Gizem Dolu İmparatorluk
Türkiye ' de ve dünyada ilk defa benim araştırmlarımla ortaya çıkmış bu hiç bilinmeyen müzk eserleri ve Abdülmecid şiiri kaydının orjinalleri uluşslararası bir kütüphane arşivindedir .Sesli kaydı bulunmaktadır .. Bu yaptığım çalışmada bulduğum eserleri ve bilgileri Müzikolog Emre Aracı ile paylaştım 2 ay kadar önce ve kendisi şu anda bu eserleri Londra da iyi bir Orkestra ile yaklaşık 100 yıl sonra yeniden çaldırmak için çalışmalar başlamıştır..Türkler için ,İstanbul için ,Osmanlı Sultanları için Klasik Batı Müzisyenlerinin bestelediği bilinmeyen eserler yazımın sonunda nota olarak eklenmiştir.
imparatorluğu çok daha popüler gibi algılansa da ne Roma ne de diğer Türk
imparatorlukları bu başarıya sahip olamadılar.150-200 yıl içerisinde dağıldılar
kopuz çalan bir göçebe Türk |
Aslın da üstünde düşünüldüğün de
gerçekten inanılmaz evreler yaşamış büyüleyici ,çekici ,insanı kendine
bağlayan bir yapıya sahip olmuş .Şans mı, yoksa böyle mi
olması gerekiyordu ?Belki de gerçekten çok akıllıca davrandılar ..
Bozkırlar da hatta daha zor iklim
şartları ile sınırları olmayan coğrafyalar da özgürce dolaşmış bu küçük göçebe topluluklar ..yerleşik yaşayan
kişilere göre son derece güçlü ,dayanıklı , iradesi ,sinirleri çelik gibi olan bu insanlar ,her zaman tetikte yaşıyor ..hatta at üstünde uyudukları
da söyleniyor ..Onlar(
günümüzde hala göçebe yaşayan bazı Afrika kabileleri dışında )insanlık tarihinde yerleşik düzene geçen son göçebeler diyebiliriz. Hayvanları ile beraber yeşil ve su olan yerlere gidiyor ve bir adım atmadan sonraki yüzlerce adımı düşünmüş oluyorlardı .inanılmaz gelişmiş yetenekleri içinde lojistik ve azla yetinme özellikleri onları yenilmez yapıyordu ..Yerleşik düzene geçmeyi başaramadıklarından değil bu yaşam şeklinin zayıflık göstergesi olmasından ,onları savunmasız kılmasından dolayı tercih
etmiyorlar. Sanat, üretim ve müzik onlar için belki de en son gelen şeyler oluyor uzun yıllar boyunca. Kopuz ve belki bir çalgı aleti daha onların günlük hayatındaki müzik ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Henüz sazendeler,hanenedeler,müzikli yemekler ,eğlenceler başlamamıştır ..
günümüzde hala göçebe yaşayan bazı Afrika kabileleri dışında )insanlık tarihinde yerleşik düzene geçen son göçebeler diyebiliriz. Hayvanları ile beraber yeşil ve su olan yerlere gidiyor ve bir adım atmadan sonraki yüzlerce adımı düşünmüş oluyorlardı .inanılmaz gelişmiş yetenekleri içinde lojistik ve azla yetinme özellikleri onları yenilmez yapıyordu ..Yerleşik düzene geçmeyi başaramadıklarından değil bu yaşam şeklinin zayıflık göstergesi olmasından ,onları savunmasız kılmasından dolayı tercih
etmiyorlar. Sanat, üretim ve müzik onlar için belki de en son gelen şeyler oluyor uzun yıllar boyunca. Kopuz ve belki bir çalgı aleti daha onların günlük hayatındaki müzik ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Henüz sazendeler,hanenedeler,müzikli yemekler ,eğlenceler başlamamıştır ..
