensesini tokatlayarak belirtir.

Alnını tokatlıyorsa (Şekil 69) sözel olmayan yollarla size unutkanlığından bahsetmiş olmanıza aldırmadığını iletirken ensesini tokatlıyorsa (Şekil 68) aynı yollarla size hatasını hatırlattığınız için 'baş belası' olduğunuzu söylemektedir. Enselerini ovuşturma alışkanlığına sahip kişiler daha olumsuz yaklaşımlı veya eleştirel olurlarken hata yaptıklarını alınlarını ovuşturarak belirtenler daha açık, daha rahat kişilerdir
68:BOYUN AĞRISI  HAREKETİ        69 :GENE Mİ?


Beden Dili » El, Kol ve Avuçlar


Çene Okşama



Bir grup insana bir düşünceyi sunmak için elinize bir fırsat geçtiğinde bu düşünceyi sunarken onları dikkatle izleyin, büyüleyici bir şey fark edeceksiniz. Dinleyicilerinizin çoğu, hatta tümü bir ellerini yüzlerine getirerek değerlendirme hareketleri kullanmaya başlayacaklar. Sunuşunuzu tamamlayıp gruptan bu fikirler ilgili görüş veya öneri istediğinizde değerlendirme hareketleri sona erecektir. Bir el çeneye inerek çene okşama hareketini başlatacaktır.

Bu çene okşama hareketi dinleyicinin bir karar vermekte olduğunu gösterir. Dinleyicilerden bir karar vermelerini isteyip de hareketleri değerlendirme hareketlerinden karar verme hareketlerine değiştiğinde aşağıdaki hareketlerden kararın olumlu mu olumsuz mu olduğunu anlamak mümkündür. Alıcıya satın alma konusundaki kararı sorulduğunda çene okşama hareketine başlarsa satıcı o anda müdahale ederek soru sorarsa aptallık etmiş olur.

İzlenebilecek en iyi strateji alıcının alacağı kararlan gösterecek olan hareketleri gözlemektir. Örneğin, çene okşama hareketinin ardından alıcı kollarını ve bacaklarını kavuşturur ve sandalyesinde arkaya yaslanırsa pazarlamacıya sözel olmayan yollardan 'hayır' demiştir. Satışı kaybetmemek için alıcı kararını söze dökmeden önce sunuşunun ana noktalarını tekrarlaması akıllıca olur.


(Solda) Şekil 64 Çene okşamanın dişi versiyonu
(Sağda) Şekil 65 Karar verme

Çene okşama hareketini bir tür hazır olma hareketi izliyorsa satıcının alıcıya sadece ödemeyi nasıl yapmak istediğini sorması gerekmektedir. Alıcı satın almaya hazırdır.

Beden Dili » El, Kol ve Avuçlar

Değerlendirme


Değerlendirme, genellikle işaret parmağı yukarıya doğru olarak yanağa dayalı duran kapalı bir elle gösterilir (Şekil 62). Karşınızdakinin ilgisi azalmaya başlamışsa ama nezaketen ilgili görünmek istiyorsa konumu biraz değiştirecek böylece avcun alt kısmı başı destekleyecektir. Genç ve yükselmekte olan yöneticilerin sıkıcı bir konuşma yapmakta olan şirket müdürüne saygı göstermek için bu ilgi hareketini kullandıkları sayısız yönetim toplantısını katıldım. Ancak şanssızlıklarına bakın ki elin herhangi bir şekilde kafayı desteklemeye başladığı anda mesele anlaşılmakta ve müdür genç yöneticilerden bir kısmının pek içten davranmadığını ya da yaltakçılık yaptığını hissedebilmektedir.





(Solda) Şekil 62 İlgili değerlendirme
(Sağda) Şekil 63 Olumsuz düşünceleri var



Elin kafa desteği olarak kullanılmayıp yanakta durduğu durumlarda gerçek ilgi gösterir. Müdürün hepsinin ilgisini çekmek için uygulayabileceği kolay bir yöntem 'Hepinizin dikkatle dinlediğine çok sevindim çünkü biraz sonra soru sormaya başlayacağım!' gibi bir şey söylemek olurdu. Bu da sorulara cevap verememek korkusuyla dinleyicilerin dikkatinin artmasını sağlar.

İşaret parmağını dik olarak yanaktan yukarıya bakması ve başparmağın çeneyi desteklemesi durumunda dinleyicinin konuşmacı veya konuyla ilgili olumsuz veya eleştirel düşünceleri var demektir. Sık rastlanan bir durum olumsuz düşünceler devam ederken işaret parmağının gözü çekiştirmesi veya ovuşturmasıdır. Davranış konumu kişinin tavrını da etkilediğinden hareket ne kadar devam ederse eleştirel tavır da o kadar sürer.
Bu hareket konuşmacının ya söylediklerine dinleyici de katarak ya da konuşmayı bitirerek hemen bir şeyler yapması gerektiğini gösterir. Duruşunu değiştirmesini sağlamak için konuşmacıya bir şeyler vermek gibi basit bir hareket tavrını değiştirmesini sağlayabilir. Bu hareketin ilgi işareti olarak yanlış anlaşılmasına sık rastlansa da destekleyen başparmak eleştirel tavrı ortaya koyar (Şekil 63).

Yaka Çekiştirme

Desmond Morris yalan söyleyenlerin hareketleriyle ilgili araştırmaların yalan söylemenin hassas yüz ve boyun dokularında hafif bir kaşınma duygusu uyandırdığını ve bunun geçmesi için kaşımak veya ovuşturmak ihtiyacı hissedildiğini gösterdiğini söylemiştir. Bu da bazı kişilerin yalan söyleyip de yalanlarının anlaşıldığından şüphelendiklerinde neden yaka çekiştirme hareketini kullandıklarının makul bir açıklaması gibi görünmektedir.

Sanki yalan söyleyen sizin onun yalan söylediğinden şüphelendiğinizi hissettiğinde yalanı boynunda bir ter çizgisine yol açmaktadır. Bu hareket aynı zamanda birisi kızgın veya sinirliyken ve boynun etrafını havalandırmak için yakasını boynundan uzaklaştırmak istediğinde de kullanılır. Bu hareketi yapan birisiyle karşılaştığınızda Tekrarlayabilir misiniz?' ya da 'Şurayı açıklayabilir misiniz?' diye sormak sizi aldatmaya çalışanın kendini ele vermesini sağlayabilir.

Boyun Kaşıma

Bu durumda yazı yazarken kullanılan elin işaret parmağı kulak memesinin altını veya boynun yan tarafını kaşır. Bu hareketle ilgili gözlemlerimiz ilginç bir durumu ortaya koymuştur: kaşıma işlemi yaklaşık beş kez yapılır. Kaşıma sayısının beşten az veya fazla olduğu çok ender görülür. Bu hareket bir tür şüphe veya emin olmama işareti olup 'Sana katıldığımdan emin değilim' diyen kişiye özgü olan bir harekettir. Sözel dille çeliştiğinde, örneğin kişi bu hareketi yaparken 'Kendini nasıl hissettiğini anlıyorum' diyorsa özellikle dikkat çeker


(Solda) Şekil 58 Ense Kaşıma
(Sağda) Şekil 59 Yaka Çekiştirme
.
 


ONCE UPON A TIME ADAKALE WAS IN THE TUNA RIVER

When I was looking for Ottoman time fairy tails I found out about Adakale. The history of A little island fascinated me and I couldn't s...