Çok eskiden bir rahibin söylediği şu
sözler onları ve güçlerini çok anlamlı kılıyor..'' Eğer yerleşik yaşayan
halkaların kralları değil sadece
kralların kendileri bile göçebeler
gibi azla yetinip zor şartlarda yaşamayı
becerebilselerdi dünyanın hakimi olabilirlerdi ''..
becerebilselerdi dünyanın hakimi olabilirlerdi ''..
Ancak bu üstün özelliklerinin yanı sıra yerleşik düzene
geçmeyi başarabilirlerse dünyaya hakim olan imparatorlukları da yine göçebeler kurabilir.. Yerleşik
düzene geçmeyi hoş karşılamıyorlar ,yarı yerleşik veya yerleşik olmuş
göçebeleride ‘’Yatuk’ ’olarak adlandırıyorlardı yani göçebeliği bırakanlar
küçük görülüyordu.
Osmanlı‘nın ilk başlangıcına döndüğümüz de; zor şartlarda
yaşayan, Moğol hâkimiyeti ve savaşlardan
bıkmış binlerce Türkmen göçebesini, Moğol askerleri ile veya tek başlarına yeni topraklar da bir
bıkmış binlerce Türkmen göçebesini, Moğol askerleri ile veya tek başlarına yeni topraklar da bir
yaşam kurmak için Anadolu’ya
geldiklerini görüyoruz. O dönemde Anadolu da karmakarışık bir yerleşik
düzen hakim .Selçuk’lular,Bizans’lılar,Ermeni köyleri,Yahudi’ler,Türk beylikleri ,Akıncılar, Uç boyları ve
dağılmış Selçuk’lunun son demleri ..Selçuk’lular yerleşik düzen içinde yaşayan halklarından ,potansiyel tehdit olarak gördüğü Türk uç boylarını uzak tutmaya çalışmış onları olabildiğince akınlar yapabilecekleri ,merkezden uzak bölgelere göndermeye çalışmış ..Ancak aldıkları tedbirler pek bir işe yaramamıştı .Ertuğrul bey tipik bir Türk uç beyinin başındadır ..sadece kendi değil tüm ailesi söz hakkına sahiptir ,bu beyliğin önde gelen ve sevilen sözü geçen kimselerinde yine idarede yaptırıcı etkileri olmaktadır (bir sonra ki beyin kim olacağı gibi ) her ne kadar yerleşik düzene geçmiş olsa da ,Ertuğrul beyin uç beyliğ;i stratejik düşünme ve sonraki adımlarının hesabını yapabilmesi ,lojistik yeteneği ,lükse ihtiyacı olmaması ,sağlam inadı ve direnci ile diğer yerleşik kasaba ve köylerden farklıdır .Onlar hem tarım yapıyor hem savaşması gerektiğinde kadın erkek hep beraber savaşıyor .İstikrarlı bir şekilde dağılmış düzenden kurtulmak isteyen Osmanlı taraftarı oluşmuş ,yine onların bir millet olma isteği ile Osmanlı İmaratorluğu yaşamını çok uzun süre devam ettirmiş .Tümdetaylarını anlatmasam bile kısaca şunu söylemeliyim ki çevresindeki zayıflıkları ,doğru anları ,doğru stratejik ilişkiler kurmayı (evlenmeler yoluyla veya manevi olarak sevilen kişileri yanlarına çekerek) öyle güzel başarıyor ki sonunda Fatih Sultan Mehmet ile imparatorluk olmayı başarıyorlar(.Ayrıca unutulmamalı inanılmaz hızlı hareket etme ve düşünme kabiliyetleri var ..)Fatih sultan Mehmet in başarısı ile sonraki yüzyıllarda da devam edecek masal imparatorluklarını andıran Osmanlılar ın saltanatı başlamış olur ..İlk zamanlar da Avrupa’nın feodal beylikler halinde yaşıyor olması muhteşem bir zayıflıktır onlar için ..Kolayca ele geçirilip ,işgal edilebiliyorlar ..henüz Avrupa onları büyük bir tehdit olarak görmemekle beraber ,kendi krallıkları için ölesiye tedirgin olmaktadır ..
Osmanlı ‘nın şu yapısını unutmamak gerekir Fetih imparatorluğudur. Tüm düzenin işleyişi en alttan, üst
kademeye kadar fetih üzerine inşa edilmiştir. Sınırlardaki, uç boylarındaki
akıncıları olsun, köylüden düzen hakim .Selçuk’lular,Bizans’lılar,Ermeni köyleri,Yahudi’ler,Türk beylikleri ,Akıncılar, Uç boyları ve
dağılmış Selçuk’lunun son demleri ..Selçuk’lular yerleşik düzen içinde yaşayan halklarından ,potansiyel tehdit olarak gördüğü Türk uç boylarını uzak tutmaya çalışmış onları olabildiğince akınlar yapabilecekleri ,merkezden uzak bölgelere göndermeye çalışmış ..Ancak aldıkları tedbirler pek bir işe yaramamıştı .Ertuğrul bey tipik bir Türk uç beyinin başındadır ..sadece kendi değil tüm ailesi söz hakkına sahiptir ,bu beyliğin önde gelen ve sevilen sözü geçen kimselerinde yine idarede yaptırıcı etkileri olmaktadır (bir sonra ki beyin kim olacağı gibi ) her ne kadar yerleşik düzene geçmiş olsa da ,Ertuğrul beyin uç beyliğ;i stratejik düşünme ve sonraki adımlarının hesabını yapabilmesi ,lojistik yeteneği ,lükse ihtiyacı olmaması ,sağlam inadı ve direnci ile diğer yerleşik kasaba ve köylerden farklıdır .Onlar hem tarım yapıyor hem savaşması gerektiğinde kadın erkek hep beraber savaşıyor .İstikrarlı bir şekilde dağılmış düzenden kurtulmak isteyen Osmanlı taraftarı oluşmuş ,yine onların bir millet olma isteği ile Osmanlı İmaratorluğu yaşamını çok uzun süre devam ettirmiş .Tümdetaylarını anlatmasam bile kısaca şunu söylemeliyim ki çevresindeki zayıflıkları ,doğru anları ,doğru stratejik ilişkiler kurmayı (evlenmeler yoluyla veya manevi olarak sevilen kişileri yanlarına çekerek) öyle güzel başarıyor ki sonunda Fatih Sultan Mehmet ile imparatorluk olmayı başarıyorlar(.Ayrıca unutulmamalı inanılmaz hızlı hareket etme ve düşünme kabiliyetleri var ..)Fatih sultan Mehmet in başarısı ile sonraki yüzyıllarda da devam edecek masal imparatorluklarını andıran Osmanlılar ın saltanatı başlamış olur ..İlk zamanlar da Avrupa’nın feodal beylikler halinde yaşıyor olması muhteşem bir zayıflıktır onlar için ..Kolayca ele geçirilip ,işgal edilebiliyorlar ..henüz Avrupa onları büyük bir tehdit olarak görmemekle beraber ,kendi krallıkları için ölesiye tedirgin olmaktadır ..
Osmanlı ‘nın şu yapısını unutmamak gerekir Fetih imparatorluğudur. Tüm düzenin işleyişi en alttan, üst
vergiyi toplayan kişilerden (tımar, dirlik)beylerine kadar hepsinin aynı zamanda asker olması, gerektiğin
de derhal savaşa katılmaları da askeri, savaşçı yapıyı gösteriyor. Osmanlı her ne kadar İstanbul’u alıp
genişlemeye devam etse de ,Bursa ,Edirne ve İstanbul da saraylar kurmuş ,ipeklerle döşemiş olsa da hala
göçebeliğini devam ettirmektedir .Ona tabi olan yerlere düzen ,adalet ve güven getirse de aslında tek
yaptığı himayesine alıp vergi yolu ile haraç almaktan öte değildir ..evet eğitime önem vermiştir ,tıp
konusunda da dikkatli davranmışlardır ancak her ikisi de yine kendi yönetimine kalifiye adamları
yetiştirebilmek için ,askerleri donanımlı tutmak için planlanmış yapılanmalar ..bunun dışında Üretim
,ticaret, halk eğitimi ,tarımda yenilik ,üretimin arttırılması gibi konularda hiç bir şey yapmamışlardır Çünkü işleyen bir sistem, ele geçirilen yerler, beşte bir yasası ile ganimetten gelen pay hazineyi
Doldurmaktadır... Ticaret yollarını
güvende tutmak, ticaret yapanları kollamak üretime katılmasını
sağlamaz. Fetih imparatorluğunun,
sırtını dayadığı ganimet ve vergi Avrupa’nın feodal yapıdan çıkması
,yeni ticaret yollarının bulunması, coğrafi keşifler(Avrupa yağmacılığının diğer adı) ile sarsılmaya başlar.
16. yy sonlarında 17. yy başlarında Osmanlı yine büyüktür büyüleyicidir ama bir şeyler ters gitmektedir
.Eski sultanlar ölmeden önce kendi torunlarına, Osman oğullarına uyarıların, nasihatlerin olduğu
defterler bıraksalar da dünya değişmektedir. Ancak bir İmparatorluğunun bel kemiği, omurgası olan
asker etkeninin, fetih yapmayı bir kenara bir anda atmak imkânsızdır. Öyle bir geleceğini varlığını dahi
reddetme içindedirler. Osmanlı göçebe bir topluluktan
geldiği için, yerleşik toplumlardaki zayıf yanları çok iyi bilmekte ve bu
,yeni ticaret yollarının bulunması, coğrafi keşifler(Avrupa yağmacılığının diğer adı) ile sarsılmaya başlar.
16. yy sonlarında 17. yy başlarında Osmanlı yine büyüktür büyüleyicidir ama bir şeyler ters gitmektedir
Üsküdar 'da bir sokak |
.Eski sultanlar ölmeden önce kendi torunlarına, Osman oğullarına uyarıların, nasihatlerin olduğu
defterler bıraksalar da dünya değişmektedir. Ancak bir İmparatorluğunun bel kemiği, omurgası olan
asker etkeninin, fetih yapmayı bir kenara bir anda atmak imkânsızdır. Öyle bir geleceğini varlığını dahi
reddetme içindedirler.
zayıf yanları kendi bünyesin de barındırmamaya özen göstermektedir
.İç karışıklıkların taht kavgalarının
,siyasi karmaşanın ,halktaki güven duygusunun yok olmasının bölünmeyi ,dağılmayı ve ihaneti getirdiğini
kendi tecrübeleri ile bilmektedirler ..Yine İslam İmparatorluğu olduklarında henüz akıncıları yağma yapıp
,saldırılarda bulunurken Bizans köylerine ,Arnavutlara ,Romenlere her nasılsa İslam adına yapıyorlar fikri
halk içinde oluşmaya başlar. Araplardaki Gaazi kelimesi akıncı yerine kullanılmaya başlar ki aslında gaazi
nin anlamı da akıncı demektir ..İslam adına savaştıkları bu akıncıların kendilerinin de inandıkları birduruma dönüşür ..
Yine Şii’ ler ve saf evi savaşları onların bu İslam imparatorluğu görünümünügüçlendirmektedir ..Bunun yanı sıra Avrupa’nın Hristiyanlığa sarılmaları ,kutsal ittifakı kurmaları yineOsmanlıyı İslam’ın savaşçısı durumunu koymuştur ..Aslında bana kalırsa sadece kendi güçlerini arttırma ve rahatının peşindelerdi. Âmâ bu yapının onlara verdiği güç ,kutsallık hem hoşlarına gitmiş ,hem merkezi otoritenin kurulmasını güçlendirmiş ,hem eskiden beri gelen tahta kimin geçeceğinde söz hakkı olan önemli kişilerin sözlerini önemsiz hale getirmiştir. Artık tektirler, sadece kendi soyu devam edecektir(kanları akıtılmadan öldürülebilirler vs gibi) Maneviyatın ve inancın insanlar üzerindeki yapıcı ve yok
edici etkisini çok iyi bilmektedirler.
Her şeye toleranslı olmalarına rağmen
dinsel olarak başlayan siyasal kalıba dönen veya siyasal başlayıp dinsel elbise
giyen hiç bir fikre, yapılanmaya, öneriye tahammül göstermezler. Şiddetle yok ederler.
Çünkü verebileceği zararları çok iyi bilmektedirler. Din ve inançla yüklenen
insanların imparatorlukları yok ettiğini veya kurduğunu bilmektedirler.
Muhteşem bir ülke, insanın
rüyalarında göremeyeceği kadar güzel saraylar, bahçeler, ırmaklar aklını
başından alır herkesin o dönemler de. İşin de iyi olan herkes bugünün Amerika’sı
gibi olan Osmanlıya gelir, İstanbul’da hayat kurmak ister. Avrupalılar dinsel
ve diğer her şeyi bırakmış, kilise baskısından kurtulmuş. İnsanı keşfetmeye çalışmaktadır,
hemen tüm bilim alanlarında keşifler yapmakta, yaradılışı özgürce incelemekte,
deneyler yapmakta. O zaman gözleri Osmanlı’ya başka bakar. Bu bir anlamda
masalsı yaşam biçimine sahip ülke onlar için hem maddi kazanç sağlayacakları
hem de sınırsız ,siyasi karmaşanın ,halktaki güven duygusunun yok olmasının bölünmeyi ,dağılmayı ve ihaneti getirdiğini
kendi tecrübeleri ile bilmektedirler ..Yine İslam İmparatorluğu olduklarında henüz akıncıları yağma yapıp
,saldırılarda bulunurken Bizans köylerine ,Arnavutlara ,Romenlere her nasılsa İslam adına yapıyorlar fikri
halk içinde oluşmaya başlar. Araplardaki Gaazi kelimesi akıncı yerine kullanılmaya başlar ki aslında gaazi
nin anlamı da akıncı demektir ..İslam adına savaştıkları bu akıncıların kendilerinin de inandıkları birduruma dönüşür ..
Yine Şii’ ler ve saf evi savaşları onların bu İslam imparatorluğu görünümünügüçlendirmektedir ..Bunun yanı sıra Avrupa’nın Hristiyanlığa sarılmaları ,kutsal ittifakı kurmaları yineOsmanlıyı İslam’ın savaşçısı durumunu koymuştur ..Aslında bana kalırsa sadece kendi güçlerini arttırma ve rahatının peşindelerdi. Âmâ bu yapının onlara verdiği güç ,kutsallık hem hoşlarına gitmiş ,hem merkezi otoritenin kurulmasını güçlendirmiş ,hem eskiden beri gelen tahta kimin geçeceğinde söz hakkı olan önemli kişilerin sözlerini önemsiz hale getirmiştir. Artık tektirler, sadece kendi soyu devam edecektir(kanları akıtılmadan öldürülebilirler vs gibi)
araştırılabilecek yanlarıyla yeniden keşfedecekleri vaad edilmiş yer olur
Onlar bu merakları için de tüm ilginç keşifleriyle İstanbul’a koşuşturmaya başlarken. Osmanlı da büyük
buhranlar içinde ter dökmektedir. Asla diye gördüğü askeri yapısı, fetih
siyaseti bozulmuştur. Yerine ne
koyabileceği hakkında is hiç bir fikri yoktur. Savaşarak eski günleri yakalama düşünceleri hiç başarılı
olamamış, hazineye akan gelir azalmaya başlamış, kurduğu tüm sistem parça parça kopmakta ve hiç bir
şey bu parçalanmayı durduramayacaktır. Her ne kadar Osmanlı İmparatorluğu ‘nun çöküşünün sebepleri sayfalarca yazılıp çizilse, madde madde anlatılsa da. Bu maddelerin, sebeplerin hiç bir önemi yoktur. Osmanlı son yüzyıla kadar.(İzmir’deki gelişen ticaret hariç ) hiç bir yapılanma içine girip, üretim yapabileceği sahalar
açmamış, ticarete ağırlık vermemiştir. Olan ticarette kendi bünyesindeki gayrı Müslüm Osmanlıların
çabalarıyla gelişmiştir. Bir de bu buhranlı dönemde sebebin, gayrı Müslüm Osmanlıların olduğu, modern
keşiflerin, adetlerin, kahvelerin, tarikatların olduğu düşüncesi yayılıp toplum içinde kin nefret, bölünmeye
sebep olan yapılanmalar içine girilince. Osmanlının ipi çekilmiş olur. Onca alim ve ulemanın olduğu
Osmanlıda belki 2-3 kişi dil, din, kahve, tarikat değil artık değişim zamanı diyebilmişti belki de . Osmanlı hiç bir sorun yaşamadan devam
etseydi, Madde madde yazılmış sebepler olmasaydı, Endüstriye geçemediği için
yine yok olmak zorunda idi. Doğal sınırlarına gelmiş bir imparatorluk Akıncılarını,
askerlerini kendini besleyemediği ganimeti alamadığında bu doğal sonda gelmiş olacaktı...
Ancak Avrupa’nın fantezilerini süsleyen Osmanlı ve İstanbul onların
sanatçılarını da etkilemiş, bestelerini, marşlarını, şarkılarını süslemiştir.
koyabileceği hakkında is hiç bir fikri yoktur. Savaşarak eski günleri yakalama düşünceleri hiç başarılı
olamamış, hazineye akan gelir azalmaya başlamış, kurduğu tüm sistem parça parça kopmakta ve hiç bir
şey bu parçalanmayı durduramayacaktır. Her ne kadar Osmanlı İmparatorluğu ‘nun çöküşünün sebepleri sayfalarca yazılıp çizilse, madde madde anlatılsa da. Bu maddelerin, sebeplerin hiç bir önemi yoktur. Osmanlı son yüzyıla kadar.(İzmir’deki gelişen ticaret hariç ) hiç bir yapılanma içine girip, üretim yapabileceği sahalar
açmamış, ticarete ağırlık vermemiştir. Olan ticarette kendi bünyesindeki gayrı Müslüm Osmanlıların
çabalarıyla gelişmiştir. Bir de bu buhranlı dönemde sebebin, gayrı Müslüm Osmanlıların olduğu, modern
keşiflerin, adetlerin, kahvelerin, tarikatların olduğu düşüncesi yayılıp toplum içinde kin nefret, bölünmeye
sebep olan yapılanmalar içine girilince. Osmanlının ipi çekilmiş olur. Onca alim ve ulemanın olduğu
Osmanlıda belki 2-3 kişi dil, din, kahve, tarikat değil artık değişim zamanı diyebilmişti belki de .
''Türk tepelerinden şarkılar ''isimli
bir çalışmada bestecimize Türklerin Sultanı Abdülmecid olarak geçen
Sultan Abdülmecid şiiriyle eşlik etmiş.
Ne zaman, ne sebeple bu kayıt yapılmış detaylı bilgi
edinemediysem de ..bu 27 sayfalık eseri keşfettikten
sonra böyle bir yazı kaleme almak istedim ..İçinde 6 parça var ,sözleri de var
..
Yine Alman, İrlandalı, ABD li,
Avusturya ve Macar pek çok besteci kendilerince sebeplerle besteler
yapmışlardır .Şimdilik bir kısmına
ulaştığım bu kaybolmuş besteler in bazılarında Osmanlı Türkleri kaba olarak ta
ifade edilmiş ..ancak genel olarak hayranlıkla yapılmış Klasik eserlerin yanı
sıra İstanbul’u
anlatan şarkılarda yapılmış .Benim daha önce duymadığım bu eserlerde belki de İstanbul un o son
gösterişli zamanlarını hatırlatan bir şeyler bulabiliriz dinlerken ..
1-MY TURKISH OPAL (FROM CONSTANTINOPLE)
anlatan şarkılarda yapılmış .Benim daha önce duymadığım bu eserlerde belki de İstanbul un o son
gösterişli zamanlarını hatırlatan bir şeyler bulabiliriz dinlerken ..
Composer Edna Williams
An Irish Turk named Pat McGuirk was
sent to the Turkish war,
So off he went with his regiment upon a Turkish shore.
They called upon the Sultan, but the Sultan turned them down,
So they captured all the harems in Constantinople town.
So off he went with his regiment upon a Turkish shore.
They called upon the Sultan, but the Sultan turned them down,
So they captured all the harems in Constantinople town.
A girl whose name was Opal danced her way into Pat's
heart.
Said he, "I'd like to steal you and then from this land depart--
Said he, "I'd like to steal you and then from this land depart--
CHORUS:
Be my little Turkish Opal from
Constantinople,
I'll be your little Irish Em'rald,
and we'll have a wedding grand.
I'll build a little hut in clover with shamrocks all over,
You'll be Missus McGuirk and a regular Turk in Ireland."
I'll build a little hut in clover with shamrocks all over,
You'll be Missus McGuirk and a regular Turk in Ireland."
Pat came back on a camel's back with
saddle built for two,
Said He, "A Turk who is named
McGuirk in Ireland's nothing new!"
They interviewed the Sultan and she begged for her release,
But he chased them and their camel out of Turkey into Greece.
They're living now in Ireland just outside the town of Cork
And last Thanksgiving Pat brought home a Turkey and a Stork.
They interviewed the Sultan and she begged for her release,
But he chased them and their camel out of Turkey into Greece.
They're living now in Ireland just outside the town of Cork
And last Thanksgiving Pat brought home a Turkey and a Stork.
Composer Edna Williams
Lyricist Arthur Gillespie
Performers Elizabeth Murray
Copyright1912 PublisherJos. W. Stern & Co.
2-George H. Clutsam
George Howard Clutsam (26 Eylül 1866
- 17 Kasım 1951) iyi bir aranjör
Avustralyalı piyanist, besteci ve
yazar . Clutsam
'ın 150 den fazla şarkı sı yayınlandı.
Hayatı
Clutsam ,
Sidney de Yeni Güney Galler, Avustralya da doğdu. Kariyerine sıradan bir
eğitim almış her hangi bir piyanist gibi başladı. Arkadaşı ile beraber çeşitli sanatçılarla piyanist
olarak eşlik ettikten sonra 1889 yılında Londra'ya taşındı 1893 ve 1895 yıllarında
düzenleme ve orkestra eserleri ve opera ışık
Kompozisyonu üzerinde çalıştı.
1908 yılında, Clutsam Minnie Fischer,
(aynı zamanda Avustralya başarılı bir şarkıcı), evlendi. 1908 ve
1918 arasında Observer için müzik eleştirisi yazdı. ,
1912 yılında, Franz Schubert in biyografisini yazdı
bunun yanı sıra birçok sahne eseri ve ayrıca popüler tür (ama şimdi politik olarak yanlış kabul ediliyor ) dâhil olmak üzere sayısız şarkı yazdı. Daha sonra siyasal bir gurupta başkan yardımcılığı yapar .o dönemde sessiz sinema için müzik yazdı ve besteledi.
bunun yanı sıra birçok sahne eseri ve ayrıca popüler tür (ama şimdi politik olarak yanlış kabul ediliyor ) dâhil olmak üzere sayısız şarkı yazdı. Daha sonra siyasal bir gurupta başkan yardımcılığı yapar .o dönemde sessiz sinema için müzik yazdı ve besteledi.
Clutsam , Paul Aubry, Robert Harrington, HS Iseledon,
Georges Latour ve Ch.G. gibi isimlerle eserler verdi .. 85 yaşındayken 1951 yılında
Londra'da öldü.
Seçilmiş müzikaller ve diğer eserler
Karnaval Manzaraları (1895; orkestra çalışmaları)
Bir Yaz Gecesi (1910; opera)
Bir Yaz Gecesi (1910; opera)
Kral Palyaço (1912; opera)
Carmen (;
Alhambra Theatre, 1912) Bale
Genç İngiltere (1916 müzikal)
Genç İngiltere (1916 müzikal)
A Southern Maid (1920; ek müzik katkı)
Piyano için 101 özgün çalışmalar (1920)
İngiltere Green Lanes (1920; orkestra suite)
Gabrielle (1921 müzikal)
Gabrielle (1921 müzikal)
Leylak Zaman (1922 düzenlemesi Franz Schubert 'in
müziği) Damask Rose (1929; Chopin müzik düzenlemesi)
Kalp Desire (1937; film müziği)
Kalp Desire (1937; film müziği)
Üç Plantation Eskizler (orkestra çalışmaları)
Plantation Şarkılar
Referanslar
Referanslar
Philip L Scowcroft tarafından On-line biyografik not
Avustralya Müzik Clutsam Profili
Avustralya Müzik Clutsam Profili
Avustralya Lit web sitesinde Biyografi ve notlar
Scowcroft,
Philip L, İngiliz Hafif Müzik Besteciler ,
Carmen balesi Hakkında
bilgi
Clutsam eserleri İlanı
"George Clutsam" biyografisi Avustralya Variety Tiyatro
Arşiv
Yaş:85 (öldüğü yaş)
Doğum tarihi: 26 Eylül 1866
Doğum yeri: Sydney, New South Wales,
Avustralya
Ölüm tarihi:17 Kasım 1951
Ölüm tarihi:17 Kasım 1951
Ölüm yeri: London , England , UK
Michaelis, Theodor
Türk Patrol-( The surprise Turkish midnight parade )
1831 yılında Ballenstedt, Almanya, doğdu.
Müzik tarihi, teorisi ve kompozisyon
alanında eserler yazdı. Aynı zamanda pianoforte müziğe katkılarıyla da tanınıyor,
en iyi bilinen parçalarından biri "Türk Devriye " dir.1887 yılında Hamburg'da
öldü.
Aus schöner Zeit, Op.108 (Michaelis, Theodor)
Contrabass-Schule, Op.136 (Michaelis, Theodor)
Başlık Türkische
Schaarwache Die
Alternatif Başlık Charossin; Türk
Patrol. Mart.
Besteci
Michaelis, Theodor
Opus / Katalog Numarası
Op.83
Anahtar Fa majör
Hareketleri / Bölümler 1
İlk Yayın 1879. Hamburg:
Leichssenring
Stil
Romantik
Aletler Orkestra
Genellikle düzenlemeler zaman içinde
değişmesine rağmen, orkestra versiyonu, birincil ve piyano
Versiyonu aynı olmakla birlikte icra edilirken yorumlandığı
bilgisi veriliyor. Zamanında o kadar popüler oluyor ki büyük bir başarı ile
Chicago Orkestrası tarafından icra edilmiş.
Piyano için olan bu çalışmanın başlığı bir marş olarak geçmesine rağmen döneminin
balo ve davetlerinde
en sevilen eserler içinde birinci sırada yer almış ..
Diğer eserleri :
Başlık
Aus schöner Zeit
Alternatif Başlık Parlak gün Gavotte
Besteci Michaelis,
Theodor
Opus / Katalog Numarası Op.108
İlk Yayın 1879
Stil
Romantik
Aletler piyano
Başlık: Kontrabas-Schule
Besteci Michaelis, Theodor
Opus / Katalog Numarası Op.136
Hareketleri / Bölümler 2
İlk Yayın 1891
Dil Almanca, İngilizce, Rusça
Stil Romantik
Aletler
Kontrbas
Başlık Schmiede im Walde Die
Alternatif Başlık Ein Idyll für Orchester. Forest Forge, Woods
Besteci Michaelis, Theodor
Opus / Katalog Numarası Op.126
Anahtar G
minor?
Hareketleri / Bölümler 5 bölüm 1 hareketli
İlk Yayın 1881. Hamburg - Leichssenring
Stil
Romantik
Aletler Orkestra